Türkiye’nin 31. Vakası Olmayın!

İlk vakanın açıklanmasının üzerinden 1 haftadan fazla zaman geçti...

Maalesef vaka sayısı her geçen gün artıyor.

Peki bu süreçte biz ne ile uğraşıyoruz?

Laftan anlayacak yaşa çoktan gelmiş insanlara ölmemesi ve öldürmemesi için dışarıya çıkmamaları gerektiğini izah etmeye çalışıyoruz.

Güney Kore’nin kamu spotlarına konu olmuş 31. Vakasından kısaca bahsetmek istiyorum.

Güney Kore 4 hafta boyunca vaka sayısını 30’da tutmayı başarmıştı.

Tam da bu sırada 61 yaşındaki bir kadın trafik kazası geçiriyor, hastaneye kaldırılıyor. Doktorlar kadının yüksek ateşinden şüphelenip test yaptırmak istese de kadın bunu umursamıyor.

Yetmez gibi onlarca kalabalık alana girip çıkmaya, arkadaşlarıyla kafelerde buluşmaya ve alışverişe devam ediyor.

Kadının semptomları 11 gün sonra şiddetleniyor ve bunun sonucunda yapılan testte sonuç pozitif çıkıyor.

Tabi hemen ardından kadının dolaştığı her yerden vakalar peşi sıra gelmeye başlıyor. Araştırmalar sonucunda Güney Kore’nin bu 31. Vakasının tam bin 160 kişiye korona virüsü bulaştırdığı ortaya çıkıyor.

İşte bu ibrette ki sorumsuzluk şimdi Güney Kore’nin kamu spotlarına bile konu olurken, Sosyal izolasyon ve toplum bilincinin önemini de bir kez daha gözler önüne serdi.

Şimdi Türkiye’de tıpkı bu 31. Vaka gibi umursamazlık had safhada…

Umreden dönenlerin, hastalık şüphesi ile karantinaya alınmak istenenlerin kaçma çabalarını okuyoruz.

Bencillik, cahillik, ahmaklık adını siz koyun…

Belli ki biz laftan anlamıyoruz, devlet evinde durmayana, karantinadan kaçmaya çalışana ibretlik cezalar vermeli ki olayın ciddiyetini kavrayabilelim…

Sabredin, Türkiye’nin 31. Vakası olmayın.

İşin ekonomik boyutu da var.

Devlet kendi çalışanlarına evde çalışma izni veriyor, Belediyeler kendi kiracıları olan esnafların kiralarını bir süre almayarak destek oluyor.

Ancak tamamen özel sektör elinde kalan küçük esnaflar kan ağlıyor.

Son açıklamalarda esnafların bazı bankalara olan borçlarının ertelenmesi gibi tedbirler açıklandı.

Ancak esnafın tek borcu devlet bankalarına değildir, çek – senetleri vardır, alacaklıları bitmez.

Çalışma hayatı devlet tarafından durdurulmadığı için hem iş yapamıyor hem de alacaklıları istemeye devam ediyor.

Tamamen içerdeler…

Devlet bunun için ya kısa süreliğine tüm özel sektörü kamulaştırmalı ya da küçük esnafı yok etmeyecek tedbirler için daha fazla çalışmalı…

Son olarak isimsiz kahramanlarımıza hepimizin adına teşekkür etmek istiyorum.

Evde ailelerini bırakıp hastanelerde büyük risk altında koşturan sağlık çalışanlarımız…

Marketlerin raflarını dizmeye devam eden market çalışanlarımız…