Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Yeni Motto: İstikrarsızlığın İstikrarı

Yeni Motto: İstikrarsızlığın İstikrarı

Son bir hafta içinde orijini ABD olmakla birlikte, Euro Bölgesi ve Çin ekonomisiyle ilgili verilerin genellikle olumsuz ve yüksek volatilitede seyrettiği görülmektedir. Çin’in sahip olduğu ucuz iş gücü, enerji ile göreceli orta ve yüksek teknolojiye dayanan üretim gücüyle gümrük tarifelerini artırarak ABD’ye cevap vermesi, Trump’ın gümrük tarifelerini artırmak yönünde yaptığı restten geri adım atması yanında, Çin’e yönelik gümrük vergilerinin çok yüksek olduğunu ve düşürülmesi gerektiği şeklinde açıklama yapmak zorunda bıraktı.

Trump Çin’e karşı elini güçlendirme hesapları yaparken, ABD, Çin ve AB ekonomilerinin reel ve finans sektörleri istikrarsızlık sinyalleri vermektedir. ABD’de açıklanan Nisan ayı hizmetler PMI (50.6) ve aynı dönemi kapsayan ISM hizmetler PMI verisi (51,6) beklentileri karşılamadı. FED yaptığı toplantı sonunda piyasaların beklentisine paralel olarak işsizlik ve enflasyon oranlarının artması yönündeki olası riskleri ve belirsizliği de neden göstererek, %4,25-4,50 aralığında sabit bıraktığını açıklaması Trump’ın politika faizinin düşeceği ümidini boşa çıkardı. Ayrıca hemen her ortamda Trump’ın eleştirilerinin Demokles’in Kılıcı gibi Powell’ın tepesinde sallanması, global finans sektörünün istikrarını zora sokmaktadır.

Euro Alanı’nda TÜFE’nin %2.2 ve işsizlik oranının %6,2 düzeyinde beklentilerin üzerinde ve imalat sanayi PMI’ın ise 49 ile eşik değerin altında gerçekleşmesi, perakende satış hacminin Mart’ta değişim göstermemesi beklentilerine karşılık aylık bazda %0,1 oranında gerilemesi, inşaat PMI verisinin Nisan’da 46,0 düzeyine yükselmesine rağmen eşik değer kabul edilen 50’nin altında kalması, AB ekonomisi için tehlike çanlarının çaldığını göstermektedir. Bununla birlikte Almanya fabrika siparişleri verisinin Mart’ta aylık bazda %3,6 ile beklentilerin oldukça üzerinde artması, ekonomik süreçteki dengesiz gidişatı ortaya koyması bakımından manidardır.[1]

Çin’de Caixin hizmetler PMI Nisan ayında 50,7 endeks değerinin son 7 ayın en düşük seviyesine inmesi, görünürde Hindistan–Pakistan arasında gerçekte ise örtülü ABD ve Çin arasındaki bilek güreşinin küresel bazda gerilimi arttıracağı yönünde gelişmelerin ortaya çıkması, dünya ticaretini olumsuz etkiyecek olan bir diğer önemli risktir.

OPEC ülkelerinin Haziran ayında üretimlerini artıracaklarını açıklamasıyla Brent türü ham petrolün varil fiyatı %1.73 gerileyerek 60.2 USD düzeyine inmekle birlikte, Hindistan ve Pakistan arasındaki savaş çıkma olasılığından dolayı Brent petrol fiyatının %3.2, altının onsunun da %2,9 artması, piyasaların istikrara kavuşmasında engellerden bir diğeridir.[2]

Ülkemizde özellikle siyaset kaynaklı sorunlardan dolayı merkez bankasının rezervlerinin erimesi nedeniyle TCMB;

-Yabancı para mevduat için zorunlu karşılık oranını tüm vadelerde %2 artırması,

-Yurtiçi yerleşiklerle yapılan 1 yıla kadar vadeli yabancı para cinsinden repo işlemlerinden sağlanan fonlar için zorunlu karşılık oranının %4 yükseltilmesi,

-Tüzel kişi TL mevduat payı %60’ın altında olan bankalara, ilgili pay için aylık 0,3 puan artış hedefi getirilmesi,

-TL mevduat için tesis edilen zorunlu karşılıklara TCMB ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinin %86’sı oranında faiz veya telafi ödemesi yapılması,

-İhracat bedellerinin TCMB’ye asgari satış oranının 31 Temmuz 2025 tarihine kadar %25 seviyesinden %35’e çıkarılması,

-Firmaların ihracat bedeli dövizlerinin TL’ye dönüşümünün desteklenmesi uygulaması kapsamında sağlanan döviz dönüşüm desteği oranı 31 Temmuz 2025 tarihine kadar %2’den %3’e yükseltilmesi[3] gibi TCMB bir takım önemli kararlara imza atarak döviz talebini düşürmeye çalışmasına rağmen, ekonomideki sorunların çözümü için politikalar demokrasi ve hukuk ile desteklenmelidir.[4] İktisadi ve siyasi istikrarsızlık ile savaş tamtamlarının çaldığı dünyada, istikrardan söz edilebilir mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi