Zina İle İlgili Cuma Hutbesi Malum Kesimi Kudurttu
Diyanetin son haftalarda camilerde okuttuğu hutbeler, kendilerini cumhuriyetin tosuncukları gören laik-kemalistleri çileden çıkarmakta. Diyanet teşkilatını kuran laik rejimin bânileri, dini kontrol altında bulundurmak ve ideolojilerine uygun, kuşa çevrilmiş bir dini topluma dayatmak, parlamentoya, kışlaya, bakanlıklara, kamusal alana müdahale etmeyen, vicdanlara, özel hayata, cami ve mezarlığa mahkûm edilmiş bir din algısı geliştirmeyi amaçlamışlardı. Diyanet de bir asırdır bu görevi ifa etmiştir.
Aslında laik sistemde din devlete, devlet de dine karışmaması gerekirken bizde din devlet işlerine karıştırılmazken devlet dine hep karışmıştır. Dinin ibadet ve ahlak kısmı, işlerine geldiği gibi anlattırılmış, ahkâm kısmını anlatan hocalar soruşturma konusu olmuş, cezalandırılmış, sürgün yemiş, ısrar etmişlerse görevlerine son verilmiş, Timurtaş hoca örneğinde olduğu gibi darbe ürünü sıkıyönetim idaresi altında işkencelere tâbi kılınmıştır.
Son yıllarda Diyanet, rejimin tayin ettiği sınırları aşarak İslam’ın ana konularını gündeme getiren hutbeleri kaleme alınca, Allah’ı bazı işlerine karıştırıp bazı işlerine karıştırmayan laik müşriklerin kanları beyinlerine sıçramıştır. Camiye gelmedikleri, Cuma kılmadıkları, Allah’la işleri olmadığı halde, münafık niyetlerle cumaya gelen yandaşlarından hutbe muhteviyatını haber alınca Diyanetin “Hutbeler” sitesinden alıntılar yaparak veryansın etmeye başlıyorlar. Bunun son örneği olarak geçtiğimiz Cuma gününü “Zina” ile ilgili okunan hutbeden sonra boynuzlu-boynuzsuz zinakârlar, zina seviciler, zinaya çanak tutanlar küplere binerek Diyaneti topa tuttular.
Hutbenin bir yerinde her iffetli ve namuslunun alkış tutacağı şu cümleler dile getirilmiş: “Akıllı telefonlar, dijital araçlar ve medya aracılığıyla evlerimize ve ceplerimize kadar giren gayr-i meşru görüntüler, zinaya giden yolları kolaylaştırmaktadır. İslami ve insani değerleri hiçe sayan müstehcen reklamlar, sanat adı altında yapılan gayr-i ahlaki tiyatro, sinema ve dizi filmler, zinayı meşru göstermeye çalışmaktadır. Dijital mecralarda yaygınlaşan, evlilik müessesesini istismar eden sohbet ve evlilik siteleri, gençleri evlilikten uzaklaştırmakta, zinaya sürüklemektedir. Dostluk ve dertleşme gibi düşüncelerle başlayan kadın erkek arkadaşlıkları kişileri, zina batağına çekmektedir. Hâsılı, göz, harama baka baka; kulak, günahı dinleye dinleye; dil, kötülüğü konuşa konuşa zinaya alışmakta, sonrasında bu çirkin fiili işlemek sıradan hale gelmektedir.”
Ruhunda domuzluk olmayan hangi namuslu kişi bu cümlelere karşı çıkar? Buna ancak Neyzen Tevfik’in adını koyduğu kişiler karşı çıkar. Ne demişti Neyzen Tevfik? Yeri gelmişken bu harika tespiti hatırlatalım: “Geldikleri gibi gitmediler; kimi itini bıraktı, kimi bitini. Kimi de piçini. Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değildir.”
İşte bunlardan biri olan portakal mıdır, greyfurt mudur nedir her kimse? Haber verdiği kanalın ekranında hutbeden bir cümleyi cımbızlayarak bağlamından koparıp kendince ahlak dersi veriyor. Konu bütünlüğünün içerisinden kopararak yukarı ile irtibatını kesip “Dostluk ve dertleşme gibi düşüncelerle başlayan kadın erkek arkadaşlıkları kişileri, zina batağına çekmektedir” cümlesi ile ilgili bakın ne diyor?
“Ne demek arkadaş? Bir erkek bir kadınla arkadaşlık ilişkisi kurup onunla konuşup dertleşirse zinaya mı düşer? Bak benden sonra yayına girecek arkadaşım Senem karşımda ben onunla konuşuyorum, dertleşiyorum -derin bir şekilde dertleşmiyorum ama- konuşuyorum işte. Evli barklı kadın, şimdi ben onunla zinaya mı gireceğim? Yahu arkadaş sizin aklınız nerede? Sizin aklınız hep oraya mı çalışıyor?”
Evet, böyle döktürmüş ve konuşmasının arasında “dertleşiyoruz ama derin bir şekilde dertleşmiyoruz” diyerek kendini ele veriyor. Beyim! İş ortamında edep kurallarına uyarak ve mesafeyi koruyarak bir kadınla konuşmaktan bahsetmiyor o cümle… Yukarısı ile irtibatlı düşünsene! Senin kafan neye çalışıyor? Kalbin pîrü pak mı? O iş arkadaşınla sosyal medyada mesajlaşarak derin bir dertleşmeye gir, kocasından gizli olarak baş başa kafelerin loş bölümlerinde kahveni yudumlayarak muhabbete dal. Bak sonu nerede bitecek? Sen hiç Esra Erol’un, Müge Anlı’nın ve Didem Arslan Yılmaz’ın programlarını izlemedin mi? Bu sosyal medya kanalıyla yazışan, tik toklarda anlaşan, kocasından gizli gizli başka erkekle cep telefonuyla konuşan sonra iki, üç çocuğunu bırakarak kaçan evli kadınları görmedin mi?
Bu akıllı telefonların, sosyal medyanın, tik tokların zinaya yönlendirdiğini dile getiren bu cümle seni niye rahatsız eder ki? Sosyal hayatta, iş yerinde belli ölçüler dâhilinde ihtiyaç kadar bir kadınla konuşmakla, sosyal medya muhabbetlerini veya iş yerlerinde gizli kapaklı dertleşmeleri aynı kefeye koymak suretiyle senin kafan neye çalışıyor? Domuzluğu masum göstermeye mi? Hadi işine git oğlum.
Efendiler! Eğer diyanetin hutbeleri laikleri, kemalistleri rahatsız ediyorsa, onların domuzluklarını hatırlatıyorsa iyi bilin ki Diyanet İşleri Başkanlığı doğru yoldadır. Çünkü bu hutbelerden “Geldikleri gibi gitmeyip itini, bitini ve piçini” bırakanlardan ve onların sulbünden gelenlerden başkası rahatsız olmaz. Eğer onların beğendiği hutbe olursa işte asıl problem ondadır. Vesselam.