Bayramın ekonomi politiği
Bir Kurban Bayramını daha geride bıraktık. Aslında idrak ettik demem gerekiyor ama idrak ettiğimizden tam anlamıyla emin olamadığımdan dolayı geride bıraktık dedim. Bayramların değişen sosyolojisinden bahsetmek, ucundan kıyısından nerede o eski bayramlar geyiği yapmak klişe de olsa bir gelenektir. Mübarek üç aylar, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı derken yaza ulaştık. Okulların kapanmasıyla birlikte tatil muhabbeti de artar.
Bazı dönüşümlerin içinde olunca genelde fark edemiyoruz. Üzerinden belli bir süre geçtikten sonra ya da biraz dışarıdan bakınca fark edebiliyoruz. Korona salgını günlerinde bayramlarla olan ilişkimiz zedelenmişti. Sonrasında demek ki o kadar akraba ziyareti yapılmasa da oluyormuş diye ziyaretler azaldı. Bahanemizde hazırdı. Filancaya biz geçen bayram gittik, onlar bize gelmedi. Artık bilmem farkında mısınız ikinci üçüncü dereceden akrabalarla bayramlarda bile görüşülmüyor. Düğün ve cenazelerde ancak kısa süreli bir araya geliniyor. Amca, dayı, hala, teyze, bunların çocuklarıyla ilişkilerde bayram seviyesine indirildi. Elbette bu genel geçer bir şey değil ama azımsanmayacak kadar da çok.
Korona günlerinde çok fazla evde kalmaktan tatile daha doğrusu otel tatillerine olan iştahımız da kabarmıştı. Sonrasında bu iştah, bir alışkanlığa dönüştü. Artık ortalama bir haftalığına her şey dahil otel tatiline gitmeyeni dövüyorlar(!) Parası olmayan kredi kartına yükleniyor, bankadan kredi çekiyor. Bir şekilde o tatile gidiliyor. Ekonomi de yaşanılan sıkıntılar da kurban kesme alışkanlığımızı değiştirmeye başladı. Hükümet ve ekonomi yönetimimiz ekonomi politikası konusunda burunlarından kıl aldırmamaya çalışsalar da bu böyle. En basitinden emeklilere verilen bayram ikramiyesi bin lira iken rahatlıkla küçükbaş kurbanlık alınıyor, üstüne kalan para ile de torunlara bayram harçlığı verilebiliyordu. Şimdi ise iki bayramda verilen toplam 8 bin lira ile ancak yarım koyun alınabilir. Bunu söyleyince muhalif falan olmuyoruz. Gerçek gerçektir.
Paranın alım gücü azalınca insanlar yurtdışına kurban bağışı yapmayı daha da artırdı. Çünkü nedense bizde küçükbaş hayvanın eti alışkanlık gereği çok makbul kabul edilmez. Keseceksen büyükbaş keseceksin denir. Büyükbaş hissesi ise en düşük 25, 30 bin bandındaydı. Hâl böyle olunca dört, beş bin liraya Afrika’ya hisse yollayıp, kasaptan da bütçeye göre beş, 10 bin liralık kıyma, kuşbaşı almak hem ekonomik oluyor hem de pratik. Canlı canlı bir hayvanın nasıl kurban edildiğini görmeyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Sadece çocuklardan bahsetmiyorum. Ekonomi yönetimimizin anlamadığımız büyüme rakamlarından, ihracatçıları pohpohlamaktan vazgeçip gerçek hayata temas etmeleri gerekiyor.
Örneğin bayram ikramiyesi ortalama küçükbaş hayvan fiyatına sabitlenmeli. Bu sene 20 bin lira olmalıydı. Bütçede para yok lafı sadece kuru bir ezberdir. İstenirse her şey halledilebilir. Çok basit bir örnekle öneri de bulunayım: Emekli maaşı iki asgari ücretin üzerinde olanlara ikramiye ödenmeyecek denilse bütçede bir denge sağlanır. İkramiye gerçekten ihtiyaç sahibine verilmeli. Başta emekli milletvekilleri, yüksek bürokratlar, işadamları vb. ihtiyacı olmamasına rağmen ikramiye alan yüz binlerce kişi var. Bu ikramiye mevzusu ilk çıktığında da buna benzer şeyler yazmıştık elbette dikkate alınmadı… Ekonomi yönetiminin gerçek hayatla bir bağlantısı kalmadı. Düşünüp fazladan efor sarf etmek yerine kendi kuru ezberleriyle politika belirliyorlar. Elbette belirledikleri politikaların ceremesini kendileri değil, sıradan vatandaş çekiyor.
Ekonomi politik üzerinden Kurban Bayramına dair sosyolojik tespitlerde bulunup sıkıcı bir yazı yazmak istemem. Fakat gerçekler bu. Bu bayram dikkatimi çeken bir diğer şey ise bayram haçlığının neredeyse hiç verilmediğini gördüm. Sohbet, muhabbet arasında gargaraya getirildiği çok oldu. Çocuklar kendileri talep etmeden harçlık alamadılar. Çocukların, gençlerin yozlaşmasından şikâyetçi olan yaşlılar, bayram harçlığı geleneğini bitirmeye çalışıyor. Bu durumu ekonomiye nasıl bağlamayalım. 100 liranın altında bir harçlığı hiçbir çocuk kabul etmez. Beklenti 200 lira ve üstü. Ortalama 200 lirayı 10, 15 kişiye bayram harçlığı olarak verecek emekli dedenin hâlini elbette ekonomi yönetimimiz düşünmez. Onların işi soyut rakamlar. “Bayramda bilmem milyar lira harcandı. Ekonomimiz şöyle canlı. İnsanlarda demek ki para var da harcıyorlar” demek zahmetsiz ve kolay. Nasıl olsa hak verecek tuzu kuru da çok…
Daha neşeli, moral verecek bir bayram yazacaktık ama gördüklerimiz bu. Üstelik trafik denetimi altında kurulan radar tuzaklarına hiç değinmedik bile. Ekonomi üzerinden vatandaşın etrafı sarılıyor. Yaşanılan bunalımın sonuçlarının iyi olmayacağı aşikâr. Vatandaşın beklentisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahil olması. Ruhsuz, soyut düşünceli ekonomi yönetimimizden ihracatçı işadamlarının dışında kimsenin bir umudu kalmadı…