Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Bilmek neyi bilmek

Bilmek neyi bilmek

Varlığının farkında olan insanoğlu, farkında olmakla kemale eriyor zannımca. Farkında olmaksa bilmekle başlıyor ve bildiğinin ne olduğunu kavrayabilmekle. Bilmek bilgiyle tezahür ediyor, bilgi ise neyi bildiğimizi tartıyor. Tamam farkındayım cümlelerimin netameli ve yorgun olduğunun hem ayrıca derin bir felsefi meseleye girdiğim filan yok, sadece bilmenin neyi bilmek gerek olduğuna dair kaygılarım ve suallerim var.

Demem o ki insan, aklıyla düşünüyor, sorguluyor, kalbiyle hissediyor ve ruhuyla var oluyor. Bu üçü birbirinden koparıldığında, geriye tamamlanmamış bir varlık kalmaz mı sahi? Biri olmadan diğer sığ, sıradan ve en azından basit kalıyor. Akıl, kalp ve ruh bilginin hazinesinden besleniyor, bu bilgiye kimi zaman kendisi ulaşıyor kimi zaman hazır halde buluyor. Şu ki ulaştığımız bilgi farkında olmamızı nasıl besliyor?

Günümüz dünyasında bilgiye ulaşmak hiç bu kadar kolay olmamıştı; ama insanın kendi iç huzuruna ulaşması da hiç bu kadar zor olmamıştı azizim. Demek ki bilmek yetmiyor, bilgi tek başına yeterli gelmiyor.

“Bilgi güçtür” “Bilgiye sahip olan güçlüdür” deniyor. Modern dünya piramitleri daha çok bilmek için inşa ediliyor. Bir yığın bilgi… Seni, beni, onu ve bu üçünün ne yiyip ne içtiği, nelerden hoşlandığı, özeli, tüzeli ne varsa bilmek için saldırıyor. Bilgi, pazarın en kıymetli tezgâh ürünü oldu çoktan. Hakikate dair, varlığa ve ilim adına bilenler de piyasaya kurban gidiyor. Oysa bilgi, insanı daha da yorar kimi zaman, bazı bilgiler yüktür, ağırlıktır gönle. Çünkü bilgi, sadece aklı doyurur; kalbi değil. Aklın tatmini, kalbin huzuruna dönüşmeyince insan, zihninde bir yığın malumatla yaşar ama ruhen aç kalabilir. Bu yüzden bilmek, tek başına bir kurtuluş olmamalı ancak bilmekle birlikte hissedebilmek, sezebilmek, içselleştirebilmek insanı olgunlaştırır.

Hakikati aramak sadece okumakla, öğrenmekle olmuyor güzel insan. Bazen bir bilginin kalbe değmesi gerekir. Bir söz, bir sessizlik, bir bakış… İşte o an, bilginin bilgi olmaktan çıkıp hikmete dönüştüğü andır. Zira hikmet, aklın verilerini kalbin terazisinde tartabilmektir.

Bugün çok şey biliyoruz ama çok az şeyin farkındayız. Bilmek, bizi kibirli yapıyor; farkında olmak ise mütevazı. Bilgi dış dünyayı anlamamıza yardım eder; farkındalık, iç dünyamızı. İkisi bir araya geldiğinde insan tam olur. Sahi “tam” olmak da nedir? Gelip geçici ve ölümlü dünyada mahdut bir çizgiyle yaşayan insan “tam insan” olmalı bilgisine nasıl ve nereden ulaştık?

Asıl olan, bilginin insana huzur vermesi, insanı olgunlaştırması değil midir? Aksi hâlde bilmek, sadece zihni şişirir, kalbi değil. Ruhun gıdası, kalbin sezgisiyle birleşmiş bilgidir. İşte o zaman insan, sadece bilen değil, anlayan olur. Ve belki de hakikate en çok yaklaşan insan, “bildiklerinin az olduğunu bilen” kişidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi

Çok Kalabalık Çok Soğuk

29 Kasım 2025 Cumartesi 00:03

Son Bilet

08 Kasım 2025 Cumartesi 00:01

Yarım Simit Yarım Beyit

25 Ekim 2025 Cumartesi 00:02

Susmak da “İyi” Olmaya Dahil mi?

18 Ekim 2025 Cumartesi 00:02

Neslin İnşası

11 Ekim 2025 Cumartesi 00:02

Yapbozun Son Parçası

27 Eylül 2025 Cumartesi 00:03

İşte Bitiyor Yaşamak Kavgası

20 Eylül 2025 Cumartesi 00:01

Gençliğin Değeri Değerlerin Gençliği

13 Eylül 2025 Cumartesi 00:03

Milletin Değeri, Değerlerin Milleti

30 Ağustos 2025 Cumartesi 00:01