Ömer Tokgöz

Ömer Tokgöz

Ceviz Altında Kaybolmakta Olan Tarihi Çeşme

Ceviz Altında Kaybolmakta Olan Tarihi Çeşme

Kadim şehir olarak nitelenen Konya’da birçok tarihi eserinin bulunduğu sur içinde Türbe civarında keşfe çıkmıştım. Virane durumda olan tarihi Hoca Habib çeşmesi, Sarı Hafız çeşmesi ve bir sene önce yıkılmakta olduğunu tespit ettiğim Hacı Fatma Hanım çeşmesi istikametinden Asma altı camisi, Celal sokak ve Mevlâna Dergâhı istikametine doğru yöneldim.

Kentsel dönüşüm kapsamına giren ve boş tarla şeklindeki sokak arasında veya acaip revaçta olan otoparklar arasında yürümeye başladım. Tarihi hacı Fatma Hanım çeşmesinin giderek bir bütün halinde çöküntü ve harap halini görünce içim sızladı. 1896 yılında yaptırılan çeşmenin lülesinden su akıtarak insanlara faydası olması gerekirken susuz, virane ve yıkıntı haline üzüldüm. Görüntüyü kültürel bir çölleşmeye ve vefasızlığa işaret olarak algıladım. Yıkıntı ve çöplük halinin son fotoğraflarını çekerek etkili ve yetkili kurumlar nezdinde girişime devam etmekten başka çare olmadığı için adımlamaya devam ettim.

bad7e523-79fd-4217-bdb4-05e96e375761.jpg

Keşkülümüze bugün ne düşecek diye bakındığım bu mıntıka o kadim şehrin kadim mahallesi olan Bab -ı Aksaray mahallesi olarak kayıtlarda geçiyor. Geçiyor dememin sebebi Türbe önünde artık o meşhur türkülere konu evler de can çekişiyor. Artık bir elin parmağı kadar ev ya var ya yok. Aynı duruma düşmüş olan yüzlerce yıllık Bab-ı Aksaray mahallesi diye bir mahallede artık yok. Eski insanlar ve mahalleli var mı? derseniz maalesef o da yok. Mahallede birkaç tane eski kiracı var, son 6 ayda 3-4 tane sağlam ve eski sayılabilecek evler de yıkıldı. (https://www.yenihaberden.com/turbe-onundeki-evler-14072yy.htm)

Bir de sadece isim olarak mahalle yok olmamış, caddeye ismini veren meşhur ceviz ağaçlarının yerinde de küçük bir parktan başka bir şey yok. Cevizler o kadar gövdeli, bereketli ve gölgelik yaparmış ki caddeye Ceviz altı ismi konulmasına ilham olmuş. Yanlışlıkla cevizler nerede diye sakın aramayın Mevlâna dergahından caddenin sonundaki Kum köprü karakoluna kadar yürüseniz ceviz ağacı bulmanız imkânsız. Unutmadan eski Kumköprü karakolu binası da ismen yok. Fiziken restore edildi ise de artık karakol değil sosyal amaçlı kullanılıyor. Neyse ki tarihi Bab-ı Aksaray mahallesini merak edenler ve Konya tarihine meraklı olanlar için Konyapedia ansiklopedisi var. Digital okur yazarlığı ve farkındalığı olanlar için oldukça faydalı olan bu vb. nitelikli çalışmaların altını çizmekte fayda var.

Tam o anda harabe, terkedilmiş ve geç Cumhuriyet dönemi 1960 ve sonrası yapılmış, cumbalı evlere öykünen ve hatta Cihannüma balkonu bile olan evler dikkatimi çekti. Kilitli kapılar, pancur çekilmiş pencereleri kapalı halde idi. Bahçe duvarından görüldüğü kadarıyla kayısı, dut ve önünde asma ağacı halinde pembe, sarı ve yeşil boyalı evler dikkatimi çekti. (https://www.yenihaberden.com/turbe-onu-ne-yana-duser-usta-14757yy.htm)

Bu esnada sokağın başındaki betonarme evin önünde eski günlerden kalma asmaların gölgelediği beni yanına çağıran bir çeşme gördüm, kitabe kısmı var ama ya yerinde boşluk var idi. Muhtemelen kitabe düşmüş veya 1927 de çıkarılan bir yasa gereği tuğra ve kitabeler kapsamında iptal edilmiş olabilir diye düşündüm. En kötü ihtimal ise çalınmış olabilir. Çeşme aynalığının gülbezek tarzı olması nedeniyle 1900-1920'li yıllarda yapılmış olabilir diye içimden geçirdim.

Çeşme duvarlarında Konya belediyesi Koski plaketi bulunmuyor ya da onlarda sökülmüş, düşmüş olabilir. Çeşme kenarında binek taşı veya su doldurmak için kullanılan bir testi ve ibrik, güğüm koyma sekisi de dikkate değer, çeşme yapı olarak sağlam duruyor. Ancak alışık olduğum bir klasik olarak tabi ki lülesi yok, musluk borusu dahi hurda niyetine sökülmüş ve üzeri boyanmış. Metruk vaziyette yetkililerin korumaya almasını ve insanlara hizmet etmek için tekrar hizmet vermek için bir dokunuş bekliyor.

Kitabesi kayıtlarda kaybolmuş diye geçerken görüştüğüm mahalle sakinlerinden birisi ise kitabenin bir gece çalındığını anlattı. Bu yüzden çeşme kitabesi olmadığı için Koski tarafından hazırlanan “Konya’nın Tarihi Çeşmeler” kitabında bulunduğu sokak ismiyle kayıtlara Karatay İlçesi, Aziziye Mahallesi, Servet Sokağı’nda yer almaktadır diye geçirilmiştir. Kitabesi çalınan ve yerinde olmayan eser, stil kritiği ile 19. yüzyıl sonlarına tarihlendirilmektedir. Yapımı malzemesi düzgün kesme ve moloz taştır. Yapı, dikdörtgen formlu, duvara bağımlı bir sokak çeşmesidir. Teğet kemerler yekpare profilli ayaklara oturmaktadır. Kitabelik bölümü kemerin hemen altındadır. Musluk aynasının üstünde sivri kemerli taslık nişi yer alır. Daire formlu musluk aynasında kabartma tekniğiyle işlenmiş bir şemse motifi mevcuttur. Yol çalışmaları sırasında zemin kotunun yükselmesinden dolayı çeşmenin seki ve yalak kısmı günümüzde izlenememektedir. Çeşme bütününde sade tasarlanmıştır.

c5bd13cc-5fe6-4499-a0fc-e4a785a9824f.jpg

Sözü çeşmelerin ve şairlerin aynı kaderi paylaştığını belirten Sezai Karakoç üstadın "Çeşmeler" şiirine ve getirelim: Ona göre çeşmeler de şairler de toplumun ortasında yüzyıllardır çağıldayıp duruyorlardır; ikisinin de alın yazıları unutulmak ve terk edilmektir, ne yazık ki. Buna rağmen, insanların bu umarsızlığına karşın çeşmeler onların susuzluğunu giderirken, şairler de ruh susayışlarını gidermişlerdir.

“Eski zamanların durmuş saatleridirler

Ne zaman durdular

Kim durdurdu onları

Kim kesti bu neşeli çocukların sesini

Kim susturdu o canım çeşmeleri

Benim yalnızlığımdan

Damıtılmış çeşmeler

Kurumuş unutulmuş

Ceşmelerin akışıyım

İnsanlık içinde.

Derken gönül isterdi ki şiirin anlamı ile ismi meçhul Servet sokağındaki bu eski zamanlar mahalle çeşmesinin bugünkü maili inhidam olmak üzere olan çeşmesinin hali örtüşmesin.!

Sordum soruşturdum çeşme hakkında ismi olmadığı için bir bilgi bulamadım. En son aklıma sokağın ismi ile aramak geldi. Arşivimde pdf olarak bulunan Koski Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan “Konya’nın Tarihi Çeşmeleri kitabının 2013 baskısında bilgilere ulaşabildim. Ya merak etmese idim, öyle meçhul şekilde kalır giderdi. Tarihi eserler ve çeşmeler konusunda birçok güzel çalışmaya imza atan yetkili kurumlar inşallah Servet sokağı çeşmesini de en kısa zamanda tamir ve bakımını yaparlar.

Aynı temenniyi yazımın başında ismini verdiğim çeşmeler içinde yapmak isterim. Ecdat yadigarı tarihi çeşmelerimizin böyle bir durumu hak etmediğini düşünüyorum. Araştırmalar ve yayınlar sonucu kamu kurumlarına yol gösterici olmaya devam ediyorum. Restorasyon ve bakım konusunda yerel medyada dile getirdiğim virane haldeki Güldan Dede ve İsmail Ağa çeşmesindeki gibi olumlu düzeltmelere de teşekkürlerimi anında ilettim. Dile getirdiğim tarihi çeşmelere bir tarih sıralaması içinde yetkili kurumlarca gerekli özenin ve hassasiyetin ivedilikle gösterileceği fikrimi ve ümidimi koruyorum.

d3396a75-b90d-49e3-b34e-a854c3d6a3ac.jpg

Çeşme deyip geçip gideriz ama erbabı bakın nasıl yorumlamış ve takdir etmiş : 1942’de konuk profesör olarak İstanbul’a gelen Alman mimar W. Schütte, İstanbul çeşmeleri için “Bayramlık elbiselerdeki pırlantalara benzeyen dört köşe kutular” benzetmesini yapmış ve su medeniyetimizin sembolü olan çeşmeler kah ayakta durmakta, kah restore edilmekte kah viran olup gitmektedir, şadırvandan sebile, çoban çeşmesinden mahalle çeşmesine envai çeşit mimari zarafete sahip su kültürünü yaşatmak için bir çok adımlar atıldığını da belirtelim.

Bir ironi ile bağlayalım aslında her tür ecdat yadigarı ve tarihi miras olan çeşmelere aslında her zaman gözümüzün içine değer verdiğimiz gibi itina göstermek ve korumak kollamak gerekir idi: Çünkü Prof. Dr. Semavi Eyice der ki: "Çeşme kelimesinin Farsça’da “göz” anlamındaki çeşm’ den geldiği umumiyetle kabul edilir. Su çıkan kaynak, pınar ve gözlere çeşm denilmesi, bunların akıtıldığı küçük yapılara çeşme adının verilmesine sebep olmuştur. Onun için hepimize düşen görev ecdat yadigarı çeşmelerimizin kıymetine vakıf olmak ve onlara gözümüzün içi gibi değer vermek olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Tokgöz Arşivi