Son türbedar Ankaravi Mehmed Dede Çeşmesi
Çeşme Şemsi Tebrizi camisinin avlusundadır. 1957 yılı 10 Ekim günü vefat eden Mehmet Arısoy dedenin vefatından bu yana 68 yıl geçti. Çeşme Mevlâna dergahının son türbedarı Mehmet Arısoy'un vasiyeti üzerine yapılmıştır. Vasiyetinde belirlediği kişi olan Mevlâna dergâhı müzesi müdürlerinden kültür ve devlet adamı Mehmet Önder bu görevi üstlenmiştir. Mehmet Dede 1874 yılında Ankara’da doğmuş ve 1957 yılında Konya'da vefat etmiştir. 1895 yılında mülkiye idadisini/lisesini bitiren Mehmet Arısoy kamu görevine atanmak yerine özel bir istek ve iştiyak ile Konya'ya gelmiştir. Mevlevi dergahına bende olup dervişlik eğitimi almış ve Dede mertebesine nail olmuştur. Kendi ifadesiyle karınca gibi dergâha hizmet etmiştir.

Dergâhta bulunduğu süre içinde kendini sürekli geliştirmiştir. Farsça Arapça ve Fransızca dillerine oldukça vakıftır. Dergâhta Filibeli Sıdkî Dede’den Mesnevi okumuş, bazı bahislerini hıfzetmişti, Divan-ı Kebir’den birçok gazelleri güzel üslubuyla tercüme etmişti. Hüsn-i Hat’ta talik ve nesih üstadı sayılırdı. Sultan Veled’in İbtidaname, Rebatname ve İntihaname eserleriyle, İsmail Ankaravi’nin Minhac’ül Fukarasını, Sipehsalar’ın Menakıb-ı Mevlana’sını ve daha bazı eserleri okumuştur. Musiki dersleri almış, zaman zaman ney üflemiştir. Hz. Mevlâna hayatını, “Hamdım, piştim, yandım” sözleri ile özetlemiştir. Mehmed Dede'nin şahsi hayatında tekâmül olarak Mevlana’nın Farsça rubaisini okuyuncaya kadar hamlık dönemi geçirmiş, bu rubaiden sonra ise pişme dönemi ve Konya’ya gelip asitanedeki dönemi de yanma dönemi olmuştur. (https://www.konyapedia.com/makale/703/arisoy-mehmet-dede-ankaravi)

Milli Eğitim bakanı Hasan Ali Yücel'in görevlendirmesi ile Mehmed Dede türbenin gündüz hademelik, gecede bekçilik yapmak üzere dergâhta görev yaptı. Üç kıtaya yayılmış yüzlerce dergâhın merkezi Mevlâna dergahının bevvap(temizlikçi) ve türbedarı, idadi mezunu, alim ve fazıl Ankaralı Mehmed Dede, şimdi Mevlâna Türbesi ve Müzesi’nin süpürgecisi, hademesi ve bekçisi olarak büyük bir şevk ve sâdâkâtla vazife görüyordu. 1934 yılında Mevlâna müzesinden emekli oldu. Daha sonra Konya belediyesinde işçi olarak çalışmaya başladı. Türbe hizmetkarlığına vefat edinceye kadar devam etmiştir.

Refii Cevat Ulunay, Milliyet Gazetesi’nde “Bir Veli’nin arkasından” başlıklı yazısında Mehmed Dede’nin son günlerinde ney üstadı Halil Can ile yaşadığı durumu şöyle anlatıyor; Rahatsızlığının son günlerinde hizmetinde bulunan dervişine üç gün yanına kimsenin konulmamasını söylemiş. Kendisini ziyarete gelen Mevlânâ âşıkları ancak üçüncü gün huzuruna girmişler. Ziyaretçiler arasında bulunan ney üstadı Halil Can, “Mevlevî âdâbı üzere musafaha eyledik. Hazret yorgun görünüyor, fakat tatlı tatlı musahabe ediyordu. Bir aralık bana: ‘Biraz ney üfler misin?’ dedi. Emrini derhal yerine getirdim. Güzel gözleri süzüldü, zevkle dinledi. O gün ve ertesi gün birkaç defa ziyaretine gittim. Her ziyaretimde ney üflemekliğimi rica ediyordu. Ben çalıyorum, o da lezzetle dinliyordu. Son ziyaretimde yine ney çaldım. Bitirdikten sonra:
– Halil Can! Dedi, Cenâb-ı Pîr bir rubâîsinde ne buyuruyor bilir misin?
Ney’in neler neler söylediğini dinle. Ney Allah’ın gizli sırlarını söylüyor, kelâmsız ve dilsiz olarak Allah Allah diyor. Bundan sonra şu Mevlevî gülbankını çekti:
Nefesler pâyende ola, demler safalar müzdad ola, kulûb-ı-âşıkanküşâde ola. Dem-i-Hazret-i Mevlânâ…
Bunu müteakip bütün âşıklara selâm eyledi ve bana ‘Helâlleşelim’ dedi. Gözyaşlarımı tutamadım, ayaklarına kapandım. Helalleşmeyi uzak bir âtiye bırakalım, dedim. ‘Biz helalleşelim da üst tarafını Allah’a bırakalım’ dedi. Otuz altı saat sonra Ankara’da vefatını öğrendim.” (https://www.semazen.net/ankarali-mehmed-arisoy-dede)
Mehmet Arısoy dede genç yaşlardan itibaren canından daha çok sevdiği pirine hizmet ettikten sonra 10 Ekim 1957 Perşembe Günü saat 06.30 civarında 83 yaşında sevgilisine kavuşmuştur. Vasiyeti üzerine Sultan Selim Camii İmamı A. Şükrü Özaydın’ın cenaze namazını kıldırdıktan sonra da Yeşil Kubbenin gölgesi altına Üçler Mezarlığı’na olarak Mesnevîhân Sıtkı Dede ile Rûhî Dede’nin arasında senelerden beri boş kalan yere defnedilmiştir. Cenazesi pek kalabalık olmuştur. İrtihaline yetişemeyenler Konya’ya gelerek kabrini ziyaret etmekte bulunmuşlardır. İşte Mevlânâ’nın bendesi ve kendi tabiriyle karıncası böyle göçtü.

Tabi ki Mehmed Dede gönüllerde yaşamaya devam etmektedir. Sanat Tarihçisi Hasan Özönder’in ifadeleriyle, “Hem Mehmed Dede Efendi ölmedi ki. Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil. Ebedi istirahatgâhında yarım asırdan beri olduğu gibi bugünde sevenlerini buyur edip, bağrına basıyor.”
Vefatının 3. Yılında Konya’da yayınlanan Anıt Dergisi, Ankaralı Mehmed Dede özel sayısı hazırlamış ve ve gönül insanı için şu ifadeler kullanılmıştır; “Son hücrenişin Ankaralı Mehmed (Arısoy) Dede’yi herkes tanır ve severdi. Hz. Mevlâna dergahının son hatırası ve yaşayan bir tarihiydi. Kısa narin ve bembeyaz sakalının çevirdiği nurlu yüzündeki tatlı tebessüme, doyumsuz sohbetine, eşsiz tevazuu ve nezaketine gönül vermemek mümkün değildi. O, bir aşk ve sadakat timsali olarak, Mevlâna Müzesi’nin hoş bir hatırası idi.”

Mehmed Dede, sağlığında biriktirdiği meblağı su, hastane gibi hayır işlerinde kullanılması için vasiyetname bırakmıştır. Vefatından sonra vasiyetnamesi bir heyet huzurunda açılmış, Mevlâna Müzesi Müdürü Mehmet Önder’i vasi tayin ettiği ve şartlarının onun tarafından yapılmasını istediği görülmüştür. Bu vasiyetnameye göre vasi Mehmet Önder tarafından Şems-i Tebrizi Türbesi Bahçesine, Dede adına zarif bir çeşme yaptırılmış, Konya Hastanesi İmar Derneği’ne yardım edilmiş, layık bir şekilde mezarı yapılmış, 61 adet kıymetli kitabı Müze Kütüphanesine kaydedilmiş, vasiyetnameye harfiyen uyulmuştur. Edip Ali Baki, Mehmed Dede’nin vefatının ardından şu dizleri söylemiştir:
Kemal-i Fazlu irfanıyla meşhur
Aziz Mehmed dede göçtü cihandan
Cenab-ı Pire pek bağlıydı candan
Yanında nur-ı hakla oldu mestur
Hz. Mevlâna ile Mevlevilikle adını tüm dünyaya duyuran Konya, tasavvufta çok sayıda Mevlevi dervişi yetiştirmiştir. Sıdkî Dede, Mehmed Dede gibi onlarca müstesna isim Konya kültürüne, Mevlevilik geleneğine hizmet etmiştir. Bunların tanıtılması hem Mevlevilik hem de Konya tarihine, kültürüne ışık tutacaktır. Bu anlamda Araştırmacı-Gazeteci İhsan Kayseri ve Araştırmacı-Yazar Av. Mehmet Ali Uz önemli bir işi başarmıştır. İhsan Kayseri’nin vefatının 82. Yılına Armağan olarak yazdığı, “Asitâne’nin Son Mesnevihanı Filibeli (Kutbül Arif) Sadkî Dede (1823-1933)” isimli kitabı ve vefatının 56. Yılına Armağan olarak yazdığı, “Asitane’nin Son Dervişi Mehmet Dede” isimli kitapları ile mümtaz şahsiyetin bilinmesine ışık olmuştur. Yine Araştırmacı-Yazar Av. Mehmet Ali Uz, “Mevlânâ Dergâhı’nın Son Hücrenisîn Dervişi Ankaravî Mehmet Dede” isimli kitabı ile bu zatların bilinmesine büyük katkı sunmuştur.
Son türbedar Mehmet Dede’nin ölümüyle Mevlevi dergâhlarında yedi asırdır devam eden hücre-nişin geleneği de ortadan kalkmış oldu. Merhum “Mehmet Arısoy Dede” adına gözlemlediğim son çeyrek asırda Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi (TYB), Konya Aydınlar Ocağı ve Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından anma ve vefa programları yapılmamış olması önemli bir eksikliktir.
Bu bağlamda Mehmet Dedenin hayatını konu alan anma programları yeni kuşaklara tanıtılması noktasında önemli bir boşluğu giderecektir. Seksen üç yıllık ömrünün yaklaşık 60 yılını Mevleviliğe ve Mevlâna dergâhına ayıran ve Konya'da yaşamını sürdüren son türbedarın isminin yaşatılması bu şehir için bir vecibedir. Yapılacak anma programları önemli bir hatırşinaslık ve vefa çizgisi olacaktır. Konya’nın Ebu’l Vefası ve ihtifalci Ziya beyi olarak bilinen merhum İhsan Kayseri ve Mehmet Ali Uz tarafından Mehmet Dede için yazılan biyografi kitaplarının yeni baskıları Konya Büyükşehir belediyesi tarafından yapılmalıdır.
Şemsi Tebrizi camisi ve parkı içinde vasiyeti üzerine yapılmış olan çeşmenin ilgili ve yetkili kurumlarca tamir ve bakımının yapılması ise izahtan varestedir. Bu kapsamda her iki yönden çeşmenin kaidesi ve havuzu temizlenmeli, çinileri ve kitabeleri tamir edilmelidir. Çeşmenin kime ait olduğu vurgulanmalıdır. Merhum Mehmet Dede ile birlikte hatırasına çeşmeyi yaptırmış olan irfan insanı merhum Mehmet Önder için de tanıtıcı bir barkot konulması evleviyetle lazımdır. Her iki Mevlâna dergâhı hizmetkarına Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun.
