İyilik İçin İyi Bak
“İyi, iyidir” diyerek başlamak lazım belki de azizim, insanın da “iyi” olduğunu kabul ve umut ederek. Öte yandan iyilik olsun diye harekete geçen her eylemin kendisi de neticesi de iyiliğe isabet edemiyor maalesef.
Bir karikatür tevafuk etti geçenlerde, öylesine sıradan bir çizim. Yüksekçe iki direk arasına gerilmiş incecik bir ipin üzerinde elinde uzun bir denge sopasıyla yürümeye çalışan bir cambaz… Dengede durmaya çalışıyor, tedirgin bir yüz ifadesiyle, muhtemel ki görevini yapmak sonuca ulaşmak istiyor. O tamam da ya aşağıda onu izleyenler… Hayret eden de var cambaza bakıp eğlenen de “şu lüzumsuza bak” diyen de var “hele bir düşsün” diye bekleyen de.
Hayat bazen o incecik ipte yürümek gibi, tüm iyi niyet ve çabanla karşıya geçmek istiyorsun ki karşı taraf hayatın bitişi yani fâniliğin sonu yani ölüm. Buna rağmen ipin üzerinde kâh sendeleyerek kâh düşerek bazen iki adım geriye gidip attığın hatalı adımı görerek yine de durmadan adım atmaya mecbur olduğunu bilmek…
İnsan, o incecik ipin üzerinde kimi zaman bir elinde mum diğer elinde çiçek, umut ve sevgi gibi… Yeri geliyor bir avuç kor bir elde, bir avuç su diğer elde. Kor yakıyor elimizi karşıya varmadan su akıp gidiyor kor ateşi söndüremeden. İnsan, iyi düşünen iyi olmaya gayret eden insan, düşmemeye çalışıyor ama ayakları titriyor. Aşağıda kalabalık ama alkışlayan yok. Kimi kollarını kavuşturmuş bekliyor, kimi telefonuyla video çekiyor. Aralarında biri “Düşerse hak ettiğini görürüz” diye fısıldıyor, bir diğeri “Bu devirde kimse böyle yapmaz zaten” diye burun kıvırıyor ve kötülüğün, hırsın, acı çektirmenin kıskacında birileri kıs kıs gülüyor.
Oysa cambazın tek isteği: karşıya geçip bir tebessüm bırakmak. Ama rüzgâr karşıdan esiyor, ip gıcırdıyor, kem gözler kem sözlere dönüşüyor. Her adımda daha da yalnızlaşıyor cambaz, acıyor ve kanıyor elleri, ayakları sızlıyor ama hiçbiri gönlü kadar hüznü tanımıyor. Belki hâlâ birileri inanıyor bu gösterinin kalpten yapıldığına…
İnsan da o cambaz gibi düşünerek, ölçüp biçerek, içindeki iyilik kıvılcımını tutuşturarak yola koyuluyor. Sözleri incitici olmasın diye susuyor, eylemleri yanlış anlaşılmasın diye dikkat ediyor, kendinden harcıyor, incinse de kalbi incitmemeye çalışıyor ve lakin gelip bet ve kerih bir duvara çarpıyor. Omuzlarına biniyor tüm iyi niyetlerinin hesabı.
O ince çizgide, insan iyilikle saflığı birbirine karıştırdığını fark ediyor bazen; iyiliğin karşılıksız olması gerektiğini bilirken, en azından anlaşılmak istemiştir. Ama anlaşılmamak en koyu yalnızlık biçimidir. Böyle zamanlarda, insan kendi iç mahkemesini kurar. “İyilik ne işe yarar?” diye sorar. “İnsanlık nedir, nereye kayboldu?” diye dertlenir. Kalbinin bir tarafı hâlâ merhametle atarken, diğer tarafı kırılmış saatler gibi susar. Kötülüğü anlamaya çalışmak, bazen ondan daha fazla yorar insanı. Çünkü iyiliğe inanan bir kalp, kötülüğün varlığını kabul etmekte zorlanır.
Kırmayalım, üzmeyelim, anlayışlı olalım isteriz. Birinin yükünü hafifletmek, bir kalbi teselli etmek, bir suskunluğu konuşmaya dökmek için elimizi uzatırız. Ne desek yanlış anlaşılmışız. Ne yapsak eksik bulunmuşuz. İnsanlara iyi gelebilmek çabası beyhude bir didiniş olarak kalakalmış avcumuzda.
İyilik, sonuç için değil, karakter için yapılır, “iyi” olduğu için yapılır ve karakter dediğimiz şey, insanın karanlık zamanlarda bile elinden gelenin en iyisini yapabilmesidir. Bazen karşılık beklemeden. Bazen sadece kendine inandığından.
Belki de mesele, iyilikle karşılık arasında kurduğumuz o gizli bağda saklıdır. O bağı koparıp iyiliği serbest bıraktığımızda, belki daha az incineceğiz. Belki hâlâ yaralanacağız, ama kendi içimize düşman olmadan. İyiliğin sessizliğini anlamak, insanın kendine attığı en dürüst bakış olabilir.
Belki iyiliği biraz daha sessiz, biraz daha beklentisiz yapmak lazım. Belki de "bilsinler" diye değil, "bileyim" diye, "ben buyum" diyebilmek için yapmak lazım. Ama bazen bu da yetmiyor cambaz abi. Bazen sadece birinin dönüp “seni anlıyorum” demesine ihtiyacımız var. İşte o olmadığında, kalıyoruz böyle... Hem kırık hem kırgın. Ama hâlâ iyi kalmaya çalışarak.
İncecik ipin üzerinde bir küçük gülümseme olsun diye yüzlerde, verdiğin çaba boşa mı gidecek usta?
