Korkunun Ecele Faydası
* Neden IQ’su düşen bir ülke olduk. Son yıllarda bilimsel okuryazarlık azaldı. Eğitim geriledi. Nitelikli gençler gitti. Zekâ azalan bir şey miydi? 2003 yılında PISA testinde OECD’yi neredeyse yakalamıştık. 2022 yılında ise o kadar uzaklaştık ki çok fena oldu. PISA testi analitik düşünme ve problem çözme yeteneğini ölçer. PISA ve ESKD yani sosyal kültürel düzey indeksi ebeveynlerin eğitimi meslek durumu ve ekonomik durumu ölçer. Üniversite sınavında ortalamamız 120’de 14 net. Durumu aslında herkes biliyor. 57 üyesi olan İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkelerin toplam nüfusu 2 milyar. Bu ülkelerin GSYH’larının toplamı ise dünya toplamının %8,39. Korku, sadece bilgi eksikliğinden ve gelişmemişlikten ileri gelir. Ego gibi ne kadar bilgi o kadar az korku.
* 2000’li yılların başında yurtdışına giden nitelikli gençlerin sayısı yılda yaklaşık 1000 iken yakın yıllarda 100.000’ler oldu. Medya manipülasyon için kullanılır oldu. Takipçi sayısını artırmak, beğeni artırmak gerçek iş olarak görüldü. Ülkemizde gençlerin %68’i kitap okumuyor. Okuyanların içinde ise okuduğunu anlayanlar ise %44. Eğitim sistemine güven en düşük seviyede %12. Avrupa ortalaması %53. Güven duyulmayan fakat ezber bir sistem içinden mezun olan bu gençler sevmedikleri ama mecbur kaldıkları işleri yapıyorlar.
* Başarıyı engelleyen ana faktör korkudur. Korkunun ecele faydası yok, bir şey olacaksa olur, korkmamız onun olmasını engellemez. Aksine korkularımızı biz kendimize çekeriz, mıknatıs gibi… Ne ekersek, beynimize ne verirsek, onu biçeriz. Beynimiz, korkularımız nedeniyle sanki olumsuz şeyler istiyormuşuz gibi düşünür ve istediğimiz senaryoları gerçek hale getirir. Biz istemeden de olsa beynimizi, o gösterdiğimiz resimlerle, senaryolarla, küçük sahnelerle olumsuz bir şekilde yönlendirmiş oluruz. Beynimiz de şöyle düşünür, benim efendim demek ki benden böyle olmamı, böyle yapmamı istiyor. Biz böyle olacağız o kadar ve sonrasında o senaryoları çeker, bizi o ortama götürür. İnsanlar genellikle bir başarısızlık yaşadıkları zaman hayatın anlamını kaybederler. İş hayatı, ekonomik parametreler, kariyer, eğitim ya da romantik ilişkiler kişinin başarısız olmaktan korktuğu konulardır. Başarısızlık dünyanın sonu değildir. Aksine dünyanın en başarılı insanları defalarca başarısızlığa uğramış ve hata yapmış kişilerdir. Başarısız ol, tekrar dene, başarısız ol, tekrar dene! Bu zincir bir noktada kırılır ve başarı ortaya çıkar. Başarısızlık, yeterli motivasyon elde edildiğinde başarılı olmanın habercisidir. Başarısızlık insanın inancını kırmamalı, hayata küsmesine neden olmamalıdır. Aksine elde edilen deneyimlerden dolayı insanın daha hırslı ve motive olmasını sağlamalıdır. Edison dünyada en fazla patenti 1903 adet olan 3. kişidir. Edison bir soya fasulyesinden kauçuk üretebilmek için 10.000 başarısız deney yapmıştır. Hiç yanılmadım, 10.000 işe yaramayan yol buldum diyerek sentetik kauçuk üretmeyi başarmıştır. Başarısızlık korkusu bizim gelişimimizi engelleyen, yaratıcılığımızı frenleyen çok önemli bir zehirdir. Başarısızlık korkunuzla yüzleşin, farkındalığınızın gücüyle aşamayacağınız korkunuz yoktur. Ne istediğinizi bilirseniz, her gün devamlı idealinizin yönünde daha iyisini yapmak için odaklanırsanız, beynini de verimli kullanırsanız, içinizdeki dehayı ortaya çıkarabilirsin. Çarpıcı bir örnek olarak Amerikalı bilim adamları bir araya gelmişler ve bir araştırma yapmışlar. Biz insan beyninin yaptığı işi yapan bir bilgisayar yapabilir miyiz diye düşünmüşler, çalışmışlar, günlerce kafa yormuşlar ve evet sonucu çıkmış. Ama iki problemle karşılaşmışlar. Birincisi bu bilgisayar çok büyük bir bilgisayar olacakmış. İngiltere toprakları kadar alan lazım. İkincisi: New York kentinin elektrik enerjisinin 10 katı kadar bir elektrik lazımmış ki bu bilgisayar çalışabilsin. Şimdi düşünebiliyor musunuz? Böyle bir güç sizin kafanızın içinde, siz bu gücü içinizde taşıyorsunuz. Ama kullanmasını bilmediğiniz için hayatınızı yönlendirmesine, idealinizdeki hayatı yaşamanızı sağlamasına, size yardımcı olmasına izin vermiyorsunuz. Kısacası bu muazzam şeyi kullanamıyorsunuz.
*Sonuç olarak, Müslümanların öz güveninin yara alması dış dünyaya karşı 2 ayrı tutum geliştirdi. Birincisi yeniliğe, felsefi düşünceye, dışa açılmaya ve yer yer bilimsel bilgiye karşı kuşkucu bir tutuculuk. Bu durumun özellikle kendini dindar olarak ifade eden bireylerin genel tavrıdır. İkincisi ise kendi medeniyet değerlerini gerilemenin sebebi sayarak radikal bir modernleşmedir. Bu durum da bireylerin seküler ya da inançlı dünyası ile modern devletin ontolojisi arasındaki sınırları adeta ortadan kaldırmaktadır. İslami bir değer olan vasat prensibi ile bakıldığında, her 2 yaklaşımın da birer uç nokta olduğu aşikârdır.