Masadan kimse memnun kalkmayacak!
Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını bugün saat 14.00’te Bakanlık binasında gerçekleştirecek. Her sene gördüğümüz senaryolar bu sene de sahnelenecek. Muhtemelen yıl başına kadar her hafta bir toplantı yapılacak ve üç ört toplantının ardından masadan kalkılacak.
Bu senaryoya artık çok alıştık zaten.
Dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, Türkiye İş Veren Sendikalarına, "Yarın Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını yapacak. Komisyonda işverenleri temsilen yer alan TİSK'ten ellerini taşın altına koymalarını bekliyorum" şeklinde bir çağrı yapılmış olsa da ben açıkçası bu senede çok fazla bir şeyin değişeceğini düşünmüyorum.
Karşılıklı açıklamalar, demeçler, tahminler, tenkitler bu sene de devam edecek. Ne işveren memnun olacak ne işçiler ne de işçi sendikaları. Her sene aynı tartışmaları yaşıyoruz. Ama ne kadar tartışırsak tartışalım hiç kimse memnun olmuyor.
Devletimizin hem vergi politikasında hem de çalışma hayatında sil baştan çalışmalar yapmadığı her geçen zamanda bu tartışmaları yaşamaya mahkumuz.
Evet, iş verenlerin vergi yükü fazla ama asıl sorun vergi adaletsizliğinde. Devletimiz vergide adaleti sağlayamıyor. Hatta işçiler ve memurları bir kenara bırakalım, devletimiz doğru düzgün vergi bile toplayamıyor.
Devlete vergi vermeyip her sene lüks araba, arsa, ev alan ve bir şekilde vergiden kaçanları milyon kere yazdık zaten. Bir tarafta durum buyken, sokaktaki sıradan vatandaş kara kara düşünüyorsa burada bir şeyler yanlış gidiyor demektir.
Yazacak çok şey, söyleyecek çok cümle var. Ama şu kesin ki; vatandaşın kazancında büyük bir iyileştirme yapılmaya gerçekten çok ihtiyacı var.
Her şey ateş pahası. Daha da önemlisi fiyat istikrarı yok. Sayın Bakan, enflasyonda iyileşme olduğunu söylüyor ama bu iyileşme vatandaşın daha kapısının önünden bile geçmedi.
İnsanlar sabrediyor, gerçekten sabrediyor ama canı burnunda…
Özellikle gıda, barınma başta olmak üzere temel ihtiyaç maddelerinde yaşanan fiyat artışları vatandaşı inletiyor. Geçim çok zor.
Hele ki büyükşehirde kirada yaşıyorsanız ve üstüne bir de okuyan çocuklarınız varsa; geçinmeyi boş verin, açık söyleyeyim, yaşamak bile mucize bu ücretlerle.
İster siyasi pencereden bakın ister vicdanı isterseniz de İslami pencereden bakın. Bu konu tüm Türkiye’nin meselesidir.
Yukarıda da dediğim gibi hem vergilendirmede hem de ücretlendirmede reform yapılmadan bu işlerin içinden çıkılması da masadan mutlu kalkacak bir zümre bulmakta güç.
Mesela asgari ücretin bölgelere ve sınıfa göre ayrılması fikri neden hiç gündeme alınmaz bilmiyorum.
Oysa asgari ücretin hem bölgesel hem de sektörel olarak farklı tarifelerde uygulanması bir seçenek olabilir.
İstanbul’daki masraflarla Bayburt’taki masraflar aynı değilken, temel ücretin aynı olması hiç mantıklı değil. Ya da ağır bir sanayi işinde çalışan biriyle, bir garsonun ücretleri aynı olmamalı.
Bu düzenleme bile çok büyük bir adım olur.
Şunu da söylemekte fayda var; asgari ücretin ne olacağı bir tarafa, bu artıştan sonra piyasada oluşacak fiyat artışlarına, fırsatçılıklara seyirci kalınıp kalınmayacağı çok daha önemli.
O zaman çağrı yapalım; verilecek olan zammın birkaç hafta içerisinde eriyip buhar olmaması için devletimizin tüm aygıtlarıyla birlikte acilen sahaya inmesi ve kapı kapı denetim yapması şart!
