Kadının iş dünyasındaki yeri neden hâlâ tartışılıyor?
Bu yazımın başrolünde sabahın ilk ışıklarıyla hem evin yükünü hem de iş hayatının temposunu omuzlayan kadınlar yer alıyor. İş hayatında kadın olmak çoğu zaman iki hayatı aynı anda sürdürmeyi, bir taraftan kariyer hedeflerine ulaşmak isterken diğer yandan toplumsal roller arasında sıkışmayı beraberinde getiriyor. Tarih boyunca bu hep böyle süregelmiştir. Tarlada başlayan bu serüven sanayi devrimiyle fabrikalara, bilgi çağıyla ofislere uzanmıştır. Ancak 21. yüzyılda hala kadının iş dünyasındaki yerini tartışıyoruz. Halbuki iş dünyasının bugün her zamankinden çok daha fazla kadın aklına ihtiyacı var.
Sadece “kadın eli” değmesi klişesinden bahsetmiyorum, kadınların çok yönlü düşünebilme becerileri, empati odaklı liderlik arayışları ve dahası.
Güçlü bir ekonomi istiyorsak cinsiyet ayrımı yapmadan masada herkese yer açmalıyız. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için bu sadece bir büyüme değil adeta sınıf atlama fırsatıdır. Hukukçular olarak mesleğe adım atarken temel referansımız herkes ‘din, dil, ırk, renk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kanun önünde eşittir. Bu cümle toplumun temel taşıdır.
Ancak adliye koridorlarından çıkıp iş dünyasının gerçeklerine baktığımızda bu eşitliğin kanun metinlerinde hapsolduğunu görürüz. Üniversitede amfiler kadın öğrencilerle dolu, mezuniyet derecelerinde kadınlar hep en ön sıralarda ancak büyük hukuk bürolarının yönetici ortaklarına veya şirketlerin CEO’larına baktığımızda bu oranın dramatik şekilde düştüğünü görüyoruz. Peki bunu toplum olarak nasıl çözeceğiz? Öyle devasa reformlara falan gerek yok. Amerika’yı yeniden keşfetmeye de gerek yok. Çözüm, akşam kurduğumuz sofralarımızda aslında. Ne zaman sofradaki tabağı ablan kaldırmayacak sen kaldır dersek o zaman eşitlik eve girer.
Aynı şekilde kız çocuğumuza da sen onu bеceremezsin, bırak abin yapsın demeyi bıraktığımızda is dünyasındaki o cam tavanlar çatırdamaya başlar. Toplum olarak artık şu gerçeği görelim. Nüfusun yarısını oluşturan kadınlar yemek yapsın, çocuk baksın, elinin hamuruyla işlere karışmasın diye kenara ayırıp diğer yarısıyla dünyayla yarışamayız. Çözüm, hayatı gerçekten paylaşmakta.
Evdeki çamaşırı da ofisteki stresi de ay sonu gelen başarıyı da…
Aslında tüm mesele kadına yer vermek değil, hayatın her alanında zaten var olan o yeri kadına teslim etmektir.
