Mehmet Topuz

Mehmet Topuz

Meselenin kendisi de mesele…

Meselenin kendisi de mesele…

Meseleyi, mesele edinme süreci ve bu süreçte beynin algılamasında kavramların günlük dildeki karşılığı üzerinde durmak, ceviz kabuğunun dolmasında, problem çözme de, basit ve sığ kalıpların varlığını irdelemek üzerine…

Meselenin mesele olması için kıymet takdirini bir sarraf zihniyetinde değil de biraz daha bu işin mutfağında sanat eseri oluşturma kültüründen abartarak ya da özgünlüğünü kendi içinde sağlayacak bir zihniyetle bakmak önemli. Kıymet takdirini oluşturulan ürünün karşılığını talep eden müşterideki varlığı meselenin mesele olma potansiyelini yükseltmektedir. Yani bir meselenin mesele olma sürecinde kimin ne kadar katkısının olduğu şüphe götürmez bir gerçek olması, abartmaya ya da üzerinde düşünmeye değer olup olmadığı hakkında daha net bir veri sağlamaktadır.

Bir bahse konu olmak önemli. Sosyolojik bir düşünme tarzından uzaklaşıp, sosyolojik bulgular temelli bir meseleye sahip olmak kişiyi özelinde, kişinin neyi ne şekilde ve hangi şartlarda algıladığı, yetiştiği çevrenin ve beslendiği bir zihniyetin ürünü olması gayet doğaldır. Herkesin herkesi dert edinmesi mümkün olmadığı gibi, herkesin herkesi kendi özelinde bir meselenin içinde bulması ve bu meselenin mesele olup olmaması yaşantısının, tecrübe denilen günlük dildeki karşılığında kıymet takdiri azalıp ya da artma eğilimi göstermektedir.

Kim kendi meselesini ne kadar mesele etti. Kimin, kendi meselesini ne kadar dert etme sorusu aslında meselenin kaynağında kişinin yetiştiği çevrenin, beynin algılama sürecini yönetip yönetemediği ve bu süreçte problem çözme yeteneğinin ne kadar geliştiği ve biraz da vaktin kıymetine bırakıp, sonuçlarını görmek isteyip istemediği, asıl meselenin bir zihniyetin düşünme sürecinin meselesi olduğunu anlaması uzun sürmeyecektir.

Sosyolojinin toplumsal normlarını işletmek bu süreçte önemli. Bir de şunu da söylemeden geçmemek gerekir. İnsanların hangi meseleye hangi pencereden bakıp değer yargısı yüklediğini iyi hesap etmek gerekir. Yetiştiği çevre, insanın düşünme sürecinde etkili, beynin kabuğunu kırmış, okumanın anlamanın ve araştırmanın konseptinde yetişmiş bir beynin günlük meselesi ve uzun bir sürece dair meselesi değişkenlik gösterecektir elbette.

Yani kıta sahanlığı önemli… Kıta sahanlığının geniş ya da dar olması, aslında coğrafi tabirle dağların kıyının hemen yanı başından başlaması ya da dağların kıyının hemen gerisinden uzanması, kıyı derinliğinin nereden başladığı hususunda meselenin mesele olmasın da temel ölçüt gibi gözükmekte…

Günlük dilde karşılığı olmayan bir ürünü kim ne kadar mesele edebilir ki? Oldu ki gereksiz denilebilecek derece bir meselenin sahiplenicisi kim? Kim neyi ne kadar sahiplendi ki meselesine mesele kattı?

Aslında herkes kendi çapında basıncın kuvvet ve alana bölünmesiyle ortaya çıkan alan da kendi hinterlandı kadar bir yere, meselenin mesele olma sürecini yerleştirdi. Kıymet takdiri olmayan bir ürünün de elbette bir alıcısı bulunur. Alıcının beyinsel işlevinin, küçümsenmeyecek derece kendi çapında alıcı olması herkesin herkesi mesele edinmesine, fırsat bırakmayacak kadar kendi derdinde olması insan için olumlu bir sonuçtur. Herkesin kendi meselesinin derdinde olması, psikolojik ve toplumsal bir uğraşının ortaya çıkmasını ve kıymet takdiri bir ürünün, insanlığın faydasına katkı sağlayacak nispette, olmasına yol açması herkesin ama herkesin ürettiği bir zihniyetin ürünü olması kaçınılmaz ve faydası oranında da değerlidir.

Uzatmadan zihniyet meselesi önemli. Zihniyet bir beynin ürünüdür ve mesele gerçekten mesele midir? Kelime olarak galiba meselenin kendisi de bir meseledir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Topuz Arşivi
SON YAZILAR