Nurettin Yıldız Hocayı Yuhalatma Âdiliği
Celladına âşık, mazoşist, kendini soyan, yağmalayan hırsız başkanına sahip çıkan geri zekâlı bir sürüye; liderlik vasfından yoksun, kalitesiz, kalibresiz, kullanılmaya oldukça müsait ve hırsız başkan tarafından satın alınmış delegelerle seçilerek gebe bırakılmış bir çakma genel başkan, Nurettin Yıldız hocayı miting meydanında yuhalattı.
Hocanın söylemediği, aksine karşı çıktığı ve 6 veya 7 yaşındaki bir çocuğu nikâhlayarak 25-30 yaşındaki birinin koynuna verenin nasıl bir anne ve baba vicdanı taşıdığını, bunun kurda yem etmekten daha vahşice bir durum olduğunu videosunda söylediği halde, yapay zekâ ile çarpıtarak iftira edip meydandaki sürüye yuhalatmak, en hafif tabirle âdiliktir, alçaklıktır. Hatta bu kelimeler bile bir seviye ifade eder, bu yapılanlar çukurluktur.
Selanik’te peydahlanan Jön Türklerin/İttihat ve Terakkinin devamı ve “bir parti olmayıp, Türk’e dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesi” olan bir siyasi hareketin cibilliyetine bu yakışır da, kendini “Müslüman” olarak tanımlayan bizim ham softalara ve bilgi cahili Prof. namlı tarihçilere de ne oluyor? Âdeta bu yuhalatmaya destek vererek Nurettin hocaya sahip çıkanlara “Bu adamı parlatmayın. Bu peygamberimize kâmil mürşit değildir dedi. Osmanlı’nın son sultanlarına hakaret etti. Mezhepsiz İbn-i Teymiyye’ye âlim dedi” gibi ipe sapa gelmez gerekçelerle karşı çıktılar. Bu yuhalama, bu embesillerin içini buz kesti, derinden oh çektiler.
Bütün bu iddiaları hurafeci ve anlama özürlü Cübbeli ortaya attı, bu sazanlar da balıklama atladılar. Bu konuda Nurettin hocanın videolarını paylaştılar. Videoları dinledim ve otuz beş yıldır yazarlık yapan, okuyan, dinleyen, okuyup dinlediğini anlayan ve anlatan biri olarak normal zekâmla ben bunların dediklerini asla anlamadım. Bir cümleyi bağlamından koparır, siyak ve sibakından ilişiğini keserseniz ona her türlü manayı bindirirsiniz. Bu bindirilmiş kıtalar da aynısını yapmışlar.
Yanmaz kefenci, Nakşibendî tarikatının Halidiye kolundan olanlara cennet garantisi veren, bindiği uçak türbülansa girip sallandığında “imdat yarabbi” demesi gerekirken “yetiş ya Abdülkadir Geylani” diyerek ölülerden yardım isteyen, hadisin zayıfı mı, şişmanı mı olur deyip uydurma hadisleri pazarlayan, Allah’ı “Ete kemiğe büründüm Mahmut diye göründüm” diye şeyhine benzeten ilkel hurafeci-peştamallı Cübbeli’nin hiç tevil götürmeyen bu sapıklıklarına bu ahmaklar sürüsünün hiç gıkı çıkmıyor.
Ayrıca Mahmut Efendi öldüğünde; “Efendi hazretleri ölmüş mü şimdi? Hayır, Efendi hazretleri bizi terk etmemiştir. Bırakmayacağını rüyalarımda da görmekteyim. Ali Haydar Efendi ona ‘Evladım ben ölünce kabrimi bırakmayın, oradan da okutacağım sizi’ demişti. Bütün ulema ve evliyanın gavs dediği koca Ali Haydar Efendi böyle dedi. Efendi hazretleri de kar-kış demeden tam iki sene her gün kabrine giderek kalan ilmini oradan tamamladı. Kabirde okuyup okutma var mı? Var. Koskoca Mahmut Efendi hazretleri anlatıyor görmüyor musunuz? Öyleyse o da bizi kabrinden okutur mu? Okutur. Ziyaret edenlere himmet eder mi? Eder. Bunda hiç şüphe yok. Öyleyse Mahmut Efendi hazretleri bizi bırakmamıştır…” diyen bu hurafeci, “Ehl-i Sünnet âlimi(!)” oluyor, Nureddin hoca, “Mezhepsiz İbn-i Teymiyye’ye âlim dediği için” Ehl-i sünnet dışı kalıyor. Hem de Yüce Allah, Peygamberimize hitaben, “Sen öleceksin, onlar da ölecek” (39/Zümer:30) diye buyuracak ve Rasûlullah (sav) ölecek ama Mahmut Efendi ölmeyecek, mezarından ilim öğretecek!!!
Sahi sahabe ilme ihtiyaç duyduğunda Rasûlullah’ın kabrine gidip ondan bilgi almış mıydı? Yoksa halifeler bilgiye ihtiyaç duyduğunda ilim ehlini toplayıp onlarla mı görüşmüştü? Yarabbi! Yüce İslam’ı bu hurafecilerin sultasından ve şerrinden muhafaza eyle.
Bay tarih profesörü Ahmet Şimşirgil hazretleri, yukarda dile getirdiğimiz ipe sapa gelmez gerekçelerle Nurettin Hocaya iftira yağdırıyor. Yahu sen biraz önünden yesen. Bazen fıkıhçı kesiliyorsun, bazen hadisçi kesiliyorsun, birden kelamcı oluyorsun, hayatını İslam’a adamış hakiki İslam âlimlerine tenkitler, karalamalar, iftiralar yağdırıyorsun. Allah ve Rasûlü hariç eleştirilmeyecek kişi ve kurum yoktur ama eleştirinin de bir ahlakı vardır. Usulünce, âdâbınca ve erkânınca yapılmalıdır. Eleştiriyi hak eden yapmalıdır. Âlimi, cahil; yankesiciyi, hırsız; toto oynayanı da kumarbaz eleştirmemelidir. Sigara içeni eleştirecek kimse, eroinman olmamalıdır. Çünkü eleştiri bir sorumluluk gerektirir. Sen kalkmışsın tarihçi olarak fıkıhçıyı, tefsirciyi, İslamî ilimleri tahsil edenleri eleştiriyorsun. Mezhep nedir? Mutlak müctehid nedir? Meselede müctehid nedir? Mezhepte müctehid nedir? Bilmezsin, kalkar boyundan büyük işlere girişirsin. Senin ilmin, onların ilminin zekâtı kadar bile olmadığı halde Seyit Kutub’u, Hayrettin Karaman’ı yerden yere vurursun. Mevdûdi’ye dil uzatırsın. Hanefi mezhebinde Ebû Yusuf ne ise, Hanbeli mezhebinde de İbn-i Teymiyye aynı şey olduğu halde, İbn-i Teymiyye’yi mezhepsizlikle suçlarsın. Adam mezhepte müctehid bir âlimdir. Gerektiğinde mezhebin kurallarına uygun olarak bağımsız da içtihat yapar. Ama sen bu konulara Fransız olduğun için eline iftira fırçasını alıp mücahit ve mezhepte müctehit bir âlimi Allah’tan korkmadan karalamaya kalkarsın. Sen her konuya burnunu sokuyorsun, çok konuşuyorsun. Sus da adamdan sansınlar. Ya da ilgi alanın olan tarihi konularda konuş. Olmaz mı Şimşirgil?
Efendiler! Nurettin hoca, yeni piyasaya çıkmış türedi birisi değildir. Ömrünü İslam’a hizmete adamış hasbî bir insandır. Onun bütün söylemleri ortadadır. Gizli kapaklı bir iş çevirmemiştir. Her insan gibi onun da hataları olacaktır. Hatadan masum olması düşünülemez. Aynı senaryo 2018 yılında da şimdi olduğu gibi, Nurettin Hocanın 2007 ve 2011 yıllarında yapmış olduğu konuşmalardan cımbızlama yaparak montajlayıp servis edilmişti.
O günlerde, başta Reis ve Bahçeli de, “Dünya Kadınlar Günü”nün girdabına kapılarak, anlayıp dinlemeden, bağlamından koparılmış ve tuzak kuranların amacına hizmet edecek şekilde kurgulanmış bir görüntü ile ilgili alelacele demeç vermişlerdir. Bu da o günlerde İslam düşmanlarını ve “Bu beden benin değil mi istediğim şekilde kullanırım, hamile kalırım ama evlenmem” diyen aşağılık takımını ve sempatizanlarını sevindirmiştir.
Son söz olarak deriz ki: Yaklaşık on beş-yirmi yıl önce söylenmiş sözleri çarpıtarak, kurulduğu günden beri İslam düşmanlığını kendine meslek edinmiş bir siyasi kadronun, Müslümanları birbirine düşürmek için temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp gündeme getirmelerini iyi anlamalıyız ve birbirimize düşerek oyuna gelmemeliyiz. Oklarımızı Nurettin hocaya değil de, iktidara gelseler, Netanyahu’nun İsrail’de yaptığını bize yapmaya hazır ve kendi değerlerine düşman, düşmanın değerlerine hayran olan siyasi partiye yöneltmeliyiz. Vesselam.