Hasan Ukdem

Hasan Ukdem

O’nda olmayanla O’na gitmek

O’nda olmayanla O’na gitmek

Hz. Musa’nın bir kıssasında, Allah, Hz. Musa’ya “Ey Musa, bana bende olmayanla gel.” buyurmuş.Hz. Musa ise”Rabb’im sende olmayan nedir?” diye sorduğunda, Allah, “Bende olmayan acizliktir.” buyurmuş. Bakmayın siz günümüz insanın megaloman tavırlarına, insan aslında acizdir. Hayatın karşısında, suyun, ateşin, soğuğun, sıcağın, doğanın karşısında acizdir. Hepsinden öte zamanın karşısında acizdir. Ortega Gesset, “insan kökten yalnızdır” derken aslında biraz da insanın aczinin altını çizer.  
 
İnsanın bu zafiyetini görmek istememesi, devekuşunun başını kuma gömerek kendini emniyette sanması kadar aptalcadır. Mutlu olmak, konforlu yaşamak uğruna her Mutlu olmak, konforlu yaşamak uğruna her türlü otoriteye baş kaldıran bir varlığa dönüştürülen türlü otoriteye baş kaldıran bir varlığa dönüştürülen insan, artık bundan doğan kötü sonuçlara katlana katlana, her türlü mihnete göğüs gere gere hayata asılmaya devam ediyor. Tarkovski’nin Nostalghia filminden bir repliği hatırlıyorum: “Biliyorum mutlu olmak istiyorsunuz... Ama daha önemli şeyler var.” Evet hayatta daha önemli şeyler var. Üstelik daha manevi alana girmeden, bu dünyanın üstünde olup biten, filizlenip çıkan, her gün doğup batan, yılda dört kez üstünü değiştiren mevsimler... Bütün bunlar dünyanın güzelliklerini gözümüzün önüne serip dökerken, insanlık sanal bir mutluluğun müridi olup çıktı çağımızda maalesef. 
 
Halikarnas Balıkçısı, Mavi Sürgün’de, “Hep lira lafı geçiyordu. Şu lira lafından çoktan bıkmıştım. İnsan onsuz bir şey duyamıyordu ki, onların arasına zehirli sivrisinek gibi bin, yüz, kırk, elli ne bileyim hiç olmazsa iki lira lafı vızıldamasın. Hep lira, lira, lira. Hep lira söylemek, lira duymak için mi dünyaya geldik? Dağlar, mavi gökler, koca koca çamlar, incir bahçeleri silinip süpürülüp süprüntü diye toprağa atılıyor; kâinat lira sözleriyle boğuluyor. İnsan gönlü itile itile pis ve murdar banknot kümelerinin içine gömülüyor.” Eserlerinde manevi temalar bulundurmayan, denizin ve doğanın güzelliklerini anlatan Cevat Şakir, kapitalizmin eleştirisini böyle yapmış. Yukarıda söylediğim, daha manevi alana girmeden... diye başlayan iddiamı beslemek için bu alıntıyı yaptım.  
Şimdi bir başka boyuta geçelim. Ahmet Edip Başaran’ın, Muhit’de yayımlanan, Her Sabah Bir Başka Yüzle adlı yazısından aldığım şu paragrafa bir göz atın önce: “Rene Guenon, modern dünyanın bunalımın temelinde Tanrı’dan kopuşun olduğunu söyler: ‘simgesel olarak ifade edilirse, yeryüzünü fethetmek bahanesiyle gökyüzünden yüz çevirmek söz konusuydu.’ ne var ki yeryüzü fethedilmiş falan da değildi, illa bir ad koymak gerekirse ancak buna işgal diyebiliriz belki de.” İşte günümüz insanı bu işgalciliğini göğe bakmayarak, kendini yaratan karşısında unutmak, unutturmak istiyor. Ama mızrak çuvala sığmıyor ve yeryüzü fitnenin fesadın kaynadığı bir alan haline gelerek, insana bunun bedelini ödetiyor. 
 
Bugün yaşadığımız bütün kötülüklerin temelinde, insanın acziyetini unutması ve kendine sanal bir dünya kurgulayıp, o dünyanın tanrılığına soyunmasından çıkıyor. Oysa insan sadece insanlığını kabul etse, daha mutlu bir hayata kavuşacak. Allah insanı sadece yaratıp dünyaya salıvermemiş, ona bu dünyada nasıl yaşayacağına dair rotalar çizmiş, yollar göstermiş. Nasıl dağları, denizleri görüp kabul ediyorsak, bu kural ve kaideleri de kalbimize, beynimize nakşetmeliyiz. Ebu Hayyan et Tevdidi: “insan, insanlığını kendisine mesele edinendir.” kıstasını ortaya koyarken, insanı kuşatan acziyeti de belirtiyor bir noktada. Nuri Pakdil’i tanıyanlar bilir ki, kimseye eyvallahı olmayan, sağlam karakterli bir adamdır. Bakınız Akif İnan’a yazdığı bir mektupta ne diyor: “Put para, Tanrı aradan çekilmiştir. Tanrı’nın aradan çekildiği toplumda işimiz ne!” İnsanı güçlü kılan, şerefli eyleyen haslet, ancak inanmaktır.  
 
“Mutluluk erişilmezken, ağaçlar onu hışırdar, müzik onu mırıldanır, şiir onu söyler.” Kemal Sayar böyle söylüyor. Artık bu seslere kulak verelim. Sanal dünyanın tanrısı olmak yerine hakikatın kulu, kölesi olalım. İşte o zaman daha mutlu olacağız, daha içimize sinecek hayat. Jose Saramago ünlü romanı Körlük’te şöyle bir şey söylüyor: “Zamana zaman tanırsanız her şeyi çözer.” elbette zaman her şeyi çözer ama bu insanın lehine olmaz, bütün bunları insan hakikatin ışığıyla çözmeli ki sonuç kurtuluşla aydınlansın. 
 
İnsanın çözemediği her mesele hangi isimle karşısına çıkarsa çıksın acziyetini yüzüne vurur ama pişkinlik gösterip bunu hayatın, kaderin ya da kendi uydurduğu sanal varlığın üstüne atar. Ama ne yaparsa yapsın kendi üstü de bir gün toprakla örtülür. 
 
Sevgiyle kalın. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Ukdem Arşivi
SON YAZILAR