Osman Uzunkaya
Osman Uzunkaya Ötesi var mı?

Ötesi var mı?

Özlemim depreşti mi efkâr basar gönlümü. İşte o zaman içim içime sığmaz, fazla gelirim kendime. Az ötede başını bulutlara yaslamış dağların, “gel” diyen davetine icabet eder, oraya koşarım hiç vakit kaybetmeden. Onlardan medet umar, onlarla dertleşirim bir meczup gibi.

Dağlara içimi açar ve ona olan duygularımı anlatırım uzun uzadıya. Ayrılığın, “ölümden beter” olduğundan dem vurur, bize yol ver de kavuşalım derim usulca. Bazen heyecanıma yenik düşer, onu sevdiğimi haykırırım avazım çıktığınca. Haykırışım kayalıklarda yankılanır, bana iade eder sesimi. O sesi bana verilen cevapmış gibi kabul ederim ve bile isteye kandırırım kendimi. Çaresizlik işte. Ancak böyle dindiririm içimdeki hasret ateşini. Böyle serinletirim yangın yerine dönen garip yüreğimi.

Dağlar benim gibi nice sevdalıları dinlemiş, nice ıstıraplara bent olmuştur ve nice ayrılıklara son vermiştir yaratılalı beri. Bu yüzden dağlardan “aman” diler, “ne olur bana yardım et!” Derim zirvesine bakarak. O sarp ve dik kayalıkları dolaşıp sonrada yüzümü avuçlayan rüzgâra boyun eğer, tepelerden gelecek güzel haberi beklerim sabırla. Dağlar sesimi duymasa da, bir duyan ve bu perişan halimi bir gören vardır elbette. O belki benim gibi bir dağ başında, belki de küçük şirin bir köyde bir dere kenarına oturup, ılgıt ılgıt akan suya beni anlatır, benden bahseder mi? Yahut yaşadığı şehirde, oturduğu apartmanın bilmem kaçıncı katındaki balkonundan başını gökyüzüne kaldırıp yıldızlara beni sorar mı bilinmez.

Gün gelir mevsimler de küser, hep kar yağdırır irili ufaklı tepelere. Bakarsın baharı beklerken, yeniden celallenir hava; geçitler kapanır, yollar yükselir ve aşılmaz dağlara bir de aşılmaz yollar eklenir azap çektirir gibi. Biliyorum bir gün bahara kavuşacağız; kuşların sesini duyacak, ağaçların meyvesinden yiyeceğiz ve gülleri dereceğiz bir bağban edasıyla. O günü iple çekiyorum. Ona kavuşmadan ölmemek için inadına direneceğim ölüm denen gerçeğe.

O, gittiği günden beri ne bir iz bıraktı ardında, nede nerede ve nasıl yaşadığına dair bir haber. Onu görememek şöyle dursun, ondan haber alamamak bile kahrediyor insanı. Yaşadığı yeri bir bilsem dağlar yol vermese de, bir kolayını bulurum. Ya kuş gibi uçar, ya da Ferhat gibi dağları delerim ve kavuşurum ona. İşte bu yüzdendir dağlara dil dökmem, derdimi yalçın kayalıklara haykırıp bir taş parçasından, “aman” dilemem tamda bu yüzdendir. Başını buluta yaslayan dağlar/ Söyleyin o yardan bir haber var mı/ Bilmez ki yüreğim aşkıyla yanar/ Mevsim ona kışta bana bahar mı/ Ya o bana gelsin ya ben gideyim/ Bu can cananından ayrı yaşar mı/ Yoluna baş koydum hep peşindeyim/ Ona sevdalıyım ötesi var mı? Ne olur söyleyin dağlar ötesi var mı?

Sağlık ve huzur dolu günler dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Uzunkaya Arşivi