Prof. Dr. Erdal Arslan
Prof. Dr. Erdal Arslan Türk İslam Ülküsü

Türk İslam Ülküsü

Türk milliyetçiliğini son zamanlarda özellikle çarpıtarak ırkçılığa dayandırmaya çalışan bir kesim var. Özde Türk milliyetçiliği ise kültürü esas alan binlerce yıllık tarihe siyasi ve kültürel birikime dayanan bir uygarlıktır.

Günümüzde; Türk milliyetçiliğini İslam ruhundan ayırarak hem Müslümanlığı hem de Türkleri zayıflatmayı amaçlayan bir çok girişimle karşı karşıya kalıyoruz.

Oysa ki Türk-İslam milliyetçiliği, ayrılmaz bir bütündür.

Binlerce yıllık medeniyet tarihine sahip olan Ecdatımız, Müslümanlığı kabul etmelerinin ardından, asırlar boyunca İslamiyet’in en güçlü savunucusu olmuşlardır. İslamiyet Ecdadımıza hakikati vermiş, Ecdadımız da İslamiyet’e canlarını vermişlerdir.

Anadolu topraklarını Müslüman Türk’e yurt yapan Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan, 26 Ağustos 1071’de Malazgirt’te “Ya Rabbi! Sana tevekkül ettim. Hazreti Peygamberimiz aşkına bize yardım et! Fikrimizle fiilimiz bir değilse bizi helak et!” diyerek Ecdadımızın samimiyetini ortaya koymuştır.

İslam’ın kılıcı olarak önemli hizmetler veren Ecdadımız, binlerce yıllık tarihi boyunca dünyada adaleti hâkim kılmak arzusuyla hareket etmişlerdir.

Osmanlı Devleti’nin “Nizam-ı Âlem” davası, üç kıta üzerindeki farklı dinlere mensup kavim ve sınıflar arasında 600 sene hüküm sürmüş olması buna en güzel örnektir.

Ecdamız, aynı zamanda Müslümanlığın yayılmasına en büyük katkıyı sağlayan bir millettir.

İslam’a en güzel eserleri yapan ve bizlere miras bırakan ecdadımız İslam uygarlığını zirveye çıkarmışlardır.

Özellikle Selçuklular döneminde İslam tasavvufunu hayata geçiren ve Türk kültürünü İslam dünyasıyla buluşturan ecdadımız, İslam medeniyetini Türk- İslam medeniyetine dönüştürmüştür.

Merhum Prof. Dr. Erol Güngör Hocamızın ifade ettiği gibi; İslam, âdeta Türk milletinin yolunu aydınlatan bir ışık olmuş, Türk milleti de bu ışığı takip ettikçe hep yükselmiştir.

Şimdi bizleri bu ışıktan ayırarak karanlıkta bırakmak isteyenler çoğaldı.

Bizler tarihimizden ecdadımızdan aldığımız güçle onarın bize mirası olarak ulaşan maddi-manevi, kültürel-ahlaki değerler ile Türk-İslam davasına sahip çıkmalıyız.

Bizim Türk milliyetçiliğimiz sevgiyi, kardeşliği ve hoşgörüyü esas alan kucaklayıcı ve birleştirici bir anlayışa sahip olmalıdır.

Siyasi emellerimiz için dindaşlarımıza veya yurttaşlarımıza karşı ülküdaşlarımıza “millî bir kin” aşılamaya çalışmak yapılabilecek en büyük yanlış olur.

Hak dinimiz İslam’a göre insanlar, Cenab-ı Rabbülalemin tarafından, milletlere bölünmüştür. Bu bölünme insanların birbirlerini tanımaları gayesiyledir. Üstünlüğün ise sadece güzel ahlak ve takva sahibi olmakla mümkün olabileceği yine yüce kitabımız Kur’an’da şöyle belirtilmiştir.

“Ey insanlar ! Doğrusu biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler hâline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır.”

Buna göre biz Allahımın insanlar arasından oluşturduğu milletlerden bir tanesiyiz. Bir üstünlüğümüz olacaksa oda ecdadımız gibi İslama hizmetimiz ile olacaktır.

Müslüman Türk milleti olarak tarihte olduğu gibi bugün de İslam’a hizmet etmeye ve onunla birlikte yükselmeye devam etmek için ; adalet, hoşgörü, millî birlik ve beraberlik anlayışı içerisinde olmalıyız.

Ecdadımız millî birlik ve beraberlik duygusuyla, büyük bir iman aşkıyla Malazgirt’te, Kosova’da, İstanbul’un fethinde, Çanakkale’de, Sakarya’da nasıl başarıya ulaştıysa bizde başarabiliriz.

Bizleri İslamsızlaştırmak ve kuru bir milliyetçilik anlayışına mahkum etmek isteyenler Rabbimin yardımı ile asla başarılı olmayacaklardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Erdal Arslan Arşivi