İnsanlık ve Gazze
Gazze Şeridi’nde devam eden insani kriz, özellikle 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail askeri operasyonlarının yoğunlaşmasıyla eşi benzeri görülmemiş bir felakete dönüşmüştür. Bölgedeki ölüm ve yıkımın boyutları dehşet vericidir; yüz binlerce insan hayatını kaybetmiş, bunların önemli bir kısmı ise kadın ve çocuklardan oluşmaktadır. Milyonlarca kişi yaralanmış, aileler yok olmuş ve yerleşim yerleri harabeye dönmüştür. Gazze’de altyapı tamamen çökmüş, kitlesel yerinden edilmeler yaşanmış gıda, su, yakıt ve tıbbi malzeme gibi temel kaynaklara erişim son derece kısıtlanmıştır.
Bu vahim durum, uluslararası insancıl hukuk (UİH) ve uluslararası insan hakları hukuku (UİHH) çerçevesinde değerlendirildiğinde İsrail’in işlediği savaş suçları toplu cezalandırma ve soykırım olarak nitelendirilmektedir. Uluslararası Adalet Divanı (UAD), soykırımı önlemeye yönelik geçici tedbirler açıklamış, ancak raporlara göre bu talimatlar İsrail tarafından göz ardı edilmiştir. Filistin STK’lar Ağı (PNGO), İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik ablukası ve saldırısı altındaki “soykırımın ve açlığın acilen durdurulması” çağrısında bulunmuştur. PNGO, İsrail’in kadınlar ve çocuklar da dâhil olmak üzere savunmasız sivillere yönelik “aç bırakma ve toplu cezalandırma politikaları” yürüttüğünü vurgulamıştır.
Gazze’deki durumun belgelenmiş ciddiyetine rağmen önde gelen uluslararası sivil toplum kuruluşlarının (STK’lar) Gazze’deki “katliam” karşısında “sessiz ve duyarsız” kalması bu kuruluşların uluslararası ve tarafsız olma gibi temel niteliklerini yitirdiklerinin açık göstergesidir.
Birleşmiş Milletler sözcüsü, Ocak 2025’ten bu yana Gazze’ye 20 konvoy hareket talebinden 15’inin İsrail tarafından reddedildiğini ve diğer ikisinin gecikmeler veya geçilemez yollar nedeniyle ilerleyemediğini belirtmiştir. Buna rağmen Birleşmiş Milletler daimi temsilcisi olan ülkelerin ve AB ülkelerinin büyük bir kısmının katliama destek vermeye devam ettiğini açıkça görmekteyiz.
Ama sıra ülkelerin vicdanlı halklarına gelince “hiçbir mazeretin bu vahşeti haklı çıkaramayacağını” ve trajedinin “tüm yasal ve ahlaki sınırları aştığını”, “insanların yiyecek ararken öldüğünü, çocukların açlıktan can verdiğini” ve ailelerin güvenlik bulamadan tekrar tekrar yerinden edildiğini deklere ederek tüm önemli merkezlerde protesto gösterileri düzenlemişlerdir. Halklar Politikacılardan beklediklerini göremeyince bizzat meydanlarda bu soykırıma karşı çıkmaktadırlar.
İsrail’in Gazze’de yaptığı aşırılığın azgınlığın ve sapkınlığın bir ürünüdür.
Dünyadaki devletlerin yöneticilerinin bu zulmün yanında yer almaktan vazgeçmeleri ve adaletsizlik nerede olursa olsun, cesurca seslerini yükseltmeleri gerekmektedir. Bu İNSANLIĞIN gereğidir. Aksi takdirde, bu ülkelerin İnsanlıktan ve İnsan haklarından söz etmeleri ne yazık ki sadece kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm olacaktır.
Artık bu katliam din yâda inanç birlikteliği ve ayrılığı ile açıklanabilecek bir durum olmaktan çıkmıştır.
DURUM İNSAN OLUP OLMAMAK İLE İLGİLİDİR.
