Amerika’daki yangın felaketini nasıl okumalıyız?
Bugün dünyanın birçok bölgesinde ve özellikle Ortadoğu başta olmak üzere halkı Müslüman coğrafyalarda zulüm had safhada devan etmektedir. Dünyanın müstekbir-zorba güçleri, bu coğrafyalarda, yerli işbirlikçilerle kurdukları zulüm düzenlerini acımasızca sürdürmektedirler.
Bu mazlum coğrafyanın haline bakın. Beşar Esad gibi hem yerli zalimlerin zulmü altında, hem de ABD başta olmak üzere yabancı zalimlerin zulmü altında inlemişler ve inlemekteler…
Dünyanın doğusundaki zalim de Çin’dir. Egemenliği altındaki Müslümanlara akıl almaz işkenceleri reva görmektedir. Doğu Türkistan’daki halka uygulanan zulmün tek sebebi, halkın Müslüman olmasıdır. Oruç tutmak, namaz kılmak ve evlerde Kur’an bulundurmak, bu ülkede büyük suçtur.
Çin Devleti, bölge üzerindeki hâkimiyetini kuvvetlendirmeye karşı en büyük engel olarak halkın İslamî kimliğini görüyor. Halkı İslam’dan vazgeçirmek için her türlü yıldırma ve baskı yöntemini kullanmaktadır. Asimilasyonu gerçekleştirmek için, zorla bir Uygur Müslüman kızı Çinli ile evlendirmeler, eğitim kamplarında yapılan işkenceler, kızları kaçırıp bilinmeyen yerlere götürmeler ve her Müslüman Uygur evine bir Çinli erkek yerleştirmeler, bunların en iğrençlerindendir.
Zalimin ve mazlumun din ayrımı yapılmaz. Zalim her yerde zalimdir. Zulmeden kişi; müşrik, kâfir hatta Müslüman da olabilir. Niteliği zulmetmesine engel değildir. Zalim hangi dine mensup olursa olsun engellenmeli, mazlumun da inancı sorgulanmadan sahip çıkılmalıdır.
Bugün dünyadaki zulümleri yapanlar, güce tapan egemen odaklar olduğu için onların bu barbarlıklarına dünyada “DUR” diyecek meşru bir güç yoktur maalesef… “Dünya beşten büyük” olmasına rağmen, adeta bu beş müstekbir zalimin dediği ve yaptığı geçerlidir bu dünyada... “Bozacının şahidi şıracıdır” misali alicengiz oyunu alıp başını gidiyor. Bütün bu zulümler, yapanların yanına kâr kalıyor gibi görünüyor. Ama durum hiç de öyle değil. Çünkü dünya sahipsiz değil. Onu yaratan ve bütün yapılanları görüp gözeten bir Allah var. Allah’ın da kendince bir hesabı ve zamanlaması var. Hiçbir zalimin ve o zalime destek verenlerin yaptıkları yanına kâr kalmaz.
Zalimlerle ilgili Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Sakın, Allah’ı zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Sadece Allah onları, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” (14/İbrahim:42).
“Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” (26Şuara 227).
Bu ayetlerden anlamaktayız ki Allah, yapılan zulümlerin cezasını ya ahirete erteler, orada en acı bir şekilde verir, ya da “nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir” ifadesinde ortaya konduğu gibi -ahiretteki cezası saklı kalmakla beraber- dünyada da bir ceza ile cezalandırır. Yani Allah, mühlet verir fakat ihmal etmez.
Rasûlullah (sav) de bu konuda şöyle buyurur: “Zulümden kaçınınız. Çünkü zulüm, kıyamet gününde karanlıklar gibi karşınıza çıkar…” (Müslim; Bir, 56)
Başka bir hadislerinde de; “Hiç şüphesiz Allah zalime imkân tanır, onu yakalayınca da kaçmasına fırsat vermez” buyurdular ve sonra “Rabbin, haksızlık eden memleketleri yakaladığında, O’nun yakalayışı işte böyledir. Şüphesiz onun yakalaması pek elem vericidir, pek çetindir” (11/Hud suresi 102) ayetini okudu. (Riyazü’s Salihin, Hadis no:207).
Bu hadis; “Allah, zalime mühlet verir ancak ihmal etmez. O, azap vermekte acele etmez. Ancak azap verdiğinde, azabı şiddetli olur” mesajını vermektedir.
İşte ben, ABD’deki yangınını bu gözle okuyorum. Dün, “Demokrasi götüreceğim” diye Irak’ta iki milyon masum insanın ölümüne sebep olan, bugün de katil İsrail’e İkinci Dünya Savaşında kullanılan bombalardan kat kat fazla ve daha öldürücü ve tahripkâr bomba ve diğer silahlarla destek verip masum ve mazlum Gazze halkını ateşe verip 40 binden fazla canı katleden, mülteci çadırlarını yakıp çocuk, yaşlı ve kadın demeden cayır cayır yakan ABD’nin bu yaptığı yanına mı kalmalıydı? Gazze ile ilgili paylaştığı Twitterında “Ateşkes yok, uzlaşma yok. Bağışlama yok. Hepsini öldürün” diye Gazze’deki zulme destek veren James Woods gibi yahudi ve yahudi sevici Hollywood oyuncularının yoğunlukta olduğu Los Angeles’taki evleri yananlar, şampanyalarını yudumlayarak siyonist İsrail’in Gazze’de yaptığı zulmü televizyondan izlerken alkış tutuyorlardı. Şimdi de yahudi sevici James Woods denen 77’lik artist, CNN televizyonunda, Los Angeles’taki yanan evine ağıtlar yakmakta. “Sigortası da yoktu” diye gözyaşları sel olmakta… Böylece gözyaşlarının kendisine sempati duyulmasını sağlayacağını sanmakta… Zulme rıza zulümdür. Dün zalime alkış tutanlara, “öldürün, acımayın” diyenlere, bugün acınmaz. “Layığını buldu” denir. Alma mazlumun ahını, çıkar âheste âheste. Zulüm ile âbâd olanın akıbeti berbat olur. Başta ABD olmak üzere diğer zalimler de layığına kavuşur inşallah. Zalimler için yaşasın cehennem.
Dünyada fitne çıkarmak, savaşlarda ölüm saçmak için envaı çeşit uçak ve bomba yapan ABD, yangın söndürmek için yeterli uçak filosu oluşturamamış olması size ilginç gelmiyor mu? Dış dünyayı yok etmek için her türlü tahribat malzemesini en modern şekilde icat eden müstekbir bir emperyalist ülke, iç işlerinde yangın gibi doğal afetlere karşı duyarsız kalması nasıl izah edilmelidir? Dünyayı kana bulayacak en modern tahribat araçlarına trilyon dolarlarla yatırım yapacağına, içeride karşılaşacağın afetlere karşı son model uçak ve yangın söndürme malzemeleri yapsaydın ya demezler mi adama? Gerçi o şiddetli rüzgârın körük vazifesi gördüğü bu yangına hangi uçak filosu yeterli gelirdi? O da ayrıca düşündürücü. Allah’ın gücüne aşık atılmaz.
Amerika'da, doğal afetlere karşı evinizin sigortası varsa sigorta devreye girer ve eviniz yapılır. Yoksa işiniz zor, evsiz kaldınız demektir. Fakat felaketin boyutu bu denli büyük olunca sigortalar da işin üstesinden gelemez. Analistlerin ifadesine göre şu an itibariyle 150 milyar dolar bir zarardan bahsediliyor. Sigortalar da bu konuda aciz kalacaklar demek ki... Batı medeniyetinde, bizde olduğu gibi sosyal dayanışma yoktur. Bizde yangın, sel ve deprem gibi doğal afetler neticesinde evsiz kalanlara hem toplum, hem de devlet geleneğimizde yapılan seferberlikle afetzedelere kısa sürede evleri yapılarak teslim edilir. Malatya ve civarı on bir ilde olan son depremde olduğu gibi… Bizde gelenek demek “gelen-ek” yani “ilave gelen” demektir. Gücünü inancımızdan alan bu gelen-ek damarımız her zaman canlıdır. On bir ilimizde yaşanan son depremde ve daha önce yaşanan diğer deprem, yangın ve sel felaketlerinde medeniyetimizin bu damarı yine canla başla hizmetini verdi. Rabbim yokluğunu vermesin.