Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Atılan Taş Ürkütülen Kurbağaya Değmeli

Atılan Taş Ürkütülen Kurbağaya Değmeli

İktisada Giriş derslerinde devamlı tekrar edilen birçok varsayımdan üçü homoeconomicus (rasyonel insan), ceteris paribus (diğer şeyler sabit) vice versa (tersi de doğru) şeklinde sıralanmaktadır. Bunlardan homoeconomicus kısaca ‘karar verirken her zaman tüketiciler faydalarını, üreticiler de karlarını maksimum yapmak için hareket eder’ anlamına gelmektedir. Yani kişinin akli dengesi yerinde olduğu müddetçe kendi menfaati neyi gerektiriyorsa, onu yerine getirmekten geri durmamaktadır. Aynı mantıktan gidilecek olursa tüm devletler ve demokratik seçimler yoluyla işbaşına gelen yürütme organı işlevini yerine getiren hükümetler, takip ettiği politikalarla iç ve dış ilişkilerde ülkelerinin çıkarına olabilecek her türlü girişimi yapmaktan bir adım bile geri atmamaktadır.

Bu konuda ülkemizde içinde olmak kaydıyla ABD ve Rusya’ya göz atmakta fayda vardır. Trump’ın 15 Mayıs’ta tamamladığı S. Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan körfez turunda savunma sanayi harcamaları başta olmak üzere yaklaşık 2 trilyon dolarlık ticaret ve çeşitli alanlarda yatırım yanı sıra, geleceğe yönelik karşılıklı ticari ilişkilerin ve yatırımların geliştirilmesi (havalimanı, iletken çip, Boeing, kapsamlı askeri eğitim desteği, bilgi ve iletişim sistemlerinin yükseltilmesi, yapay zeka veri merkezleri, gaz türbini ve enerji çözümleri, uzay çalışmaları vb.) için anlaşmalar yapması, durgunluk sinyalleri veren ABD ekonomisinde adeta can suyu etkisi yaptı. Trump, başkan olmasının sonrasında önemli derecede dış ticaret açığı verdiği Çin’e karşı gümrük vergilerini ABD ekonomisi lehine düzeltmek için yaptığı çıkışın geri tepmesinden dolayı çizilen karizmasını, hem bir parça da olsa tamir etme fırsatını iyi değerlendirdi hem de yakın zamanda olası savaş senaryolarında ekonomik anlamda elini güçlendirdi. Sonuçta Trump ABD’nin siyasi, ekonomi ve askeri gücünü arkasına alarak, ürettiği politikalarla ülkesinin lehine sonuçlar elde etti.

Kırım’ı 2014 yılında ilhak ettiğini resmen ilan eden Rusya, dünya kamuoyundan gelen tehdit ve uyarılara kulağını tıkayarak bir yandan yarım adadaki askeri varlığını artırdı diğer yandan sonraki hamlelerin yollarını sağlam taşlarla döşedi. Batının tabir yerindeyse gazına gelen Zelenski’nin devlet yönetmedeki acemi davranışlarını çok iyi değerlendiren Putin’in Ukrayna’ya açtığı savaş, iki taraf içinde yıpratıcı sonuçlar vermesine rağmen genel anlamda Rusya’nın istediği gibi gittiği anlaşılmaktadır. Savaş sürecinde başta AB ülkeleri tarafından olmak üzere savrulan tehditler karşısında Rusya, sahip olduğu devasa boyuttaki petrol ve doğal gaz kaynaklarının sağladığı öz güvenle hem sahada hem de masada, haklı olarak elinin sağlamlığının bilincindedir. Günün sonunda Rusya’nın savaş ekonomisini ve mekik diplomasisini, isteklerini elde edinceye kadar sürdüreceği açıktır.

Orta doğu, Suriye ve Irak odaklı siyasi, ekonomik ve askeri gelişmelere Türkiye penceresinden konuya yaklaşıldığında, ne yazık ki ABD ve Rusya’nın uluslararası platformda kazandığı başarıya, bizim de ulaştığımız keşke söylenebilseydi. Özellikle son on yılda savunma sanayiindeki gelişmeler nedeniyle Suriye’nin kuzeyinde terör unsurlarının yuvalanmasının önüne geçilmesinden, Ege Denizi ve Karadeniz’deki zengin doğal gaz yataklarını arama çalışmaları yapabilmekten başka, elle tutulur gözle görünür boyutta ciddi bir kazanımımız olmadı. Bunun nedenlerini; ekonominin orta ve uzun dönemde istikrara kavuşturulamaması, iktidar–muhalefet arasındaki kısır çekişme, ortak menfaatlerde asgari noktalarda bile birlikte hareket edilememesi, sosyal medyadaki palyatif tartışmaların gereğinden fazla gündemi meşgul etmesi ve beşeri sermayenin boş tartışmalar için heba edilmesi olarak sıralamak mümkündür. Kritik bir coğrafya üzerinde konuşlandığımız bilinciyle, ekonomik açıdan özgür güçlü bir ülke olmak istiyorsak ve uluslararası hukuktan kaynaklanan asgari haklarımızı savunabilmek için, toplumsal birlikteliğin sağlanması şarttır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi