Nenen çarık giyer idi, unuttun mu?
Birkaç yıl önce sosyal medyada yamalı pantolon ile fotoğraf çektirmiş bir Konyalı insan fotoğrafı paylaştım. Yönetmekte olduğum Konya Eski ve Yeni Fotoğraflar sayfasında siyah beyaz fotoğraflarda Konya insanının yaşantısını vermeye çalışıyorum. Bu paylaşıma gelen interaktif yorumlarda bu kişinin Sedirler mahallesinde yaşadığına dair bilgiler aldım.
1970' li yılların ilk yarısına kadar Konya’da bazı insanlar üzerinde yamalı pantolon vardı. Yamalı pantolon hem garibanlıktan giyilir hem de ihtiyaçtan giyilirdi. Konya'nın birçok merkez mahallesi ve köylerinde vardı. Pantolonun önü veya arkası diz üzerleri yamalı olsa bile insanların üstü başı temiz ve düzgün idi. Böylesini giymek ayıp değildi. Bir sebebi de kalenderlik ve gara dakım denilen yokluktan giyilirdi. Birinci dünya savaşı ve sonrası ile ikinci dünya savaşı dönemi insanımız için zaten sıkıntılı geçmişti. Uzun askerlik süreleri tarımsal üretimi düşürmüş, dolayısıyla her alanda çalışan ve üreten insan sayısı azalmıştı. 1950 yılları ile 1970 yıllar arası ise tarımda mekanizasyon ile biraz insanlar rahatlamış ise de köyden şehire göçler başlamıştı. O yıllar en küçük metal para olan delikli bir kuruşun dahi değerli ve geçerli olduğu günlerdi.
Ülkemiz 1908 Trablusgarp harbinden başlayarak 1922 yılına kadar 15 yıl seferberlik altında yedi düvelle savaşmıştı. Bir yandan hainlerle mücadele etmiş, binlerce kişi şehit ve gazi olmuş, genç nesil kırılmıştı. Yaşayanlar içinde yaşlılar, sakatlar ve dul kalmış kadınlar ön planda idi. Bir şekilde savaştan dönen gazilerin çoğu el, kol yönünden ortopedik engelli idi. Allah onlara gani gani rahmet eylesin, şehir ve gazilerimizin mekanları cennet olsun.
Rahmetli gazeteci ve yazar Seyit Küçükbezirci bir yazısında der ki: “İşte bu Araplar mahallesi tarafındaki evlerden “Seferberlik” te, Çanakkale’ye iki yüz elli yedi kişi gitmiş. İki yüz elli yedi Araplar savaşçısından geriye üç kişi dönmüş. Biri sağlam, biri yarı akıllı, birinin de gözlerine İngilizler sururi zehri dökmüş. Çanakkale’de dünyanın en muazzam donanmasına dünyanın en muhteşem ordularına karşı savaşarak şehit olanların iki yüz elli dördü yalnız Araplar’ dan. Ya Konya’nın diğer yerlerinin şehitleri? Ya Edirne’den Ardahan’a kadar şehitler?” diye sorgular. (https://www.memleket.com.tr/emperyalizme-250-bin-sehitle-birinci-tokat-20602yy.htm)
İnsanların o yıllarda kullandığı ceket, gömlek gibi giysilerinin yakası ve kolları eskiyince terziye götürür eski tarafını ters çevirttirir, sağlam yüzünü diktirirdi ismine çevirtme denirdi ve o günleri çocuk iken gördüm. Ben Araplar mahallesinde oturur ve ilkokula giderken yani 1968-75 arası yıllarda evlerde herkesin eskiyen çorapları yama ile tamir edilirdi. Hatta o da eskirse bir daha yamanarak giyilirdi.
O yokluk ve kıtlık günlerini en iyi anlatan türkülerden biri kentimize ait Menteşeli türküsüdür. (*) Türküde gerçek bir durumdan yola çıkılarak, birinci dünya savaşı esnasında kocası ve oğlu sefere giden açlık ve yoklukla cebelleşen Konya kadınının destansı mücadelesi dile getirilmiştir. Konya kadınının ekonomik, sosyal, kültürel açıdan üretkenliğini, kara takım oluşunu ve gahrimen oluşunu ise en iyi anlatan kişi üstadım Seyit Küçükbezirci’ dir. Daha lise yıllarında iken folklor alanında yaptığı saha çalışmaları ile Konyanın kadim semtlerindeki ve köylerindeki insanımızı gözlemlemiştir. Konya halkının erkeği ve kadınıyla tutumlu yaşantılarının fiili örneklerini dile getirmiştir. Kendisinden feyiz aldığım Seyit Küçükbezirci üstadıma yüce Allah’tan rahmet dilerim.
Seyit Küçükbezirci’ nin ışık tuttuğu Konya halkının yaşantısına bir göz atalım: “Konya kadını, eşi ile birlikte “Eş Başöğretmen” durumundadır. Ev halkı, yüzyıllardan gelen, doğruluğu kanıtlanmış, yazılı olmayan ilkelere bağlı “Ev içi eğitimi” yapmakla yükümlüdür. Özellikle kız çocuklarına annenin sahip olduğu bütün geleneksel bilgi ve beceri aktarılmaktadır. Kız çocukları için asıl okul “Annelerinin dizinin dibidir”. Bütün etik değerler, görgü kuralları, dini kabuller, güzel sanatların kapsamındaki halk kültürü ürünleri, okul çağı gelmeden, evde, görerek, yaşayarak öğrenilmektedir. Konya kadınlarının niteliklerinin belli başlılarını şöyle sıralamak mümkün: Kişizade, ehliz, başı yumuşak, İdareli ve hatırnaz olmaktır. Bu özellikler açılacak olursa:
-Kişizadelik: Yüksek bir görgüye sahip olmak. “Etik”, ahlaki değerlere sahip olmak; sevgi ve saygı insanı olmak. Geleneksel “Halk asilliğini” özümsemiş olmak. “İyi insan” olmanın bütün özelliğini yansıtacak davranışlarda bulunmak.
-Ehliz ve Başı yumuşak: Sakin bir kişiliğe, uyumlu bir kişiliğe sahip olmak. Gelenek ve göreneklere aykırı davranışlarda bulunmayan, kuralları benimseyen güzel bir huy taşımak.
-İdareli: Geçmiş bin yıl göz önüne alındığında; halk, sayısız maddi krizlerle karşılaşmıştır. “İdareli olmak” ekonomik olmanın, “hesaplı” olmanın karşılığı olarak alınmaktadır. Kadın kazanılanları ev içinde değerlendirmekle yükümlüdür; azami tutumluluk onun görevidir. “Tutumluluk” ilkesine bütün ev halkının uyumu sağlamak kadına düşmektedir. Lüks, kaynakları lüzumsuz tüketmek uzak durduğu olgulardır.
Hatırnaz: Kadının “hatır gönül bilmesi” onun üstün özelliklerinden birini oluşturur. Vefa, kadir kıymet bilmek; sevecen olmak aranan niteliklerin başında gelir.
Ailenin kazanımlarıyla Konya kadını bizzat üretimin içinde yer alan bir kadındır. Tarihi süreç içerisinde Konya kadınlığı analiz edildiği zaman; kadınların sadece “ev kadını” olmadıkları görülür; kadınlar Konya toplumunda hem “ev” hem “iş kadını” dır. Tarım ve hayvancılığın bütün dallarına “İş gücü” olarak katılır. Teknik yapım teknikleri de zaman içinde kendisine öğrenilmiştir.
Konya kadınları “tek meslek değil”; “çok mesleklidir”. “Entegre” bir halk ekonomisinin kadınıdır. A’dan Z’ye üretimin bütün safhaları için gerekli bilgi ve becerilerle donatılmıştır. Pazar dışı “Kapalı Ekonomisi” yüzyıllar boyu Konya kadınları tarafından yürütülmüştür. Ette olsun, sütte olsun, dokumada olsun; ham maddenin yetiştirilmesi, ürüne dönüştürülmesi, bir üretim zinciri kurularak “ev içi”nde “kadıneli” ile yapılmaktadır.” (https://www.memleket.com.tr/konya-kadininin-kulturel-derinligi-18562yy.htm)
“Konya kadınlığının çok meslekli oluşuna örnekler: Yoğun olarak elli yıl önceye kadar; şimdilerde şartlara göre Konya Kadınları “Halk hekimliği” birikimine sahiptir. Hastalıklar, rahatsızlıklar hakkında bilgi sahibidir. Özellikle bitkilerle şifa sağlama usullerini bilmektedir. Sağlık problemlerine karşı, kuşaktan kuşağa aktarılan bilgi birikimi gerektiğinde kullanılmaktadır. Örnek vermek gerekirse; yumurta sarısı yağı çıkartmayı bilmekte, yanıkları yumurta sarısı yağı ile iyileştirmektedir. Örümcek ağını yakarak elde ettiği külle yaraların kanının dindirebilmektedir.
Konya ağzı ile “Gara Dakım”, yani Kara Takım bazı araştırmalarda “Kara Budun” “Sıradan halk” olarak yorumlanmıştır. Konyalı’ya göre bu böyle değildir; “Gara Dakımlık” Konya kültürünü özümsemiş yaşamın adıdır. “Gara Dakım” olmayan yaşam sürdüren yabancılar ve “Gara Dakım” yaşantıyı bırakıp “modern” yaşama geçenler “asri”, “Tango” olarak nitelenir. Konya’nın “Kadim” semtlerinden, mahallelerinden Araplar, Sedirler, Uluırmak, Tahtatepen, Topraklık, “Gara Dakım Semtler” olarak tanınmış; özelliklerini de 1980lere kadar sürdürmüştür. Konya kadınlığının “Gara Dakım” motifleri, Anadolu’da yaşanan bin yıllık kültürün ana motifleridir.” (https://www.memleket.com.tr/konya-kadinin-ekonomik-sosyal-kulturel-derinligi-2-18594yy.htm?fbclid=)
Zaman ve teknoloji ne kadar değişirse veya ilerlerse ilerlesin kadim Konya yaşantısını bilmeliyiz. Maziyi unutmamalı ve değerlerimizi yaşatmalıyız. Bugün birçok sektörde Konya insanı erkeğiyle kadınıyla iş ve meslekler dünyasında yer almaktadır. Kendi yaşantılarımız ile fiilen hem Konyalı geçim ehli erkek olmalı hem de gahrimen ve ehliz Konya kadını olmalıyız. Geçmişteki dedelerimizin ve nenelerimizin yaşadıkları seferberlik günleri unutmamalıdır. Anne ve babalarımızın bir zamanlar kuruşun hesabını yaptıkları günleri hatırdan çıkarmamalıyız.
Yokluk ve varlık günleri devran eder durur. Bu yüzden eskiler sürekli düşmez kalkmaz bir Allah derler. Allah kimseyi yokluk ile sınamasın. Varlık ile şımartmasın. Rıza, kanaat ve tevekkül her zaman ve her insana lazımdır. İsraf etmemek önemli bir haslettir. Bireysel planda olması gereken bu tutumlu yaşantı haliyle o ülkede uygulanan ekonomik paradigma örtüşmelidir. Gelir dağılımında adaleti hedefleyen, eşitlikçi ekonomik politikalar izlenmelidir.
Hülasa-ı kelam Allah devlete ve millete zeval vermesin. Allah’a şükürler olsun ki bugün hiç kimse yamalı pantolon ve yamalı çorap giymemektedir. Sahip olduğumuz nimetlerin kadrini ve kıymetini bilmeliyiz. Herkesi gurur, kibir ve ucub gibi insanı yiyip tüketen kötü hasletlerden uzak eylesin. Yeryüzünde yüce dağları Allah yarattı, küçük dağları da ben tavrıyla dolaşan ve Konya tabiriyle gubuz kimselerden de eylemesin.
(*) Konya Seferberlik Türküsü: Menteşeli