PKK'nın Suriye uzantısı YPG/PKK'nın sözde eş başkanı Asya Abdullah'a 'Barış, Dostluk ve Demokrasi' ödülü veren Türk Tabipler Birliği'nin, 27 Kasımda başlattığı ‘Beyaz Yürüyüş’ olarak kodlanmış eylemi sonrasında Sağlık Bakanlığı, 1 Aralık 2021’de hekim ve diş hekimlerinin emekli maaşları dahil maaşlarında 2500 ve 5000 TL’lik artış öngören bir tasarıyı Meclise sundu. Meclise sunulan metnin eczacı, hemşire, laborant, fizyoterapist, hastabakıcı, teknisyen gibi diğer sağlık çalışanlarını kapsamadığı anlaşılınca büyük infial oldu. Özelikle Sağlık-Sen’in ‘İş Bırakma Eylemi’ kararını açıklaması sonrası siyaset, bürokrasinin yaptırdığı hatayı anladı ve çözüm arayışına girdi. Önce diğer sağlık personeline de bir artış yapılması düşünüldü. Ancak hekim ve diş hekimlerine artış için öngörülen artış kalemlerinin, emeklilik sistemindeki tüm dengeleri bozacağı fark edilince daha detaylı çalışma yapmak üzere tasarı geri çekildi. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın Çalışma Bakanı Vedat Bilgin ile yaptığı görüşme ve sonrasında  6. Dönem Toplu Sözleşme’ye Ek Protokol ile tüm memurlar için son dönemdeki döviz ve fiyat artışlarını telafi edecek bir formül arayışları devam ediyor.

Sağlık Bakanlığı bürokratlarının yarattığı krize dair;

Öncelikle bir bürokratik yetersizlik vakası ile karşı karşıyayız. Sağlık alanının bütünlüğünü görmezden gelmek affedilmez bir hatadır. Böylesi bir düzenlemenin domino etkisi yaratacağı, sadece hekim dışı sağlık çalışanlarında değil tüm kamu çalışanlarında bir beklenti oluşturacağı açıkken, böylesi bir düzenlemeyi kamuoyu gündemine taşımak affedilmez bir hatadır.

Tasarıda hekimlerin emekliliğe teşvik edilmesinin de özel hastanelerin işgücü maliyetlerine sunacağını katkıyı da dipnot olarak belirtelim.

Bu kadar büyük hatalar zincirinin bürokratik yetersizlik ile açıklamanın zorluğunu da kamuoyunun takdirine sunuyorum.

Pandemide destan yazan Sağlık Bakanlığı maalesef büyük bir krizin tetikleyicisi olmuştur.

Sağlık Bakanlığı'nın hekimler için 2500 ve 5000 liralık maaş artışı isteyip;

Eczacı, hemşire, teknisyen, hastabakıcı gibi hekim dışı sağlık personelini yok sayması, diğer sağlık personelinde değersizlik hissi üretmiştir.

Bu uygulamanın Cumhurbaşkanımız karşıtlığında konsolide edilen bloka büyük kitlelerin transfer edilmesi stratejisine hizmet etmekten başka bir işlevi yoktur. Hekim dışı sağlık çalışanları yok sayılarak, sadece hekimlere maaş artışı ile hekim dışı sağlık personeli provoke edildi, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığında organize edilen bloka hekim dışı sağlık personel kanalize edildi. Cuma günü tasarının geri çekilmesi ile de hekimler...

Büyük beklentiye giren kamu çalışanları da bu operasyondan nasiplerini aldılar.

Gaflet ötesi hatalar zinciri…                        

İhanet mi, gaflet mi!

Tecrübe ile sabittir ki;

Aceleye getirilmiş, palyatif, reflektif düzenlemeler büyük sorunlara yol açmaktadır. Ağustos ayında yapılan 6. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri sırasında Sağlık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı bürokratları kibirlerini bırakıp Sağlık-Sen ve Memur-Sen’in taleplerini anlamaya çalışsalardı bugünkü kriz yaşanmazdı. Hem Toplu Sözleşme masasının değerliliği tescil edilmiş olur, hem de olası hataların maliyeti çalışanlar ile paylaşılmış olurdu. Ama, ah bürokrasinin her şeyi ben bilirim kibri!

Her şey bitmiş değil. Memur-Sen’in Ek Protokol talebini iyi niyetli olarak anlamaya çalışır ise hatalar telafi edilebilir. Ama siyasetin insiyatif alması, bürokrasinin maniplasyon kabiliyetini sınırlandırması lazım ve bu sınırlandırmanın başarılı olması için bürokrasi ile benzer insan kaynağına sahip ve aynı veri tabanından beslenen sendikalar ile daha nitelikli işbirliği kanallarını kurması lazım.

Sağlık Bakanlığı, Meclise sevkettiği tasarıyı Sağlık-Sen ile istişare etse idi, böylesi bir kriz yaşanmaz, bu kadar büyük kitleler Cumhurbaşkanımız karşıtlığında organize edilen bloka kanalize edilmezdi.

Tekrar ifade edelim;

Telafisi mümkün…