Hasan Ukdem
Hasan Ukdem Dünya bir kan gölüyken…

Dünya bir kan gölüyken…

Onlar ilerlemeden, tedavi edilen hastalıklardan, inşa edilen yollardan, geliştirilen hayat standartlarından söz ediyorlar. Bense özü boşaltılmış toplumlardan, ayak altına alınan kültürlerden, tahrip edilen kurumlardan, el konulmuş topraklardan, silinip giden olağanüstü imkanlardan bahsediyorum.

Aime Cesaire

Bugünkü dünyanın büyük dedikleri ülkeleri yönetenler, helvadan put yapıp sonra acıkınca da o helvayı yiyen cahiliye müşriklerine benziyorlar. İnsan hakları, özgürlük, yaşam hakkı gibi değerleri önce putlaştırıyor, sonra yapıyorlar. Toprakları işgal ediyor, şehirlere bomba yağdırıyor, sivilleri katlediyor ve çocuk, kadın, yaşlı, engelli demeden öldürüyorlar. Kocaman bir tezatın içinde ölçüsüz bir hezeyanla biteviye bir yanlışı her gün sahneye koyuyorlar.

Peki bu yanlışa kim dur diyecek? Elbette ki doğru olan, iyi olan, adil olan diyecek beklenen bu dur sözünü. İyi de bu değerleri taşıyanlar kim ve neredeler?

İşte burada durup bir düşünmek gerekiyor. Bu soru havada asılı dururken bu tarife uyanlara, en azından kendilerini tanımlarlarken “Müslümanım” diyenlere baktığımız zaman hep karşı değirmene su taşırken görüyoruz onları. İsim zikretmeden söyleyelim bugün batılıların Ortadoğu diye tanımladıkları bölge insan kanının oluk gibi aktığı, talanın tecavüzün vakayı adiyeden sayıldığı korkunç bir coğrafya olarak insanlığın utanç duvarı haline getirildi. Ne oldu o bir ülkeden bir ülkeye getirilecek demokrasiye! Ne oldu o insanın özgürlük hikayesine! Ne oldu o insanların yaşama haklarına! Kendi medeniyetlerini! kanla kuran, kanla yönetenlerden bunları beklemek zaten en hafif tanımlamayla safdilliktir.

Şimdi yukarıdaki soruya tekrar dönelim; peki bu yanlışa kim dur diyecek?

Özü boşaltılmış, kültürü ayaklar altına alınmış, kurumları tahrip edilmiş, topraklarına el konulmuş, olağanüstü imkanları yok edilmiş olanlar bizleriz. Biz, doğruyu, hakkı, hakikati taraf olarak seçmiş olan biz. Artık, iyilik beş vakit namaz kılıp, zekatını verip, oruç tutup, hacca gitmekle ayağa kaldırılamaz. Düşmanın silahı ile silahlanıp, Allah’ın verdiği akıl nimetini kullanarak bir büyük cihadın besmelesini çekmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Bunu sadece kendimiz ya da mazlumlar, mağdurlar için değil bu zulmü yapanların gelecek nesilleri için de yapmak zorundayız. Bütün insanlar Allah’ın kullarıdır, bu kulluk katarının rayını tahrip edenleri bu rayın üstünde tutmak gibi bir görevi vardır Muhammed ümmetinin.

İşte gördük ne çelik kubbe delinmezmiş ne de gözümüzde büyüttüğümüz ülkeler yenilmezmiş. Bir küçük mukavemette hepsi kâğıttan kuleler gibi darmadağın oldular. Ayatle sabittir “onlar korkaktır” ama sen de biraz cesur ol be kardeşim. Çık şu kurduğun konfor krallığından, çık şu yüzdüğün tatlı sularından, çık şu cihada… yoksa yenilip gideceksin nefsinle tutuştuğun cihatta.

Jose Saramago, “cehennem, umudun bittiği yerdir” derken, Dostoyevski, “cehennem, insanın bittiği yerdir” diyor. Bu sözler baktığınız yere göre doğruluk arz eder. Oysa asıl cehennem inancın bittiği yerdedir. İmansız cennete giremeyenler elbette cehennemin kurulduğu yeri göreceklerdir. Umudumuz bitirmeden, insanlığı bitirmek için ellerinden geleni yapanların önüne geçmek gerekiyor. Ama önce bir iman tazelememiz lazım.

Türkiye olarak dört bir yanımız yangın, kan ve gözyaşı; tarihte bunun önüne geçen ve bu dünyayı yaşanır bir halde tutan bizim cesaretimiz, bizim imanımız ve bizim aklımızdı. Şimdi de bu cesareti gösterip, o imanımızı kuşanarak aklımızla dünyaya yeni bir huzur temin etmek zorundayız. Yoksa dünyayı soytarılar yönetmeye ve bu günlük akıttıkları kan ve gözyaşı akmaya devam edecek. Bu nizam ise ancak adaletle kurulabilir; bize haksızlık edenlere bile göstereceğimiz adaletle.

Sevgiyle kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Ukdem Arşivi