Ensar olamadık..
Suriyelileri koca dünyada bir yere sığdıramadık. Her yerde fazlalık görüldüler. Her yerde ötelendiler.
Enkaz altından çıkarılan dünyaya küskün bakışlarla bakan Ümran bebeğe ne çok üzülmüştük halbu ki.. O bakışlar kalplere ok gibi saplanmıştı.
İkiz bebeklerini kaybeden Yusuf.. Üstelik ailesinden tam 13 kişiyi de kaybetmişti. Bu acı tahayyül sınırlarını zorlar.
İdlib’te kimyasal gazla katledilen çoğu çocuk 58 sivil..
Lanetler yağdırmıştık bunlara sebep olanlara.
Yine Suriye’de varil bombası ile yaralanan ve öleceğini anlayan 3 yaşında ki bir çocuğun son sözleri; “Her şeyi Allah’a söyeleyeceğim..”
Ne söyleyecekti ki Allah’a? Kimleri şikayet edecekti? Öldürenleri mi, ölüm emrini verenleri mi yoksa ona sahip çıkmayanları mı?
Bodrum’da cansız bedeni kıyıya vuran Aylan bebek..
Suriye’den Konya’ya mülteci olarak gelen ve kendini bir parkta ağaca asan Ahmed el Ahmed..
Bir evi bile yok. Park’ta; vatansız, yurtsuz, evsiz, kimsesiz olarak hayatına son verdi. Ne acı..
İşte Suriye’de kalanın da kaçanın da hali bu..
Ne kadar beylik laflar ediyoruz. Gelmeselerdi, savaşsalardı.. Biz ölürdük ama dönmezdik.
Biz 15 Temmuz’u yaşadık. Bizim yanımızda devletimiz, polisimiz ve ordumuzun büyük bir kısmı olduğu halde çok büyük kayıplar yaşadık. Peki, 15 Temmuz’da bize bombalar yağdıran, evimizi başımıza yıkan, çocuklarımızı kimyasal silahlarla katleden kendi devletimiz, polisimiz, askerimiz olsaydı ne kadar dayanabilirdik?Belki denildiği gibi ölürdük ama dönmezdik, belki biz de evlatlarımız için sığınacak ülke arardık. Bilemeyiz.. Yaşamadık. Rabbim’de yaşatmasın.
Kimse vatanından kopup başka bir ülkede ikinci hatta üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görmek ve sürekli aşağılanma tehdidi ile yaşamayı istemez. Biz, onları ancak, sığınmak için ülke ülke gezerken bir gazeteci tarafından ayağımıza çelme takıldığında anlayabiliriz.
Bu insanlar gezi turizmi için ülkemize gelmediler. Hepsinin ruhu yaralı.
Tabii ki her milletten olduğu gibi Suriyelilerde de var iyisi ve kötüsü. Tacizcisi, hırsızı, katili. Peki biz de yok mu böyle insanlar? Suriyeli erkekler gitsin savaşsın derken bir yandan Suriyeli kadınları savaş ganimeti olarak gören insanlarımız yok mu? Muhtaçlıklarından sırtlan gibi faydalanıp yarı fiyatına Suriyeli çalıştıran kendi ülkemizin iş adamları da mı tertemiz? 400 lira etmeyecek evleri Suriyeli’ye 800 liraya kiraya veren ev sahibide mi çok dürüst?
Ne yazık ki bir mültecinin suç işlemesi farklı kodlanıyor beynimizde. Halbu ki suç aynı suç, onlar gelmeden önce de bu suçlar bu ülke de işleniyordu.
Almanya’ya giden Türkleri düşünelim. Hiç bir mecburiyetleri yokken gittiler, yarım asır oldu hala dönecekler. Üstelik dönecek bir vatanları varken..
Bunları bilirken, mazlumun ırkını mı gözetelim?
Biz bu çocuklara sahip çıkmazsak, onları alacak olan şeytani odaklar hali hazırda bekliyor. Bugün bu tertemiz yavrulara sırtımızı dönersek yarın IŞİD, YPG, DHKPC gibi değişik isimlerle karşımızda buluruz. Hiç bir şey olmasa da kendiniz için bari sırtınızı dönmeyin.
Son olarak belki bir nebze olsun nefreti azaltır umudu ile Suriyeliler ilgili yanlış bir kaç bilgiyi düzelteceğim.
Suriyelilere TOKİ’den ev verilmiyor. Sadece kampta yaşayan Suriyelilere ayda 100 TL veriliyor.
Suriyeli öğrenciler sınavsız istediği üniversiteye giremiyor. Diğer yabancı uyruklu öğrencilere tanınan kontenjandan kriterlere uydukları takdirde hak kazanıyorlar.
Suriyeli öğrencilere Türkiye tarafından burs verilmiyor. 4yıllık lisans eğitimi alan öğrencilere Yüzde 85’ini yani tamamına yakınını AB finans ediyor. Yine bu burs içinde başta not ortalaması olmak üzere belli kriterler mevcut.
Vicdan; Allah’ın sesidir. Allah’ın sesine kulaklarımızı tıkamayalım.