Hasan Ukdem

Hasan Ukdem

Eylül ve yeni kitap heyecanı

Eylül ve yeni kitap heyecanı

Eylül geldiği zaman içimi buruk bir his kaplar. Bu yıl sıcak bir başlangıç yapsa da yavaş yavaş soğuyacak sonbaharın bu ilk ayı. Sokaklarda yapraklar uçuşacak, insanlar parklarda bahçelerde ağır adımlarla yürüyüşler yapacak, yazın sıcaklığı şehrin üzerinden usulca çekilecek. Zamanı mevsimlere bölen Allah, insanların sıkılmaması için değişik manzaralar koyuyor gözlerimizin menziline. Kendine özgü meyveleri, çiçekleriyle, ağaçları kırları kızıla boyuyor Eylül. Gönlümüzde giden kuşların kanat izleri dururken, serçelerin vefasını bir kere daha görüyor, onların sade duruşundan, sevgi dolu cıvıltılarından melalin tadına varıyoruz. Kızıl sulardan su içen serçeleri içimize bir tablo gibi işliyoruz. 

Eylül her yıl bir şölenle gelir benim içime. Bu yıl ise daha bir başka heyecanın ortasında yakalayıverdi beni; üçüncü kitabımın yayımlandığı günleri yaşarken ansızın beliriverdi takvimde. Aşkın, hasretin ve yine de umut etmenin yaşama dair telkinleriyle dolu gönlüm, yıllar geçse de üstünden, sevgiliye bir kitap kapağından “Bugün Sen Daha Çok Ayşe’sin” diye seslenebilmenin coşkusunu yaşıyordu 2020’nin Eylül'ünde... Hayatta bir şair için en önemli anlardandı kuşkusuz, bir kitabın yayımlanması. Çocuğunu kucağına alan bir baba gibi duygusal, gururlu ve kırılgan.  

Bir yılda dört mevsim biri birinin yerini alıp dururken, insan yüreği bir günde kaç şekle, kaç mevsime, kaç hale giriyor kimse bilmez. Şiir bu duyguların tezahürüdür birazda... Aşkın rengarenk dünyasında dolaşırken, vuslatın hayalini içinde yaşatırken hasretin karanlık dehlizlerinde de bulabiliyor insan kendini. Ancak aşk gerçekse, asla ölmüyor, tıpkı yaprak döken ağaçların bahar umudunu asla kaybetmedikleri gibi, can suyumuz köklerimize çekilip yeni mevsimin yolunu gözlüyor. Hayatı çekilir kılan, yalnızlığı avutan ve umudu besleyen de bu bekleyişteki tevekkül oluyor çoğu zaman. 

Baharda açan erguvanları herkes görür, herkes sever. Eğer Eylül'de erguvan kokusunu içimizde duyabiliyor, onun renklerini gönlümüze sürebiliyorsak, hayatı, aşkının cefasını bir apolet gibi taşıyan aşıklar gibi anlamlı kılabiliriz. Hay olan Allah, aynı zaman da Mümit’tir de hayat veren de O’dur, öldüren de O... Hayatın güzelliğini bilemeyen, ölümü güze karşılayamaz. Eylül, en güzel ölümlerin ayıdır. Eylül hayatı budayan bahçıvandır. Eğer Eylül gelmeseydi, hayat ağırlaşır, yabanileşir ve çekilmez olurdu. Şiir de aynı şeyi gönülde yapar. Gönlün ahını vahını budar ve hayata karşı güçlü kılar insanı. 

Aşkın sevginin içinin boşaltıldığı, kadı erkek ilişkilerinin pespayeleştirildiği, her şeyin maddeye endekslendiği günümüzde belki şiir kitabı çıkarmak bile abesle iştigal görülebilir, ancak güzelliğin de sahibi olmalı her çağda. Güzelliğin misyonu hepimizde yüklü bir kavram olarak yaşamalı ve hayatın tadını kaçırmak isteyenlerin karşısına bu silahla çıkmalı. Hayat elbette zor, eskilerin deyimiyle, ekmek parası, ev kirası her zaman lazım. Ancak bunlara giden her yol mübah olarak görülmemeli, pozitif ayrımcılığı yapacaksak iyiden, doğrudan, güzelden yana yapmalıyız.  

Eylül'ü sevmek, şiire kapı açmaktır aslında. Çünkü Eylül şiirin kumaşından biçilmiştir bana göre. Sarı yapraklar, ıslak çimenler, ılıyan soğuyan sokaklar birer beyit gibidir gönlüme göre... Biz bu dünyadan geçip gidiyoruz, kalıcı değiliz. İşte şu sarı yapraklar daha üç dört ay önce yemyeşildi. Tıpkı aynadaki yüzümüzün genç bir yüz olduğu gibi yirmi beş otuz yıl önce... Şiirler de not düşer insan hayatına, insana dair olana sahip çıkar, insan olmanın altını çizer ve insana kalbini hatırlatır. Hırsın ihtirasın boşluğunu, gereksizliğini ve faniliğini gösterir tıpkı Eylül gibi... 

Yaşadığımız çağın özelliklerini hepimiz bir yerinden alıyoruz; bu kaçınılmaz ama gözlemimizi, muhasebe ve muhakememizi kaybetmeyelim. Doğumun gerekliliği kadar ölümün nimetliği de bir gerçektir ve bu herkesin başına gelecek bir şeydir, kaçınılamaz... Bizler Eylül’ü sevelim, şiiri sevelim, kalbimizi sevelim. Hep eğlenmek olmasın amacımız, neşemizi kaybetmeyelim, hüznümüze sahip çıkalım. Hayat biz istemesek de bitecek. Öyleyse duyarlığımızı koruyalım, kuşun böceğin, çiçeğin yaprağın farkına varalım. 

Sonbahar sadece dala yaprağa gelmez. Kış sadece ağaçları, dağları, damları ağartmaz. Ölüm sadece başkalarına gelmez. Manayı yitirmeden, dünyayı ebedi görmeden, sevdayı umudumuza ekleyerek yaşayalım. Şiiri hayatımıza alalım, duygularımızın sesini kısmayalım, arzularımızı azdırmayalım ve hakikatin çevresinde halelenelim. 

Eylül sadece bir ay değildir. Şiir sadece bir edebi metin değildir. Eylül sizlere, yeni kitabım bana hayırlı olsun. 

Sevgiyle kalın. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Ukdem Arşivi
SON YAZILAR