Hasan Ukdem

Hasan Ukdem

Gençliğin evliliğe bakışı

Gençliğin evliliğe bakışı

Şimdiki gençlerin karşı cinsle münasebeti, evliliğe bakış açısı oldukça ilginç. Daha yirmi otuz yıl evveline kadar gençlik, ağırlıklı olarak bu tür ilişkiye evliliğe giden yol olarak bakardı. Oysa çağımızda bu yolun üzerine farklı mola yerleri inşa edilerek, eğlence ve gençliğini yaşamak gibi tuhaf düşünceler eklendi. Evlilik müessesesi büyük bir sorumluluğun altına girmek gibi görülüyor ya da gösteriliyor şimdilerde. Elbette bir sorumluluktur evlilik, ancak bu sorumluluk sadece bir kişinin değil iki insanın omuzlarında yükselen bir yapıya büründürülerek hafifletilmesi ve toplumun sağlıklı bir şekilde dönüşümüne yardımcı olması gerekiyor.

Konuştuğum, dinlediğim gençlerde bu konuda çoğunluklu olarak iki düşünce var evliliği geciktiren ya da sürüncemede bırakan. Bunlardan birincisi ekonomik yeterliliğe ulaşmadan evlenmek istemeyen bir düşünceye sahip olmaları. Bunlar, işini kurup evini, arabasını aldıktan sonra evlilik yapabileceklerini söylüyorlar. İkincisindeki düşünce daha da vahim; “ben gençliğimi yaşamak istiyorum biraz, evlilik çok erken, olgunlaşmam gerek.” diye bir hezeyan içerisindeler. Gençliğini yaşamaktan maksat ise, karşı cinsle gezip tozmak, flört etmek ve daha çılgınca bir yaşam. Bu iki düşünceyi de gençlere kapitalist ve modern dünyanın aşıladığı kanısındayım. Çünkü evlilik hem kutsal olanı ayakta tutar hem de israfı, müsrifliği önler. Bu da her şeye sınırsız gözle bakan monernist bakışa ve her şeye maddi yarar üzerinden bakan kapitalist düşünceye ters geliyor.

Ve maalesef gençlerimiz otuzu aşan yaşlara gelince evlenmeyi akla getiriyor. Ancak burada büyük bir sorun ortaya çıkıyor, zor beğenir, zor kabul eder, zor eğilir bir egoya evrildikleri için evliliğin gereği olan tevazudan, hoşgörüden ve anlayışlı tavırdan uzaklaşmış oluyorlar. Böyle bir durumda evlilik öncesinde ve sonrasında büyük sorunlar ortaya çıkıyor. Aile bir kutsala dayanmadan, fedakarlıklara muhatap olmadan ve sevgiye ulaşmadan ayakta duramaz. Aile benliklerin hezeyanıyla yaşayamaz. Kadın olsun erkek olsun eğer bu saydıklarımıza sahip değilse işin sonu mahkemelere intikalle bitiyor.

Evliliklerin kaosu kadını ve erkeği çıkmaza sokmuyor sadece, çocuklar da mağdur oluyor. Bu da demek oluyor ki mesele bugünle bitmiyor ve yarını da tehdit ediyor. Hayat bir bayrak yarışı gibidir. Biz, bizden sonrasına bayrağı verirken düzgün vermezsek, çocuğun enerjisi yetmez hayat yarışında bunu telafi etmeye. Hayatta sınırsız özgürlük yoktur, hayat sadece gençliğin yaşanacağı ömür içinde bir devir değildir. Hayatta ekonomik bağımsızlık diye bir şey de yoktur, ticarette ve dünyada her an her şey olabilir. Erken kalkan yol alır. Gençliğini heba etmeyenler yaşlanınca nispeten rahat olurlar ve Allah rızka kefildir. 

Bir de evlenmek için sevgisinden emin olmak, sevgilerini olgunlaştırmak, karşı tarafla ilişkisinde mesafe kat etmek için işi zamana yayanlar var. Öncelikle bu konunun daha iyi anlaşılması için Rasim Özdenören üstadımızın Kuyu adlı öyküsünden bir alıntı yapalım: “Bir sevgiye henüz ham diye bakılıyorsa, aslında öyle bir sevginin yok olduğu anlatılmak istenmiştir denmeli. Sevgi, dalında olgunlaşan meyveye benzetilemez. Sevgi kendisine zamanla ısınılan alışkanlıklara da benzemez. Sevgi, hayır topraktan çıkan ağaç ve o ağacın meyvesi gibi bir şey değildir: onun kökü insanın kendinde bulunur, onun varlığı bir kez keşfedilirse de, o, orada olgunlaşmış olarak keşfedilir. Sevginin alışkanlık olmadığını da biliyor, alışkanlık haline gelen ya da insanın günlük gündelik davranışları arasında yer tutmaya başlayan bir sevgi... ve ancak böyle bir sevgi dalında olgunlaşmış bir meyveye benzeyebilir, olgunlaştığı anda dalından kopup düşer: sevgi için daha baştan böyle bir akıbet tasarlamaya gelmez, çünkü o başlar ve sürer. Ne zaman başlamış olduğunu asla söyleyemezsin, yalnızca onun başlamış olduğunu bilirsin.” Evet sevgi yaşanır. O evrelere ayrılmaz, ancak her evrede başka başka tatlar bırakarak yoluna devam eder. Mühim olan sevgiye sahip çıkmaktır. Mühim olan sevgiyi dalda bir meyve değil de kökünden yaprağına kadar bir ağaçta görmektir. Mühim olan o ağaca su vermek, dalını budağını incitmeden, sarsmadan budamak ve ona yaşama arzusu aşılamaktır.

Evlilikler zamanında ve sağlam kurulamazsa, aile ayakta duramaz, aile ayakta duramazsa devlet yaşayamaz. Genç yaşlı çabamız bunu temin için olmalı.

Sevgiyle kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Ukdem Arşivi
SON YAZILAR