Ömer Kocabaş

Ömer Kocabaş

Gerçek meselemiz ne olmalı?

Gerçek meselemiz ne olmalı?

Kiminle konuşsak aynı şeyleri söylüyor, genel olarak herkes 2020 yılından şikâyetçi, 2019’u arayacağız diyor. Üst üste yaşanılan deprem, çığ felaketleri, son dönemde sayıları artan şehit haberleri, Çin’deki virüsün tam anlamıyla çözülememesi falan hepsi üst üste geldi. Siyasette yaşanılan saçma sapan tartışmaları saymıyorum bile… Gündemin hızından kendi hayatımıza odaklanamıyoruz, savrulmaya devam ediyoruz. Gerçek meselelerimizi bir bir ıskalıyoruz.

Aslında yapmamız gereken şey kâğıt üzerinde basit ama uygulamaya gelince öyle olmuyor.Gündemden kendimizi mümkün olduğunca izole edebilsek çok şeyi başaracağız. Özellikle siyasi gündemde incir çekirdeğini doldurmayacak meseleler üzerinden tartışmalar yürütüyor. Sosyal medyanın da etkisiyle at izi-it izine karıştığından kimin sesi daha fazla çıkıyorsa onun dediği doğruymuş gibi bir hava oluşuyor. Bu komik saçma sapan tartışmalara dahil olmayayım demekle de işin içinden çıkamıyoruz. Çünkü çevremizde bu saçmalıklara inanan, inanması yetmeyip bunun propagandasını yaparak diğer insanların da zihnini kirleten o kadar çok kişi var ki. İster istemez polemiğe dahil olup aslında o olay şöyle oldu diye açıklama yapma gereği hissediyoruz.

Örneğin geçtiğimiz hafta bir gazeteci saçma sapan bir açıklama yaparak bir anda gündemi değiştirdi. Ondan sonra yalanı ortaya çıkınca da haberin kaynağını teyit etmediğini, duyumla yani dedikoduyla haber yaptığını söyleyerek özür diledi. Tabi ki o özür dilemeden önce haberi sosyal medyadan paylaşıp günün sonun da yine bütün suçu hükümete atarak kendini rahatlatan kitle bu açıklamadan hoşnut olmadı. Haberin öznesinin açıklama yapması muhabirin özür dilemesi falan yetmedi. Artık nasıl bir ruh halindelerse, gazeteciye baskı yapılınca adam korkusundan geri adım attı, gerçeğe yalan demek zorunda kaldı falan diye saçmalamaya başladılar.

Sosyal medyanın da etkisiyle son sekiz-on yılda yaşadığımız sosyolojik zehirlemenin sonucu bütün bu yaşadıklarımız. Artık kimse yalan söylemekten, söylediği yalanın ortaya çıkmasından falan utanmıyor. Kendi taraftarlarına hoş görünmek için algı operasyonuna rahatlıkla yöneliyorlar. Her gün yeni bir yalan söylemelerine rağmen nedense her söyledikleri ciddiye alınmaya devam ediyor. Benim bir türlü anlayamadığım ise bu kadar bariz yalanlara inanan kitle. Sırf kafa konforları rahat olsun diye insan kendini nasıl kandırabiliyor, bu da yetmiyormuş gibi çevresini de zehirlemekten bir sakınca görmüyor? Emin olun sağlıklı bir zihnin yapabileceği şey değil bu.İşte bu gibi saçmalıklarla vakit kaybetmek yerine kendi meselelerimize odaklanmayı başarırsak iyi bir başlangıç yapmış oluruz.

Zaman çok hızlı geçiyor, herkesin kendine göre dertleri, sıkıntıları, hayalleri var. Her şey bir tarafa mutlak sona doğru gün geçtikçe bir adım daha yaklaşıyoruz. Yaşımız, cinsiyetimiz, işimiz-gücümüz farklı olabilir ama şu hayatta ve sonrasında çeşitli beklentiler içinde olmayanımız yoktur. Bizi biz yapacak, kendimizi iyi hissettirecek şey ne ise onlara kafa yormak bu saçma sapan gündemin içinde savrulmaktan iyidir. Bu dediklerimi de yanlış anlamayın. Ülkenin, çevremizin sorunlarını umursamayalım, sadece kendimize odaklanalım demek istemiyorum. Demek istediğim mesele depremse yaşadığımız yer ile ilgili önlemler alalım. İmkânlarımız ölçüsünde depremzedelere yardımda bulunalım. Fakat bir sonuca varmayan herkesin kendini haklı gördüğü deprem tartışmalarına, kurumlar üzerinden yönetilen siyasi polemiklerle vakit kaybetmeyelim. Çünkü onların bize en ufak bir faydası olmayacak. Durduk yere kafamızı şişirdiğimizle kalacağız…

Siyasetçiler, gazeteciler çoğu zaman abartırlar. Kendi bahsettikleri konu en önemliymiş, kendi yaptıkları yorum en doğruymuş gibi konuşmayı, yazıp-çizmeyi severler. Üzerinden çok zaman geçmeden kendi kendilerini yalanladıklarında da fazla umursamazlar. Çok sevdikleri konjonktür neyi gerektiriyorsa öyle hareket ederler. Bu arada sıradan insana ne olmuş, umurlarında bile olmaz. İşte bu gerçeği unutmadan hayattaki önceliklerimizi belirleyelim. Gündemdeki her şeye kafa yoracak olursak inanın kafayı yeriz.En iyisi titreyip, silkinerek kendimize gelmemiz olacaktır(!)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi
SON YAZILAR