Hakan Bahçeci

Hakan Bahçeci

HANGİ NESİL HANGİ EMNİYET

HANGİ NESİL HANGİ EMNİYET

Yanı başımızda bir ülke daha yok olup gidiyor, tarihi, şehirleri, geçmişi, kültürü ve insanıyla… Daha dün Irak’ta yaşananların bir benzeri Suriye’de yaşanıyor. Bosna’da, Myanmar’da yaşandığı gibi. Silahlar, füzeler, tanklar, tüfekler değil sadece benzettiğim; o coğrafyanın önümüzdeki onlarca yılı benziyor.

PAŞA DAİRESİ

-Paşam, kahveyi nasıl alırsın?

-Taze çekilmiş.

 Gelen haberlere göre Suriye’de yaşananlar artık bir savaş olmaktan çoktan çıktı. Tarihi birçok bina, kütüphaneler, camiler, İslam Tarihinin önemli mekanları yakılıp yıkılıyor. Lakin daha acısı ve tehlikelisi belki de neslin artık emniyette olmaması.

OLTANIN UCU

“doğru” ok gibidir, daima hedefe varır, “yanlış” yay gibidir her zaman elde kalır.

Tecavüz, sarkıntılık, cinsel istismar ve taciz ülkede almış başını gidiyor. Ne dur diyen var ne sınır tanıyan. Özellikle had tanımaz askerlerin, kadınlara uyguladıkları bu insafsız ve izansız hükmün sadece bugüne değil bundan sonraki on yıllara kasıt olduğu muhakkak. Yakılan yıkılan şehirler tekrar inşa edilebilir, işbirlikçiler yenilebilir, bir ülke yeniden imar edilebilir lakin gelecek nesiller aynı şansa sahip değiller.

BİRKAÇ DİZE ŞİİR

Beni güzel hatırla

Bunlar son satırlar

Farz et ki bir rüyaydım esip geçtim hayatından

Yada bir yağmur, sel oldum sokağında

Sonra toprak çekti suyu, kaybolup gittim

Belki de bir rüyaydım

Senin için..

Uyandın ve ben bittim

Orhan Veli Kanık

İslam kültüründe beş emniyet daha doğrusu beş emanet korunmaya, kollanmaya muhtaç görülür ve düzen bunun üzerine inşa edilir. Din, Akıl, Mal, Can emniyeti ve elbet bir de nesil emniyeti. Bu emanet evvel olarak insanın kendine ve sonrasında otoriteye verilmiştir. Doğacak çocukların, sağlam ve köklü bir tarih üzerine, atasını ve anasını bilerek, geçmişinden şüphe etmeden büyümeleri neslin emniyeti açısından ne kadar mühimdir!

SÖZÜN NAMUSU

Kapısı taşla kapanmış bir mağaradan, ancak daha önce yaptığın bir iyilik sayesinde çıkacaksın deseler, hangisini anlatırdın?

Gelişmiş toplumlarda bile, aileye ve ailenin sağlam temeller üzerinde olmasına büyük önem verilmektedir. Gelişmişliğin ölçülerinden biri, doğan çocukların yaşama oranlarıdır. Ailenin önemi ve gerekliliği Avrupa’nın bile kafasına dank etmişken bir ülkenin kadınlarına ve çocuklarına bunu reva görmek hangi vicdana sığacak acaba? Bir toplumun güven ve umut tazeleme fırsatı çocuklardır. Çocukları yetiştirecek ve büyütecek olanlar ise kadınlar. Kadınlarına insanlıktan nasibini almamış bir yaklaşımla bakanlar, neyin mücadelesini verirse versin kaybeden tarafta olacaktır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin yetişmesi de nesil emniyeti içinde mütalaa edilmelidir.

PAŞAMIN TÜRKÜLERİ

Açma Zülüflerin Yar Yar Yellere Karşı
Senin Zülfün Benim Telim Değil Mi
Bülbül Figan Eder Güllere Karşı
O Yar Benim Gülüm Değil Mi

Sallama Saçların Yar Yar Sen De Bulursun
Azrail Misali Yar Yar Canım Alırsın
Etme Bu Cefayı Yar Yar Kanlım Olursun
Bu Kul Senin Kulun Kulun Değil Mi

                                               Neşet Ertaş-Kırşehir

Ancak Suriyeli çocukların oyuncakları tanklar, gençlerin ki ise silahlar. Yarının ne olacağını bilmeden, kime hangi sebeple ne kadar inanacağını anlayamadan biten bir gençlik çağı; bu gençler hangi ümit ve hırsla ülkelerinin geleceğine yön verecek? Henüz doğmamış çocuklar üzerinden kan kusmak ve nefretini gidermeye çalışmak hiçbir insani açıklamayla izah edilemez. Onca çökmüş, bitmiş ve naçar kadının bedduası tutmaz da ne yapar? Onlar mazlum değilse kimdir mazlum? Dünyaya yön verenler, sistemin çarklarının gıcırdamadan dönmesi için dişlilerin arasına kan ve gözyaşı döküyorlar. Hangi tarafta olursa olsun, ateşlenen silahın mermisi rakip iki silah firması tarafından temin ediliyor. Silahı ve mermiyi bulan, bir satranç tahtasında buluyor kendini. Dünya devleri biliyor ki Suriye’nin başında olan kişiyi kim buraya getirdiyse, götürecek olan da odur. 

KALEMİN SADAKASI

Rasûlullah (sav) buyurdular:

 “Dünyanın Allah katında sivrisinek kanadı kadar değeri olsaydı, kâfire dünyadan bir yudum su bile içirmezdi.” (Tirmizî, Zühd, 13; İbn Mâce, Zühd, 37)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi
SON YAZILAR