Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Hangi Şıkkın Doğru Hayat

Hangi Şıkkın Doğru Hayat

İşte yine bir sınav günü, yine okunacak sular yine yutulacak pirinçler. Su şişesi şeffaf olacak, kalemler yumuşak uçlu, silgiler iz bırakmayan cinsinden olacak. Kulağına, küpesine, ayakkabısına bakılacak gençlerin. Geç kalanları polis abimiz yetiştirecek kimisi son saniye girecek sınav binasına kimisi kalacak kapıda. Duvar diplerinde anneler dua edecek, babalar tedirgin saatin geçmesini bekleyecek. Aynı zaman aralığı çocuklar için su gibi akıp giderken veliler için bitip tükenmeyecek. Malum üniversite hayali için binlerce genç ter dökecek…

Mevzuyu hafife almak, ironi yapmak ya da basitleştirmek niyetinde asla değilim lakin bunca gencin tüm hayatını şu üç saat içinde belirleyecek olması kendi başına ağır ve düşündürücü. Gençlerin sınava, ailelerin strese, öğretmenlerin vicdana, pastanelerin “çalışma kampına” dönüşme mevsimi… Evet, üniversite sınavı. Kimine göre kaderin kilidi, kimine göre gençliğin çilesi, ama kesinlikle kimseye göre eğlenceli değil.

Bir yılı (ya da birkaç yılı) "şu son hafta çok çalışacağım" vaadiyle geçirip, her gün yeninden iştahlanıp, tiyatro tadında ders videolarına gömülmek... Hemen her gün deneme çözmek, beş şıkkın her harfine bir şehrin ismini vermek, biten kitaplar üst üste konup boyu geçince kitaplarla poz vermek… Evet, bu bizim çocukların stratejik planlama başarısı. Ya uykusuz geceler, unutulan öğünler, alınan onca nasihat, tavsiye ve “benim zamanımda…” diye başlayan nutuklar…

Sınav bitti ya sonra… Bak şıkları sıralıyorum A) Tıp B) Mühendis C) Mezuna Kaldık D) başka bir sınava hazırlık E) Üç harfli bir markette kasiyerlik. Seni sen yapan hangisi, hangi hazırlık seni “münevver, iyilik timsali, örnek alınan, medeni, emin ve dürüst” insan yapmaya yeterli olacak?

Ya veliler, sayın veliler… Veliler ise bu süreçte ya "eğitim koçu" ya "psikolog", "beslenme uzmanı" ve zaman zaman da "astrolog". Ay bugün Merkür gerideymiş, çocuk paragraf çözmesin. Süt içsin. Balık yesin. Gece uyanmasın. Sabah dua etsin. Eline kırmızı kalem versin. Çünkü sınav, modern çağın ayini gibi artık.

Gençlerin gelecekten beklentileri büyük: Yurt dışında yaşamak, iyi para kazanmak, şu dizilerde gördükleri rahat ve konforlu hayat, özenilesi bir ekran fenomeni ve dahası… Spor yapıp fit olmak, ün yapıp şöhret olmak. Yok yok, bu kadar değildir eminim, her neyse, ne istiyorsan işte ama önce bu sınavı geçmek. Gerisi sonra, belki bir ara.

Gençler tam da bu süreçte aynı anda hem çok fazla şey öğrenip hem de hiçbir şeyi hatırlayamamak gibi dramatik bir durumla karşı karşıya. Gençlerin hafızası artık bir çöp kutusu gibi: İçine her gün bilgi atılıyor, ama sabah olduğunda "çöp kamyonu" gelmiş oluyor. Formüller soruyu çözünceye kadar peki ya gerçek hayatın formülü, sosyal bir varlık olan insanın “insan” tarafı, üzülen seven, âşık olan, hata yapan insan olarak yarına nasıl hazırladın bizi ey hayat?

Neydi mevzu; üniversite sınavı, o büyük gün, ulusal seferberlik, milli güvenlik durumu. Başka da yolu yok gibi elan… Oysa bir sınavla bir ömür belirlenemez. Ama yine de biz bunu her yıl başarıyoruz. Gençlerin ruh hâli mi? Sahi, kim hatırlıyor ki onun ne olduğunu?

Şaka bir yana, gençler gerçekten büyük bir yükün altında. Onlara güvenmek, onlara iyi davranmak, onların bu dönemde yalnız olmadığını hissettirmek, belki sınav kadar önemli. Hatta belki ondan da fazla. Çünkü hayat, sadece ve tek bir sınavdan ibaret değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi