Mehmet Toker
Mehmet Toker Teopolitiği Biliyor muyuz, Teostratejimiz var mı?

Teopolitiği Biliyor muyuz, Teostratejimiz var mı?

Dünya üzerinde yaşayan yaklaşık sekiz milyar insanın sekiz milyar gündemi var. Bazı insanlar bir soykırım ve katliamın ortasında hayatta kalma mücadelesi verirken bazıları hiç ölmeyecekmiş gibi tûl-i emellerle hiç ölmeyecekmiş gibi haz ve hız tutkusuyla yaşamakta. Bazıları zor koşullarda bir damla temiz suya muhtaç, bir sonraki öğününün olup olmayacağını düşünürken bazıları düğünümde davetlilere neden havyar ikram edilmedi derdinde. Bazıları şişme botlarla başladığı umuda yolculuğu bilmem hangi ülkenin kıyılarına cesedi vururken bazıları tatilde hangi kumsalda bronzlaşması gerektiğini tartışıyor. İnsanlık birbirine tabana taban zıt hayatlar yaşamakta iken dünya genelinde toplumları şekillendiren ve gezegenimizin tamamının geleceğini etkileme ihtimali taşıyan önemli planlar yapılmaya projeler üretilmeye devam ediyor. Klasik tabirle, dünya durmuyor, biz ne dersek diyelim.

Biz insanlar sadece masamızı, kasamızı problem ederek günü kurtarmak peşinde koşarsak, bu değişiklikleri görmezden gelirsek, ileride daha büyük problemlerle sorunlarla yüz yüze geleceğiz. Veya biz olmasak bile bizim çocuklarımızın, torunlarımızın uğraşması kaçınılmaz olacaktır. Bu yüzden dünyayı iyi okumamız ve hem kendimizi hem geleceğimizi korumak için şimdiden tezi yok önlem almamız gerekmektedir.

Dünyanın geleceğini sadece konvensiyonel silahların dizayn edeceğini düşünmek, jeopolitiğin veya jeostratejiğin tek başına geleceği şekillendireceğini zannetmek büyük bir yanılgıdır. Savaşlar sadece konvensiyonel silahlarla yapılmadığı gibi jeopolitikte sadece ülkelerin var olduğu siyasi veya fiziki haritalarla sınırlı değil. Jeostrateji yani askeri ve siyasi gelecek planlamaları da tek başına geleceğin dünyasında etkili olmayacağını son yaşadığımız hadiseler ve özellikle son iki üç haftalık gelişmeler daha ne ortaya koymuş durumda.

Ekonomik, kültürel, endrüstriyel, elektronik savaşlar bütün şiddetiyle devam ettiği gibi algı yönetimi ve manipülasyon şeklindeki savaşlar da büyüyerek devam ediyor. Tüm bu gelişmelerle/yaşananlarla beraber dini aidiyetler, mezhebi bağlılıklar, alt kültür kodlarına kadar indirgenerek adeta toplumun kılcal damarlarına kadar ulaşmış müntesiplikler tüm alanlarda yürütülen savaşları ciddi anlamda etkiliyor. Bu etkinin farkında olan geleceği kendi inanç! Amaç ve menfaatleri doğrultusunda şekillendirmeye/sömürmeye çalışan odaklar/çeteler/örgütler bir taraftan kendileri dışındaki inanç sahibi insanları özellikle gençleri ateizm, deizm, agnostisizm, nihilizm, hedonizm gibi veya uyuşturucu, alkol, ekran, oyun, sanal/reel kumar bağımlılıkları gibi bataklıklara çekerek taraftarlıklarını sıfırlayıp minderin dışına itmeye oyun dışı bırakmaya çalışıyorlar diğer taraftan kendileri ile aynı inanca sahip kitleleri teopolitik olarak bir arada tutma, onları motive etmenin yollarını planlıyorlar.

Tüm bunlar olurken Türkiye’de en üst düzey dini makamda olanların teopolitik ve teostratejik açıdan da yeterli, donanımlı ve güçlü olması elzemdir. Dünyaya bakışı sadece Türkiye’nin fiziki hudutları ile sınırlı kalmamalıdır. Ya da yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza din hizmeti götürmekle görevinin bittiği düşüncesi statik bir anlayıştır. Statiklik/camidlik stratejiyi kaldırmaz. Aynı inancı taşıdığımız Müslümanların tüm dertlerine çözüm üretecek ufka ve vizyona sahip olmalıdır. İç sataşma ve çekişmelerle vakit kaybedip kısır döngülerin tarafı olmamalıdır. Cihanşümullüğünü yitirmemelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı bir çatı kuruluş olmanın ötesinde bir çelik kubbe kuruluş olmanın yollarını aramalı stratejisini ona göre planlamalıdır. Dünyanın her noktasında yaşayan Müslüman topluluklarla iş birliği, dayanışma ve yardımlaşma içerisinde olmak geleceğin dünyasında bir zorunluluktur. Yardımlaşma deyince sadece ramazanlarda gıda kolisi götürmek, kurbanlarda kurban eti dağıtmak değil o toplulukları duygu, düşünce ve empati olarak aktif hale getirebilecek felsefi bir alt yapıyı oluşturmak gerekiyor.

Tarih içerisinde isimler veya sıfatlar değişse de bazı misyonların değişmediğinin şuurunda olmak istiklal ve istikbali dizayn edecek olan hayati bir durumdur. Tarihi misyon, istikbale ait vizyonları belirleme noktasında kişi ve kuruluşları mecbur eder. Bu, tarihin, içerisinde bulunduğunuz coğrafyanın, insanların veya insanlığın zihninde oluşturmuş olduğunuz imajın siz yüklediği bir mükellefiyettir. Geleceğin dünyasında yenilmek, yutulmak, yok olmak istemiyorsak teopolitiği ve teostratejiyi doğru okumak durumundayız.

Her doğum sancılı olur ancak doğuma yardımcı olan ebe veya doktor ne kadar tecrübeli ve ne kadar hazırlıklı olursa doğum kolaylaşır. Aksi durumda ya ölü doğum olur ya da anayı kaybederiz. Sular ısınıyor, sancı başlıyor. Safları sıkı tutun, çürükleri ayıklayın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi