Eğer bin yıldır bu topraklarda varolabildiysek  bunu birlik ve beraberlik içinde yaşamayı  gerçekleştirmiş bir millet olduğumuz içindir. Eğer itiraz  edilen  bir durum söz konusu olduysa bu kurultaylarda tartışılır ve karara  bağlanırdı ve kurultayda verilen karara her kesim saygı duyar ve o kararı bir daha sorgulamazdı. Bu kurultaylar günümüzde nasıl uygulanıyor   dersek  seçimler yoluyla halkın onayına  sunularak bir  karar alınmaktadır yani karar mercii halktır. Halk oylamasının sonucuna her tarafın saygı duyması ve halkın kararına uyması gerekmektedir.

Buraya kadar temennilerimizi ilettik ancak bu  ABD’de olursa nasıl olur dersek Donald Trump’ın rakibi Hillary Clinton’dan  iki milyon az oy almasına rağmen rakibi olan Clinton ve destekçileri  tarafından bunu aynı gemideyiz diyerek ülkenin kaybetmemesi için seçilmişlerin yanında yer almalarını gıbta ederek izledik. Peki biz bu günlerde neden birlik sağlayamıyoruz. Bir köşe yazarı makalesin de ‘’Sandıktan çıkan  nüfus kalabalığı’’ gibi terimler kullanarak seçimler üzerinden on üç ay geçmesine rağmen halkın kararını aşağılayıcı bir üslupla dile getirmesi gerçekten üzüntü vericidir. Bu yazarın Halkın kararına saygı duymadan sözde aydın geçinen biri olarak Türkiye de yazar olarak makale yazması  zul’dür .

Ana muhalefet partisinin  Adana’da düzenlediği ‘’ Türkiye’yi böldürmeyeceğiz’’ mitingi tüm Türk halkını şaşkına çeviren bir olaya imza atarak tarih sahnesinde yerini almıştır ve en çok da ülkeyi bölmeye çalışan darbeci Fetö Terör örgütünün kalemlerini Adana’da halka alkışlatarak büyük bir yanlışa imza atmıştır. İki hafta önce Ankara’da bulunduğum sırada Chp’li bir arkadaşıma neden faal  olarak siyasete girmediğini sorduğum da Başkan ve yönetimle uyuşmadığım için girmiyorum cevabı üzerine senin gibi insanlar siyaset yapmazsa böyle olur diyerek sohbet ettiğim anım aklıma geldi. Açık çağrımdır bu ülkenin bir değeri olan gerçek CHP’lileri siyaset yapmaya davet ediyorum. Neden derseniz güçlü bir muhalefet güçlü Türkiye’nin lokomotifi olur iktidar veya muhalefet tüm siyasi partilerle aynı gemide olduğumuzu unutmamız gerekir.

                  Her kesimi etkileyecek olan ülkemizin  kıskaca alınma girişimlerinin yeni şekli  döviz yükselişinin önüne geçmeye çalışan Konya’nın Bozkır ilçesindeki Otel işletmecisi Rıza ile İstanbul’daki berber, fırın veya lokanta işletmecisi kadar bu ülkenin ekonomisinin lokomotifi olan iş adamlarından veya bunların bağlı bulunduğu meslek kuruluşlarının da bu eyleme destek vermesi gerekmez mi? Tabi ki  gerekir ancak ben bu yazıyı kaleme alıncaya kadar haberim olmadı eğer destek verdilerse ne mutlu, eğer vermedilerse Anadolu denen bu kutlu topraklarda  aynı gemide olduğumuzu hatırlatmak isterim .

                Doların 0.3-0.4 lira ani yükselerek Türk Lirası karşısında  değer kazanmasını fırsat bilerek içindeki kini 15 temmuz darbesinde canını hiçe sayarak tank, bomba ve kurşunların önüne geçen 15 temmuz  şehit ve gazileri ile dalga geçme cüretini gösteren hainle varoldukça  daha fazla  devletimize sahip çıkmak için birlik olmaya ve kenetlenmeye ihtiyacımız vardır.

Bu millet  çok defa  siyasi, askeri darbeler, devalüasyonlar ve   ekonomik krizler görmüş ve hepsi ile yaşayabileceğini defalarca göstermiş bir millettir ve  dövizdeki bu ani yükseliş ile  pes etmeyeceğini yastık altında tuttuğu dövizini Türk Lirası veya altına değiştirerek göstermiştir.

Türk lirasının dolar karşısında değer kaybetmesi sonucu hükümet ve ekonomi bürokratları gerekli tedbirleri aldıklarını medyadan takip ediyoruz, ancak bundan medet uman şer odakları döviz kuru ile hükümeti ve Reisi Cumhur Erdoğan’ı sıkıştırmak ve halkın nazarında devletin yönetilemez algısı ile halkı isyan ettirmeye dayalı bu girişimlerden medet ummaları da yine zül’dür ve yine hatırlatmak isterim ki aynı gemideyiz.