Mohd Manazir

Mohd Manazir

Çocukluğun Hatıraları

Çocukluğun Hatıraları

Çocuklar! Çocukluğun hatırası çok güzel olur. Çocukluğun her saatinin sadece mutlulukla geçmediği bir gerçektir. Ancak insan büyüdüğünde aklına sadece çocukluğunun ne kadar da mutlu olduğu kalır. Keşke! Çocukluk hayatı geri dönülebilse. Mesela, şimdi şunu hatırlıyorum ki sokağımın tüm insanlarını namaz kılarken gördüğümde ben de caminin imamına gidip ondan namaz ve Kur’an öğretmesini istedim. Ben bunun çok hayırlı bir iş olduğunu düşündüm, hala öyle düşünüyorum ve bugüne kadar hiç ihmal etmeden buna amel etmekteyim.
            Söz gelişi hayır işler olunca şunu söylemeyi de uygun görüyorum, çocukluk hayatıma derin ve kuvvetli bir tesir bırakanlar annem, anneannem ve muhterem muallimimdir.
            Anneannem dul bir kadındı. Lakin Allah Teâlâ ona iman ve sabır gücü o kadar vermişti ki hayatı boyunca Allah’tan başka kimseye elini uzatmaksızın hayatını devam etti.
            Anneannem küçük bir arazi sahibinin eşiydi. Hayat boyunca çok çalıştı ve namuslu bir hayat yaşadı.
            İzzet ve sabırlı bir hayat yaşamak, onun hayatından aldığım en güzel derslerinden biriydi. Validem de bana yaşam tarzıyla yalan konuşmanın, hırsızlık yapmanın yanlış ve kötü bir şey olduğunu öğretti. Validem şu an hayattadır ve Allah korkusu olan bir kuldur.
            Validemin başına bir bela geldiğinde, insanlar ona bir pire gidip muska almasını söylerdi ancak o bunu asla kabul etmezdi. Zor durumlarda hep Kur’an okurdu. Nafile namaz kılar ve Allah’ın huzurunda dua ederdi. Çoğu zaman duasının kabul olduğunu gördüm.
            Validemin bu alışkanlığından etkilendim. Ben de bir pir ya da dervişten muska almak yerine gayret ve dua ile birçok meselenin çözülebileceğine inandım.
Okulda bir Hindu öğretmenim daima temizliğini dile getirirdi. Ve amel olarak da kendini her zaman her bakımdan temiz bir insan olarak bize gösterirdi. Bu Hindu öğretmenin temiz hayatı gönlümde temizliğe karşı saygı uyandırdı. Ve bu istek bugüne kadar beni hep doğru yönlendirdi. İnsan her ne yaparsa yapsın lakin hiçbir zaman pis bir hayat sürdürmemeli. Çünkü bu insanlığa zarardır.
            Çocukluk hatıralarımdaki bazı insanların kötü hayat örnekleri doğru yola gitmeme bana yardımcı oldu.
            Çocukluk okulumun duvarının bitişiğinde bir kumarhane vardı. İnsanlar orada içki içerdi. Boş zamanlarımda ben de okuldan çıkıp oralara giderdim. Orada İnsanların çok kolay kazandıklarını ve kaybettiklerini gördüm. Kazananlar kazandıkları paraları hemen içki ve kumarda harcalardı. Kaybedenler ise kazananlara söverdi ve bazen bıçak çıkarıp saldırmaya çalışırdı. O an, korkup kumarhaneden fırlardım.
            Çocukluğumda gördüğüm bu manzara beni kumar ve sarhoşluktan uzak tuttu. Biri beni kumardan ya da kolay bir şekilde para kazanılacağından ne kadar da emin kılsa veya ikna etse hiçbir zaman bu tuzağa düşmedim. Hatta bir iki kuruş da olsa inkar ettim. Böylece çocukluğumdan beri içkiden öylesine nefret ettim ki bugüne kadar onu elime almadım.
            Çocukluğumuzda yaşlılara ve büyüklere çok saygı ve hürmet gösteriliyordu. Günümüzde insanlar sadece zenginlere saygı gösterirler. Ancak çocukluğumda öyle yoksulları gördüm ki  insanlar, yoksullara sırf onların akıllı ve temiz birileri oldukları için saygı gösterirlerdi. Ve yaşça büyük oldukları için köyün her meclisinde ve her toplantısında onlara yüksek yerlerinde yer verilirdi, zor vakitlerde onlara danışmak için huzuruna hazır olurlardı.
            Büyükler de öyle davranırlardı, onlar da servet toplamak yerine insanlara bedava hizmet ederlerdi.Yaşı ve aklı küçük olanlara istemeden meşveret verir ve onların iyiliği için onlara öğüt de verirlerdi.
            Köyümüzde ihtiyar biriydi. O çok merhametli ve iyi biriydi. Bir gün yolumda durup önümü kesti:
            “Doğru söyle, Nargile içiyor musun?” diye sordu.
            Sınıf arkadaşım birkaç gün önce beni Nargile alıştırmıştı. Çağımızda sigara o kadar revaçta değildi. Korkup birkaç saniye öyle kalakaldım ancak gücümü toplayıp
            “Evet…!” dedim.
            Gülerek: “Nargile çocukların kalbini yakar. Çünkü o çok hassas olur. Sen kalbini neden yakıyorsun?”
            Bunu söyleyip yoluna devam etti.
            Ben eve gelip düşüncelere daldım. Bu yaşlı, köyde salih biri olarak bilinir. O bir şey söylediyse yanlış söylememiştir, konuşması beni etkiledi ve o yaşlıyı önceden daha iyi biri olarak görmeye başladım.
            İşte aynı günün ikindi vaktiydi. Ev ödevimi yapıyordum. Beni nargileye alıştıran arkadaşım, nargile içmek için davet etmeye geldi, ben onunla gitmek istemedim.
            Uzun zaman yanımda oturup kendisiyle gitmem için beni ikna etmeye çalıştı ancak ben gitmedim.
            Daha sonra Hindistan, Pakistan ve Avrupa’nın birçok ülkesini ve şehrini gezerken nargile içmek için bana çok güzel davetler geldi fakat ben hiçibir zaman nargile yaklaşmadım. Çünkü “nargile insanın kalbini yakar” sözü, aklıma girdi.
            Çocukluğumda birçok festivalin hatırası da vardır. Onlar içerisinde özellikle “Beysakhi ka meyla”[1]  festivali çok ilginç olurdu.
            Biz bu festivale onlarca kilometre yürüyerek ulaşırdık. Ve gün boyunca yeme içme burada orada dolaşmakla, seyahat ve oynamakla geçirirdik.
            Günümüzde çocukların gidip eğlendiği böyle festivaller olmuyor. Bu yüzden hayat umutsuzluğa dönmüş. Hâlâ öyle festivallere katılmak istiyorum. Herhalde bu da benim yaşlılığımın etkisidir, insanlar, derler ya  “insan yaşlandıkça çocuklaşır.”
            Munşi Prem Çend
            URDUCADAN ÇEVİRİ        

[1] her sene 14 Nisan’da kutlanılan Sih mezhebine ait bir festival

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mohd Manazir Arşivi
SON YAZILAR