Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Cumhurbaşkanımızın Dikkatine (1)

Cumhurbaşkanımızın Dikkatine (1)

Osmanlı Devletinin değişik görüşler olmakla birlikte, kurdun ağacın gövdesini kemirdiği gibi yaklaşık XVII. yüzyıldan itibaren başlayan duraklama, gerileme ve çöküş süreci sonunda, 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, günümüze kadar ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan önemli derecede gelişim ve değişim göstermiştir. Yetişkin, sağlıklı erkeklerin çoğunluğunu savaşlarda kaybettiğinden kadın, çocuk, ihtiyar ve gazilerden oluşan az sayıdaki nüfus (≈13.6 milyon, yıl 1927) yanında alt yapı ve basit denebilecek üretim yapabilme olanağından bile yoksun durumdaki genç Cumhuriyet’in, XXI. yüzyıla kadar - siyasi istikrarsızlıklar, koalisyon şeklinde kurulan hükümetlerin uyumsuz çalışmaları, hükümetlerin sık sık değişmesi, askeri darbeler, toplumsal çatışmalar, ülkemiz gerçekleriyle uyuşmayan iktisat politikası uygulamaları, ülke kaynaklarının reel sektör yatırımlarına aktarılamaması vb. nedenlerle - yeterli olmamakla birlikte belirli düzeyde de olsa gelişim gösterdiği yadsınamaz bir gerçektir.

XXI. yüzyılın başlarına kadar neredeyse her on yılda bir demokrasi dışı müdahalelere maruz kaldığından yeni doğan bir bebeğin gelişim trendine dahi ulaşamayan, bırakalım çağın gerekleriyle paralel katma değerli ileri teknoloji yoğun üretimi; dış aleme tarım ve emeğe dayalı düşük mal dışında ihracat bile yapamayan bir ülke durumundaydık. Sonrasında tek başına bir hükümetin iktidara geldiği ve halen devam eden süreçten geçen ülkemizde, çeyrek asra yaklaşan zaman diliminde başta üretim ekonomisi, sağlık, bayındırlık ve savunma sanayi sektöründe önceki üççeyrekte yapılanlarla kıyaslanamayacak derecede yatırımlar gerçekleştirildi. Bir ülkenin gelişip, kalkınıp, muasır medeniyetler seviyesine çıkabilmesinin en önemli unsuru olan eğitimi saymadığım, dikkatlerden kaçmamıştır.

Ülke olarak uzun bir süre uygulanan beş yıllık zorunlu eğitimden sonra pedagojiden uzak, salt ailelerin doğaçlama yönlendirmeleriyle çocukların ortaokula gönderildiği, sınıfta kalmaları halinde ise sanayide ara eleman olarak çalıştırıldıkları dönemleri yaşadık. Böyle bir gidişatın eleştirilecek bir takım defoları olmasına rağmen, özellikle günümüzdeki uygulamalara bakıldığında, şimdiki duruma göre daha az zararlı olduğunu rahatlıkla söylemek mümkündür. Belki teorik olarak iyi niyetlerle başarılı sonuçlar vereceği düşüncesiyle uygulamaya konulan eğitim politikalarından sahada, istenen ve beklenen sonuçların alınmadığı görülmektedir. 4+4+4 olarak bilinen çocuk ve gençlerin zorunlu eğitime tabi tutulmaları ilk bakışta olumlu duygular uyandırmakla birlikte, eğitim araç gereçlerinin okumak istemeyen gençlerin önüne ücretsiz konması, çıraklıktan başlayıp yirmi yaşına kadara meslek sahibi olacak verimli yıllarının adeta okullarda tutularak heba edilmesi sonraki yıllarda geri dönülemez toplumsal sorunlar açacaktır. Diğer yandan gerçekçi olmak gerekirse, ilk ve orta öğretim olanaklarının yeterli düzeyde olmaması, piyasa koşullarına uygun mesleki yeterlilikte eğitimin verilmemesi de zaten ayrı bir realitedir. Bu nedenle sadece uluslararası istatistik verilerinde sayıların yüksekliğinden başka bir anlam ifade etmeyen bu uygulamadan hemen vazgeçilmelidir. Ayrıca çalışmak isteyen gençlerin ders sırasında ve sonrasında yaptıkları olumsuz davranışların, okumak isteyen zeki çocukların gelişimlerini de olumsuz etkilediği de üzerinde durulması gereken konulardan biridir. Üstelik orta öğretimi bitiren öğrencilerin, devletin ilgili kurumlarınca kısa, orta ve uzun dönemi kapsayan bir çalışma yapılmaksızın işsizliği ötelemek amacıyla üniversite kontenjanlarının kısıtlanmaması nedeniyle çoğunun lisans bölümlerini kazanmasından dolayı, yaklaşık nüfusa sahip olmamıza rağmen ülkemizdeki üniversiteli Almanya’dan fazla olması, paradoksu açıkça ortaya koymaktadır. Üstelik ilkokul mezunu olup okumak istemeyen çocukların sırf diploma vermek amacıyla meslek öğreneceği çağlarda okullara yönlendirilmesi, yakın gelecekte kalifiye eleman ihtiyacını ortaya çıkaracaktır. Ülkemizde ara eleman ihtiyacının başta Suriyeliler olmak üzere yabancı ülke çalışanları tarafından karşılanmaya çalışılmasının, izlenen 4+4+4 zorunlu eğitim politikasının yanlışlığını göstermesi açısından, yeterli olduğu düşüncesindeyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi

Hangisi gerçek?

01 Aralık 2025 Pazartesi 00:03

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (15/son)

24 Kasım 2025 Pazartesi 00:03

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (14)

17 Kasım 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (13)

10 Kasım 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (12)

03 Kasım 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (11)

27 Ekim 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (10)

20 Ekim 2025 Pazartesi 00:03

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (9)

13 Ekim 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (8)

06 Ekim 2025 Pazartesi 00:01

Cumhurbaşkanımızın dikkatine (7)

29 Eylül 2025 Pazartesi 00:00