Bir Demeç Verelim
Konya’nın yerel basın ve gazetelerini takip edenler basılı gazete sayısının azaldığını ve farklı isimlerde yeni üç tane gazetenin yayın hayatına başladığını biliyor. Net, keskin ve radikal denebilecek bir kararla Konya yerel basınının önemli isimleri bir araya gelerek basılı gazete sayısını azaltıp resmi ilan haklarını birleştirerek ortak hareket etmeye karar verdiler ve şu an bizim de yazdığımız Konya Demeç başta olmak üzere Gazete Konya ve Konya Sürmanşet gazetelerini kurdular.
Konya basın yayın hayatı ve hatta Türk Yerel Basını için önemli ve tarihi dönüm noktası olabilir bu karar. İşin hem ticari hem etik hem de gazetecilik yönü var. Nitekim buralarda çalışan onca muhabir, grafiker, dizgici ve daha pek çok çalışan var. Diğer yandan gazete sahiplerinin işlerini ve ekmek teknelerini zarara uğratmadan, şehre ve ülkeye katkı sunmaya devam ederek yürütebilmeleri ziyadesiyle mühim ve elzem.
Atılan bu adımın öncelikle Konya’ya ve “gazetecilik” denildiğinde ne kadar paydaş ve ilgili varsa hepsine hayırlar ve faydalar getirmesini umuyoruz. Kıymetli bir eşik aşıldı kanaatindeyim. Filhakika yerel basın ister basılı ister dijital isterse televizyon yayını şeklinde olsun o bölgenin en mühim kamuoyu gücü ve bir nevi denetim mekanizmasıdır.
Bir şehirde olup biteni en iyi kim anlatır? Ulusal kanallar mı, büyük haber siteleri mi? Yoksa köy kahvesinden belediye meclisine, esnaf lokantasından kültür merkezine kadar uzanan haberlere yer veren o mütevazı yerel gazeteler mi?
Yerel gazeteler, bir şehrin hafızasıdır. Kaldırılan bir çınar ağacının gölgesini, açılan bir kitap sergisini, mahalle takımının galibiyetini ya da köy yolundaki çamuru ulusal medyada göremezsiniz. Onlar, sadece haber değil, aynı zamanda bir topluluğun ruhunu taşırlar.
Haydi şöyle bir getirelim aklımıza; bir zamanlar sabahın erken saatlerinde bakkalın önüne gelen demet demet gazeteler vardı. İçinden bir tane alır, katlayıp cebine koyar, işe giderken minibüste açardın. Şimdi minibüste gazete açarsan yanındaki seni telefonun bozulmuş zannediyor. Şimdilerde sayfa yerine ekran çeviriyoruz. Buna rağmen yerel gazeteler hâlâ direniyor. Çünkü onlar biliyor ki, “Kentteki çukur kapandı” haberi, ulusal bir ana bültenine düşmez. Ama Ahmet Amca’nın o çukur yüzünden düşüp pantolonunu yırtması, yerel gazetede birinci sayfaya çıkar. O haberin değeri, şehrin hafızasında kalmasındadır.
Yeni çağın haber ve bilgi akışı çok hızlı ve hareketli. Haber değerinde bir cümleyi daha sahibi bitirmeden sosyal medyada dönmeye başlıyor. Haber teyidi, hukuki haklar ve sorumluklar, kişisel haklar ve veriler, kullanılan dil, yayınlanan görsel… Bunların hepsi başka bir form ve mekanizma olarak Internet haberciliği adı ile yeniden şekillendi. Bu mecradan uzak durmak, kaçınmak artık mümkün değil. Bu durumda etik ve hukuki ilkeler belirlenip, gazete sahiplerine, sektöre yeni girecek gençlere, çalışanlara imkân ve fırsat verilmeli.
İnternet haberciliği ile yerel gazeteciliğin çatışmak yerine birleşmesi gerek. Yerel gazete, kâğıt sayfalarının kokusunu korurken dijitalde de var olmalı. Çünkü bir şehrin hikâyesini hem sayfada hem ekranda yaşatmak, ancak böyle mümkün. Dünya hızla dönüyor olabilir, ama her şehir kendi nabzını tutmaya devam ediyor. Ve o nabzı, hâlâ en iyi yerel gazeteler duyuyor.
