Hâlâ Neden Osmanlı Korkusu?
İsrail Terör Örgütünün saldırıları insanlığın vicdanını öylesine yaraladı öylesine kanattı ki; Hristiyanı, Müslümanı tüm ehli vicdanı ayağa kaldırdı. Madleen Gemisi ile çakılan kıvılcım. Fas, Tunus, Cezayir, Libya üzerinden bir ateş sağanağına dönüştü. Binlerce insan İsrail Terör Örgütünün pervasızca işlediği soykırım ve katliamı durdurmak için harekete geçti. Piyon Sisi’nin tüm engelleme çalışmaları istenilen neticeyi vermeyecek gibi gözüküyor. Zira dalga dalga büyüyen bir insan selinin önünde uzun süre duramayacağı anlaşılıyor.
İnsanlığın bu hamlesi ile bir anlamda köşeye sıkışan İsrail Terör Örgütü farklı bir hamle yaparak cepheyi genişletmek, insanlığın bu ilerleyişini durdurmak, olası ateşkes veya pes etmesi durumunda gerçek kahramanların yerine sûni bir kahraman koymak için koalisyon ortağı İran’a füze atışı başlattı. Ve İran’da birkaç hedef vuruldu. İran derin devletinin temizlemek istediği birkaç isim ortadan kaldırıldı. Herkes yine İran’ın esip gürleyip tek damla yağmamasını beklerken İran’dan misilleme geldi ve İran’dan ateşlenen füzeler işgal altındaki Filistin topraklarına düşmeye başladı.
Tam bu sırada Terörist Başı Netanyahu iki açıklamada bulundu. İkisi de son derece dikkat çekici, üzerinde düşünülmesi gereken iki açıklamaydı. Arjantin Devlet Başkanı Yahudi Javier Milei'nin konuk olarak katıldığı Knesset'teki oturumdaki açıklaması gündem oldu. Toplantıda: “Osmanlı İmparatorluğunun yakın zamanda geri döneceğini sanmıyorum!” ifadelerini kullandı.
Sabetayist Yahudi Erroll Gelardin, 2012 yılında katıldığı bir televizyon programında şöyle diyordu: “Jön Türkler kimler Sabetayistlerdi. Genç Türkler Sabatayistti. Mustafa Kemal'in en büyük düşmanı Enver'di çünkü Enver Sabetayist değildi. Bu yazılmayan, konuşulmayan tarihtir. Bunu size öğretmezler. Türkiye'yi Sabetayistler kurdu. 20. asırda dünyada 3 Yahudi devleti kuruldu; Rusya, İsrail ve Atatürk’le beraber Sabetaycıların kurduğu Türkiye! Türkiye'yi Atatürk'le beraber Sabeteycılar kurdu. Atatürk Avrupalıydı. Türkiye'yi Avrupalılaştırmak istedi. Onun için bu vaziyete geldik.” İfadelerini dile getirmişti. Ancak kimse yeteri kadar üzerinde durmadı. Netanyahu’nun yukarıdaki söyleminden anlaşılıyor ki; Siyonist, Sabetayist Yahudiler Türkiye üzerindeki otoritelerini ve hakimiyetlerini ciddi anlamda kaybettiler ve kuyruğu dik tutmaya çalışıyorlar. Bu ifade bu korkunun dışa yansıması. Osmanlı ruhunun yeniden canlanması onları korkutuyor. Çünkü Osmanlı döneminde Filistin topraklarında Yahudilerin iskanına izin verilmiyordu. İzmir, Selanik, Tunus ve İstanbul gibi Osmanlı şehirlerinde de emniyet altında yaşıyorlardı. Yahudiler, İspanya’dan sürüldüklerinde Osmanlı topraklarına sığındı ve uzun yıllar burada huzur içinde yaşadılar. Buna rağmen, Filistin’e dönüp bir devlet kurma hayalinden hiçbir zaman vazgeçmediler. Osmanlının kendilerine 1492 tarihinde yaptığı iyiliğin yardımın karşılığında Osmanlıya ihanet ederek siyaseten Osmanlıyı bitirdiler. Ve 1948’de İsrail Terör Örgütü kurulduğunda ilk tanıyan devletin Türkiye olmasının nedeni Gelardin’in söylemiyle daha iyi anlaşılmış olmuştur.
Teröristbaşı Netanyahu’nun diğer söylemi ise çok daha manidar. Ve tüm dünya Müslümanları açısından kör göze parmak. Terör Örgütü İsrail’in İran'a yaptığı saldırının ve İran'dan gelen misillemenin ardından yaptığı açıklamada İran halkına seslenerek: “Ben sizinleyim, İsrail halkı sizinle. Bu İran halkının rejime karşı ayağa kalkması için bir fırsat! Biz görevimizi yerine getirirken aynı zamanda sizin özgürlüğünüze giden yolu da açıyoruz. Bu sizin ayağa kalkıp sesinizi duyurmanız için bir şans!” diyerek, İran karşıtı protestolarda sıklıkla kullanılan “Kadın, yaşam, özgürlük!” sloganını dile getirdi. Konuşmasının devamında: “İsrail ve İran milletlerinin dost olduğu" savundu.
Bu cümleler rast gele kurulmuş cümleler değil. Teröristbaşı da biliyor ki sözleri; İran’da ki kripto Yahudi nüfusta ve İran derin devletinde olumlu karşılık bulacaktır. 07 Ocak 2020 tarihli “Geleceğin İnşasında İran’ın Rolü Nedir?”, 12 Şubat 2024 tarihli “İran’ı Doğru Okuyabiliyor muyuz?”, 07 Ağustos 2024 tarihli “İran Hangi Safta?” ve 07 Ekim 2024 tarihli “Bu Kadar Acemi Acem Oyunu Olur mu?” başlıklı yazılarımda da ifade ettiğim gibi İran 1948’den bu yana İsrail ile iyi polis kötü polis oynamıştır. İsrail’in ne zaman başı sıkışsa İran hemen bir şeklide bir can simidi atmıştır. Bu göstermelik füze atışmaları, İran’daki Yahudilere bir alan açma veya Tebriz merkezli İran’daki Türk nüfusa bir soykırıma dönüşebilir.
İşin içinde İsrail, İran ve Amerika varsa teyakkuzda olmak ve serinkanlılıkla hadiseleri takip etmek gerekiyor. En önemlisi ise içimizdeki MOSSAD, CİA ve MI6 ajanlarına, etki ajanlarına ve işbirlikçi kriptolara da çok daha fazla dikkat etmek gerekiyor.