Hutbeler, CHP ve türevlerini çıldırtıyor
Tarihi süreç içerisinde, eski Türkiye’de laik sistemin çizdiği sınırlar dışına çıkamayan, suya sabuna dokunmayan konuları hutbe konusu seçen Diyanet, yeni Türkiye’de gömlek değiştirip İslam’ın temel konularını gündeme getirince, “Bir parti olmayıp, Türk’e dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesi ve din düşmanlığının kalıcı ve kurumsal hali” olan CHP ve türevleri, itiraz seslerini yükseltmeye başladı.
Mesela zina ile ilgili hutbede; “Akıllı telefonlar, dijital araçlar ve medya aracılığıyla evlerimize ve ceplerimize kadar giren gayr-i meşru görüntüler, zinaya giden yolları kolaylaştırmaktadır. İslami ve insani değerleri hiçe sayan müstehcen reklamlar, sanat adı altında yapılan gayr-i ahlaki tiyatro, sinema ve dizi filmler, zinayı meşru göstermeye çalışmaktadır. Dijital mecralarda yaygınlaşan, evlilik müessesesini istismar eden sohbet ve evlilik siteleri, gençleri evlilikten uzaklaştırmakta, zinaya sürüklemektedir. Dostluk ve dertleşme gibi düşüncelerle başlayan kadın erkek arkadaşlıkları kişileri, zina batağına çekmektedir. Hâsılı, göz, harama baka baka; kulak, günahı dinleye dinleye; dil, kötülüğü konuşa konuşa zinaya alışmakta, sonrasında bu çirkin fiili işlemek sıradan hale gelmektedir” denmişti. Ruhunda domuzluk olmayan hiç bir namuslu kişinin karşı çıkmayacağı bu sözlere CHP ve türevleri karşı çıktı. Âdetâ kudurdular.
Hayâ ile ilgili hutbede; “Kısa giysiler ve şeffaf kıyafetler giyilmesi, nerede ve hangi amaçla olursa olsun Allah’ın örtünme emrini ihlaldir, haramdır. Uzuvları belli edecek şekilde dar elbise giyenler Allah Rasûlü (sav)’in ifadesiyle, “Giyinik çıplaklardır” ifadesi de yine bu tayfayı kudurttu. Hatta feminist başörtülü yazar Berrin Sönmez teyze, bu hutbeye tepki olarak başını açtı. Sanki çok umurumuzda da... Hatta sosyal medyada Berrin teyzeyi; “Diyanet bu hafta zina ile ilgili hutbe hazırlayacak. Sakın şeytana uyup da diyanete tepki olarak zina yapayım deme teyzeciğim” diye uyaranlar bile oldu.
Efendiler! Camilerde okunan hutbeler Müslümanlara hitabediyor. Sizin böyle bir derdiniz yok ki niye üstünüze alınıyorsunuz?
Hayır, duramıyorlar, İslam’ın “İ”sine bile bunların tahammülü yoktur. Bu alışkanlıklarından dolayı cibilliyeti bozuk bu tayfa, İslam’ın herhangi bir değeri kamusal alanda dile getirilse itiraz seslerini yükseltmektedirler.
Geçtiğimiz ramazanda İstanbul Esenyurt’ta bir ortaokulun müzik öğretmeni çocuklara "Ramazan geldi, Ramazan" ilahisini söyletmişti. İstanbul Valisi Davut Gül de bu güzel tabloyu “Bizim çocuklar” ifadeleri ile paylaşmıştı. Gül'ün bu paylaşımı her zamanki gibi yine CHP'de rahatsızlığa neden olmuştu.
Cumhuriyet gazetesine konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş, Vali Gül’ün çocukları ayrıştırdığını iddia ederek; "Laik bir ülkede, laik bir eğitim sisteminde çocuklarımızın herhangi bir dini vecibeyi gerçekleştirmeleri ya da gerçekleştirmemeleri yönünde zorlanmaları, baskı altına alınmaları kanunlarımıza ve anayasamıza aykırıdır" diye buyurmuş. Breh breh breh… Ne kelam etmiş ama!!! Laiklik denen “ilkesel putları” ne menem şeyse “Ramazan geldi ramazan” ilahisi karşısında tuz-buz olup eriyor. Şu sahte ilahların sultasından bir kurtulup hakiki İlah’a yönelin de sağlam bir kulpa yapışmış olun bari.
Kızmayın arkadaşlar, adı üstünde CHP bu!!! Bunlardan başka ne beklenir? Cibilliyetlerinin gereğini yapıyorlar. Hak-bâtıl mücadelesi devam ettiği sürece bunlar olacak. Şayet bu çocuklar, “Ramazan geldi Ramazan” ilahisi yerine; "On yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan" diye başlayan onuncu yıl marşını söylemiş olsalardı zevkten dört köşe olurlardı.
İslam düşmanlığı; belli bir ekolün mensuplarının genlerine kadar işlerse, artık o, onlarda karakter haline geliyor. Tedavisi ve telafisi çok zor olan müzmin bir hastalık halinde varlığını sürdürüyor. Selanik’te peydahlanan İttihat ve Terakki hareketinin kuruluş amacı, Osmanlının sonunu getirmek ve başta Hilafet olmak üzere ne kadar İslamî değer ve kurum varsa hepsini sosyal ve siyasi hayattan söküp atmaktır. Kısaca İslam’ı düşman ilan edip ona savaş açmaktır. Kendi değerlerine düşman, düşmanın değerlerine hayran bir nesil yetiştirmektir.
Bunlar merhum Abdülhamit Han’ı tahttan indirerek emellerinin en önemlilerini gerçekleştirmişlerdi. İslam düşmanlığı ve değerleriyle savaş süreci hızla işletilmiş ve cumhuriyet döneminde bu görevi CHP devam ettirmiştir. Çünkü CHP, bir İttihat ve Terakki artığıdır ve onun amansız takipçisidir. Dolayısıyla CHP’nin iktidar olması, Bizans’ın iktidara gelmesi demektir.
Beyler! Dürüst olun. “Ne iseniz” eziklik duymadan kendinizi öyle ifade edin. Aziz Nesin gibi ateistliğinizi veya başka tür kâfirliğinizi erkekçe, kafanız dik şekilde savunun. Müslüman olmak zorunda değilsiniz. Allah da “illa Müslüman olun” diye zorlamıyor. Rabbimiz; “Şüphesiz biz ona/insana doğru yolu gösterdik; artık o isterse şükreden olur, isterse nankör.” (76/İnsan:3) ve “De ki: Hak, Rabbinizden gelendir. Artık dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin.” (18/Kehf:29) buyurmak suretiyle herkesi tercihlerinde serbest bırakmıştır.
Sonra, din bir “hayat tarzıdır.” Kâfirlik de bir dindir, bir hayat tarzıdır. Bakın Kâfirûn suresinde bu durum nasıl dile getiriliyor?
“De ki: “Ey Kâfirler! Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem. Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz… Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.” (109/Kâfirûn:1-6).
Görüldüğü gibi “Ey kâfirler!” diye başlayıp sizin bu “kâfirlik dininiz” size, bizim “Müslümanlık dinimiz” de bize demek suretiyle sizin seçtiğiniz hayat ve inanç tarzınızı -bâtıl da olsa- Allah din olarak kabul ediyor. O zaman bu seçiminizden dolayı komplekse girip eziklik duymadan alnınız açık ve yüzünüz ak olarak kendinizi ifade edin. Vesselam.
