Hakan Bahçeci

Hakan Bahçeci

İnsanlık Nereye Gidiyor?

İnsanlık Nereye Gidiyor?

            Başlığa bakıp “ah vah edecek, içimizi karartacak, yine kime kızacak” serzenişinde bulunmayın. Nitekim insan nereye gidiyorsa insanlık da oraya gidiyor. Lakin bu gidişin başrolünde biz varsak dönüp insana bakmak gerekiyor hem de çok sık hem de çok özenle.

            Geçtiğimiz yıl tüm dünya insanları için zorlu geçti malum. Salgın hastalık insanlığın hemen tüm faaliyetlerini, fikrini, alışkanlığını ve sağlığını derinden etkiledi. Bitmiş değil devamı gelecek gibi görünüyor. Bu sürecin insandaki güven duygusunu derinden sarstığını çok net görüyoruz. Diğer yandan daha kuşkulu, daha çekingen ve daha yalnız insanlar olacağımız artık kesin gibi. Araştırmalar, denemeler, aşı çalışmaları, ilaçlar, karantina derken virüse karşı savunmaya geçen insanın, yarın başka bir virüsle karşı karşıya kalma ihtimali uzak değil.

            Çözüm bulunamamış sorunlar, çevre katliamı, kirlenen hava, değişen mevsimler, küresel ısınma ve dahası… Son çağın kronik hale gelmiş meseleleri. İç savaşlar, ülkeler arası çekişmeler, Avrupa’nın düştüğü birlik çıkmazı, Çin denkleminde para trafiği ve sonrası politikanın siyasetin görünen yakında rayına oturmayacağını gösteriyor. Dünya nimetlerinin büyük kısmını elinde bulunduran elit ve seçilmiş azınlık açlık, kıtlık ve yoklukla savaşan insanlardan çok da haberdar değil. Ülkemiz özelinde düşünüldüğünde iki bin yirmi yılı afet, hastalık, kuraklık yılı oldu diyebiliriz.

            Tüm bu saydıklarımız zaman zaman farklılık gösterse de dünyamızın üzerinde var olmaya devam edecek. Diğer yandan insanın kendini sınırlayan, koruyan ve kollayan, engelleyen tüm sınırların son raddesine kadar zorlamanın peşinde oluşu meselenin temel noktalarından birini teşkil ediyor kanaatindeyim. Dur durak bilmeyen, ele güne ayıp dinlemeyen, kanun kural takmayan, yazık günah tanımayan bir güruh kesif halde üzerimize gelmiyor mu sizce de?

            Yüzyıllar boyu devam edegelen dünya vatandaşlarıyız. Tarihin derinliklerinde helak olup gitmiş, krallığı yıkılmış, medeniyeti silinmiş birçok millet, kavim ve halk var. Devasa ve akıl sır eremeyen piramitleri yapan Mısır halkı yok olup gideceğini bilebilir miydi? Mezopotamya medeniyetinde yaşayanlar yok olup gideceğine inanır mıydı? Koskoca Roma İmparatorluğunun arenalarda savaşan komutanları dağılıp gidecek bir Roma’yı hayal eder miydi?

            İnsanlık tarihini peygamberlerin ve onların gönderildiği kavimlerin tarihi olarak yazsak hiç yanılmayız. Onların mücadelesi ve gönderildikleri kavimlerin helak oluşu onlardan sonra gelenler için bir ibret sahnesi olmuştur. Buna karşılık o kavimlerin herhangi bir ferdine siz günü gelecek tarih sayfasında bir konu olacaksınız dense bunu anlamlandırabilir miydi? Velhasıl günümüz insanı ancak kendi idrak edebildiği bir vakit aralığında yaşıyor ve ancak kendi yarını hakkında fikir yürütebiliyor.

            Dönüp baktığımızda insanlık, dünya hayatına başladığı andan itibaren çağlar içinde birbirinden değişik, öncekini aratmayan, tüm yeryüzünü etkileyen, şehirleri alt üst eden onlarca felaket, onlarca yıkım, onlarca savaş, hastalık, kıtlık gördü. Böyle bakınca bu yol ve gidişat değişmeyecek. Dünyanın ömrü olduğu sürece ne halklar ne kavimler ne devletler yok olup gidecek. Demem o ki insanlığın nereye gittiği belli asıl sen nereye gidiyorsun azizim?

              

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi
SON YAZILAR