Karanlığı Yaran Işık
Hayat çok tuhaf değil mi?
Bazı anlar oluyor her şeyden ümidi kesiyorsun. Sanki çıkmaz bir sokaktasın, nereye dönsen karanlık. Hiçbir şey yapmak istemiyor, her şeyi bırakıyorsun. Elini kaldıracak gücün yok. Hatta bazen nefes almak bile zor geliyor. Zaman hızla akıyor. Günler birbirinin aynısı. Hayatın çok boş olduğunu düşünüyorsun ama yine de yaşamaya devam ediyorsun.
Ve işte tam o anda, hiç beklemediğin bir anda...
Bir kapı açılıyor. İçeri bir ışık hüzmesi sürülüyor. Yavaşça süzülen bu ışık hüzmesi bile bizi tedirgin ediyor. O kadar alışmışız ki karanlığa. İçten içe bize umut veren o ışık hüzmesine, gözlerimizi kapatıyoruz.
Biz alışmışız tüm kötü olayların ard arda gelmesine. Yorgun ve bitkiniz. Bazen şanssız olduğumuzu düşünüyoruz. Güzel olaylar art arda gelince şaşırıyoruz. Mutluluğu hak etmediğimizi düşünüyoruz, başımıza gelen güzel olayın arkasında bir şey arıyoruz. Bu yüzden en güzel anlarda bile huzurlu olamıyoruz.
Bu yüzden içeri zamansızca sızan o ışık hüzmesini takip et. Seni nasıl bir yola çıkarır bilmem ama hiç ummayacağın şeyler bulacaksın. Hayat en umutsuz olduğun o anda büyük bir sürprizle seni karşılayacak. Bazen küçük bir cümle, bazen bir insan, bazense küçük bir tesadüf olur bu ışık. Hiç beklemediğin anda gelen bir haber, yolda karşılaştığın birinin tebessümü, uzun zamandır görmediğin bir dosttur belkide...
Ama her şeyden önce kafanı kaldır, düşüncelerinin karanlığından çık ve etrafında olup bitenleri fark et.
İşte tam o zaman anlayacaksın ki hayat her zaman böyleydi. Ama şunu unutma karanlık olmasaydı aydınlığın kıymeti bilinmezdi. Acının nasıl bir şey olduğunu bilmeseydik, küçük şeylerden mutlu olmazdık.
Bence yaşamın en güzel tarafında bu, karanlık ve aydınlık arasında öğrendiklerimiz, ders çıkardıklarımız ve acı da olsa başımıza gelenler...
En karanlık anında ışık hüzmeni bulman dileğiyle...
