Hasan Ukdem

Hasan Ukdem

Karlı kışlarda Araplar

Karlı kışlarda Araplar

Ne çok kar yağardı o Araplar’a, kerpiç evlerin damı, avlusu, avlu duvarları bembeyaz bir ordunun fethettiği bir ülke gibi bütün renklerden o beyazlığa iltica ederdi. Evet, fetih kelimesini özellikle kullandım; çünkü o günlerin insana kar felaketi, kar esareti gibi, günümüzde kullanılan kelimeler o kadar uzaktı ki… O kar 70’li, 80’li yılların insanlarına başka ve tatlı günlerin kapısını da açıverirdi. Soba üzerinde portakal kabuğu kokusu, kestane patlatmak, ekmek kızartmak gibi günü güzelleştiren ritüeller meydana getirirdi. Okullar geçici tatil edilir, bazı iş yerleri birkaç günlüğüne işe ara verir, çiftçisi, şoförü evde kalırdı. Zira kar öyle çok yağardı ki santimlerle değil, metrelerle anlatılırdı.

Ben böyle günleri farklı sever, birçok arkadaşımın, abilerimin, amcalarımın bizim bakkal dükkânına uğrayacakları ihtimalinin artmasını içimde bir sevinçle yaşardım. Dışardan gelenler dükkânın kapısı önünde ayaklarına yapışan karları temizlemek için öylesine tepinirlerdi ki aklıma yazın suda yıkanan serçelerin çırpınışı gelirdi. Kapı açılır içeriye yukarıda saydığım güzel insanlardan birisi girer ve gönüller dışardaki soğuğa inat sımsıcak oluverirdi. Önce kardan, soğuktan dem vurulur, eller ovuşturularak yanan sobanın borusuna doğru tutulur, sobanın üzerinde kaynayan çaydanlıktan, ince belli bardağa çay dökülür, çay kaşığı ile karıştırılan şeker bütünce hayatı tatlandırırdı.

Kimileri evde ekmek bekleyenlere ekmek götürür, kimileri damın üstündeki karların ağırlığından ve erime ihtimalinden korkarak kar kürümeye giderdi. Bizim bakkal öyle günlerde hiç boş kalmaz, birileri mutlaka olurdu. Herkesle bir konu bulurdum ve herkesin ilgi alanına göre bir sohbetin içinde yer alırdım. Konu boldu, futbol, sinema, radyo, televizyon, siyaset hatta bazen kendi ilgilendiğim konuları usul usul açar şiir, edebiyat, kitap, dergi, gazete gibi birçok ana başlık altında sanat konusunu konuşurduk. Tabi bazı ilgili abilerim arkadaşlarım da vardı bu konuyla. Günlük bir gazete, aylık bir dergi ve okuyacağım kadar kitap da girerdi o bakkal dükkânına. Çok sevdiğim yazar ve yazıları seçer, ayırır bazı arkadaşlarla yeniden okurduk. Dışardaki kar kesinlikle hayatı felç etmez, aksine başka bir mecradan akıttığı hayatı süslerdi kendince.

Radyoda Zeki Müren, Muazzez Abacı, Ahmet Sezgin, Can Etili, Barış Manço, Erol Evgin gibi şimdi saymaya kalkışsam bu sütuna sığması mümkün olmayan birçok şarkıcı, türkücü, popçu bu bizim muhabbetlerimize karışırlardı güzel sesleriyle. Bazen sohbet arasında dinlerdik öylesine, bazen de sohbeti bırakır içimize işleyen o sesleri soluksuz dinlerdik. Hele ki yeni kaset çıkaran sevdiğimiz bir şarkıcı varsa onun şarkıları bakir ezgilerle içimizin ormanlarında yankılanırdı. Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, Hakkı Bulut, İbrahim Tatlıses, Küçük Emrah, Ümit Besen ve daha niceleri teyipte takılı kasetten içimizin derinliklerine kadar inerdi o soğuk kışlarda.

Sonra Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın, Gülşen Bubikoğlu gibi artistlerin jönleri Cüneyt Arkın, Tarık Akan, Kartal Tibet, Kadir İnanır'larla yaptıkları filmler konuşulur, bazı sahneler ve replikler üzerinden mevzular uzar giderdi. Bir de tv dizileri vardı yerli yabancı. Benim oradaki en büyük oyuncum Aydan Şener’di onun dizilerini kaçırmaz, kartpostallarını biriktirirdim. Hülya Avşar, Sibel Can gibi o dönemin sinema ve dizi oyuncularının da hayranları çoktu tabi. Bu isimler sadece manşetlik olanlar, o dönemde her alanda sanat icra eden çok önemli oyuncular vardı.

O karlı kışların çok önemli mevzularının başında futbol gelirdi her zaman. Ben Fenerliydim. Her kulübe gönül vermiş arkadaşlarım vardı. Rıdvan Dilmen, Aykut Kocaman, Hakan Tecimer gibi rekorlar kırarak Feneri şampiyon yapan futbolcular, Metin – Ali – Feyyaz gibi Beşiktaş efsaneleri ve Cüneyt Tanman, Tanju Çolak, Uğur Tütüneker gibi Galatasaray tarihine isimlerini yazdırmış futbolcuların yanı sıra daha pek çok futbolcular attıkları goller ve oynadıkları futbolla, o soğuk günlerin hararetli tartışmalarında yerlerini alırlardı.

Tabi sadece dünyalık şeyler konuşulmazdı o kış sohbetlerimizde zaman zaman Ak Cami’nin imamı Hüseyin Işılak hocamın da aramıza katılmasıyla konu dini bir boyuta dönüşür, tefsirden hadislere kadar birçok dini mesele konuşulurdu. Hatta hocamızın önderliğinde o yıllarda her pazartesi akşamı bir mekanda toplandığımız dersler dokuz yıl gibi uzunca bir zaman devam etti.

O bembeyaz karların örttüğü Araplar Mahallesinde hayat şimdi tasavvur edilemeyecek kadar renkliydi vesselam.

Sevgiyle kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Ukdem Arşivi
SON YAZILAR