Mehmet Toker

Mehmet Toker

Nedeni bilmemek nelere neden oluyor?

Nedeni bilmemek nelere neden oluyor?

İçerisinde yaşadığımız dönem, bilişim çağı, internet çağı vb. isimlerle anılıyor. 15-25 yaş aralığındaki gençler ise Z kuşağı vb. isimlendirilmelerle tanımlanan (mahkum edilen) gençler. Dönem insanının en büyük özelliği bilgiye ulaşmadaki yolun gayet kısa ve hızlı olması. Herhangi bir bilgiye ulaşmak için 20-25 yıl önce olduğu gibi kütüphane kütüphane dolaşıp, ansiklopediler karıştırmıyor. Elindeki cep telefonunda internet bağlantısı var ise arayacağı konuyla ilgili anahtar kelimeleri yazdığı zaman karşısına, o konuyu içeren/anlatan binlerce seçenek çıkıyor.
                             
Günümüzde eğitim mantalitesi açısından değerlendirdiğimizde; insanlara özellikle gençlere bilgi yüklemek çözüm değil.  Salt bilgi, ezberletilmiş bilgi sorun çözmekten daha ziyade yeni sorulara ve sorunlara da sebep oluyor. Bilgi hamalı haline getirdiğimiz gençler ve insanlar bu bilgilerin nedenini, niçinini de bilmek istiyor. Çünkü sorgulayan, araştıran, bilgi çöplüğüne dönüşmüş internet içerisinde, o çöplüğü karıştırarak işe yarayan bir şeylere ulaşmaya çalışan bir kuşağın oluşturduğu dünyada yaşıyoruz. Yeni öğrenilen bir bilgi, çoğu zaman öğrenende herhangi bir farkındalığa da yol açmıyor. Zira o bilgiye pragmatik ya da septik yaklaştığı için o bilgiyi içselleştirme, hayatının bir parçası haline getirme noktasında bir seçiciliği ya da ihtiyaç duyma hali söz konusu değil.
 
Günümüz insanını/gençliğini bilgiden ziyade o bilgiyi ortaya çıkaran sebepler, illetler, menâtlar, hikmetler ilgilendiriyor. Sorgulama belirleyici oluyor. Sorduğu sorulara aklî/mantıkî cevap alamadığı zaman skeptik(septist), agnostik, apateist oluyor veya deizmden başlayıp ateizme uzanan bir zihin yapısıyla hayatına devam ediyor. Konunun daha net anlaşılması için birkaç örnekle örneklendirmek gerekirse: Din Kültürü Öğretmeni veya İmam, Vaiz, Müftü anlatıyor. "Allah tarih boyunca bütün kavimlere peygamber göndermiştir."  Bu, bir bilgi midir? Evet. Bu bilgiyi öğrenen veya duyan bilişim çağı insanı soruyor: Neden? Neden, peygamber göndermiştir? Peygambere neden ihtiyaç var? Şayet, sorunun cevabı mantıklı bir şekilde izah edilemezse bu sefer kuşku, ret, inkar devreye giriyor.
 
Din Kültürü Öğretmeni, İmam, Vaiz, Müftü anlatıyor. "Allah ilk insandan günümüze dört büyük kitap göndermiştir. Tevrat, Zebur, İncil, Kur'an. Bu dört kitabın ilk üçü, sonraki dönemlerde insanlar tarafından tahrif edilmiş, değiştirilmiştir. Son kitap Kur'an, 1400 küsur yıl önce indiği haliyle değişmeden günümüze kadar gelmiştir ve kıyamete kadar da değişmeyecektir." Bu, bir bilgi mi? Evet. Doğru mu? Evet. Ancak, bu bilgiyi öğrenen bilişim çağı genci sorguluyor. "Allah, neden ilk üç kitabının değişmesine müsaade etmiş? Neden, onları korumamış?  Bu soruya aklî/mantıkî bir cevap alamadığında; o zaman devreye vesvese, kuşku, şüphe giriyor. "Peki, ya dördüncü kitap da değiştirilmişse! Ya O'da tahrif edilmişse veya ilk üçü değiştirilmemişse...!"  Ve bu kuşku, insanın inancını sarsmaya,  agnostik, apateist, skeptik(septist) ve deist diye tanımlanan inanç sınıflarına kaymasına, birkaç adım sonrasında da "Ya bu kitaplar tanrının sözü(Allah Kelamı)  değil de insanların uydurması ise...!" diye başlayan kuşkularına devam edip inkara kadar, ateizme kadar gidiyor.
 
Son bir örnek: Bilişim çağı delikanlısı, özenti, öykünme, kendini ispat vb. duygularla vücuduna dövme yaptırıyor. Hatta bazı gençler "Elif-Vav-Nûn" (Arapça Harfler) dövmesi "Lafzatullah" dövmesi yaptırıyor. Bunu gören anne baba ya da öğretmen, hoca tepki gösteriyor: "Dövme yaptırmak günah..." Geleneksel inançlı, muhafazakar, taklidi iman sahibi delikanlı cevap veriyor: "Dövme abdest ve gusüle mâni değilmiş, falanca Büyük Hoca! ekranda böyle söyledi."  İşin biraz şuurunda ve bilincinde olan ebeveyn veya öğretmen/hoca itiraz ediyor: "Olur mu? Dövme yapanı da yaptıranı da Allah ve Melekleri lanetlemiştir. Peygamber Efendimiz öyle buyuruyor." Genç soruyor, sorguluyor: "Neden?" Eğer bu neden? sorusunun aklî/mantıkî bir cevabı yoksa, yaptıran yaptırdığıyla, karşı çıkan karşı çıktığıyla kalıyor. Ve piyasada, Türkiye Fiziki Haritasından hallice renkli, şekilli, harita gibi insanlar dolaşmaya devam ediyor. Dövme yaptırmaya niyetlenen veya yaptırmış bir gence şunu demek kimsenin aklına gelmiyor... "Neden? Milyonlarca  dolar değer biçilen, Louvre Müzesinde kurşun geçirmez camla, en üst düzey güvenlik önlemleriyle korunan, Leonardo Vinci'nin, Mona Lisa tablosuna tükenmez kalemle sakal-bıyık yapsak ne olur? Fransa hapishanelerinde günyüzü görmeyecek şekilde cezalandırılırız. Peki, Allah'ın bir sanat eseri olan vücudun, gören, duyan, konuşan, akleden, sindirim yapan, solunum yapan bedenin Mona Lisa tablosundan daha mı değersiz ki; karalayabiliyorsun? Tablo Milyonlarca dolarmış, O kadar doları verseler,  beynini, kalbini, gözünü satar mısın? Dövme, sanatkâra saygısızlıktır. Onun için sanatkâr dövme yapanı lanetliyor.  Kıyas, bazen illeti, menâtı, hikmeti anlamada bize yol gösterir.
 
Günümüzde bilgi sahibi olan insanların, bilinç sahibi olamamasının ya da bildiklerini hayatına uygulayamamasının temel nedenlerinden bir tanesi "neden?" sorularının cevapsız kalmasından dolayıdır. Sürekli duyduğumuz beylik cümleler var: "İslam akla önem veren bir dindir. İslam akıl dinidir. İslam akla hitap eder, aklın kavramasını önceler. Bu yönüyle İslam’da aklın inkâr edilmez yeri ve önemi vardır." vb...  "İslam akıl dinidir." derken "Aklın ürettiği bir din değildir." İnanç ilkeleri, emirleri, yasakları akledilebilecek, akılla anlaşılabilecek, aklın kavrayabileceği ve onaylayabileceği illetleri, hikmetleri, menâtları barındıran bir dindir.
 
Yaz Kur'an Kurslarının, Yaz Kamplarının devam ettiği şu günlerde gençlere bilgi yüklemesi yapmaktan daha ziyade bilinç oluşturacak, inanmış oldukları ya da inandırmaya çalıştığımız dini aklîleştirebilecek, zihinlerindeki "neden?" sorularına cevap üretme noktasında feraset ve basiretlerini etkinleştirecek bir din diline ihtiyaç var. Belki de en büyük sorumluluk, Kelâm İlmi'nin "neden?" sorularına cevap veren bir ilim olduğunun şuurunda olarak, günümüz problemlerine cevap verecek biçimde yeniden okumak, yeniden yorumlamaktan geçiyor. Aksi takdirde, gençlerimizin "neden?" sorularına cevap verememek; kuşkuya, umursamazlığa ve inkara sebep oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi
SON YAZILAR