Şerife Oktar

Şerife Oktar

Öğüt - ters öğüt

Öğüt - ters öğüt

Bir nasihatim var zamana uygun
Tut sözümü yattıkça yat uyanma
Meşhur bir kelâmdır “sen kazan sen ye”
El için yok yere ateşe yanma

 

Her nere gidersen eyle talanı
Öyle yap ki ağlatasın güleni
Bir saatte söyle yüz bin yalanı
El bir doğru söz söylerse inanma

 

20.yüzyıl halk ozanlarından Artvinli şair Huzuri’ye ait Ters Öğüt Destanı’ndan bir epigraf.

İnsanoğlu yaşça ya da hayat tecrübesi bakımından kendisinden büyük olanlardan her daim farklı konularda tavsiyeler, öğütler işitmiştir. Kimi insanlar söz dinlerken kimileri zıttına gider. İhtimal ki Huzuri de bu sebeple Ters Öğüt Destanı adlı şiiri böyle kimseler için kaleme almış. Bundan dolayı ben de yazımda herkes kendi payına düşeni alsın diye hem öğütlere hem ters öğüte yer verdim. 

 

Öncelikle öğüt ve nasihat kelimelerinin tanımını hatırlayalım.

Türk Dil Kurumuna göre öğüt vermek: Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için yol göstermek, nasihat etmek: Ayağını denk al yavrum, ateşle oyun olmaz diye öğüt verdi. (H. Taner)

Nasihat: Dinlenmesinde büyük faydalar bulunan tavsiye demektir. Öğütün eş anlamı. Oysa "Nasihat istersen ölüm yeter" dersinin sırrına varmak için, illa muhafazakar olmak gerekmiyor; Müslüman olmak dahi gerekmiyor. (M. Akyol)

 

Kadim geleneğimizin güçlü yansıması olarak Türk edebiyatımızda öğüt ve nasihat ile ilgili pek çok atasözü bulunmakta. Kısaca bunlardan örneklere ve manalarına yer verelim:

*Arı söğüdü, akıllı öğüdü sever: Herkes işine yarayan şeyi benimser

*Dağ başına harman yapma, savurursun yel için; sel önüne değirmen yapma, öğütürsün sel için : Yapacağın iyi bir işi, sonunu hesaplamadan yapma
*Her ziyan bir öğüttür: Kişi, uğradığı her zarardan bir ders alır

*Karaya sabun, deliye öğüt neylesin: Özü bozuk olan şey, düzeltme çabalarıyla iyi duruma getirilemez.

*Sana vereyim bir öğüt, kendi ununu kendin öğüt: Kişi kendi işini kendisi yapmalıdır.

*Nasihat istersen tembele iş buyur: Tembele iş buyurursan sana akıl öğretir, çünkü verilen işi yapmaz.

*Nasihat bin olursa biri sinmez: Nasihat olur olmaz ve çok fazla verilmemelidir, az ve öz olmalıdır.

*İyi nasihat verilir, iyi ad verilmez: Bir kimse başkasına iyi öğüt verebilir ama iyi ad, ün veremez, bunu ancak kişinin kendisi kazanabilir.

*Bin nasihatten bir musibet yeğdir: Yaşanmış olayların insanı uyarma gücü, öğütlerden çok daha etkilidir.

 

 Hz. Mevlana’nın oğluna nasihati:  “Ey oğul! Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma, fazla bir şey isteme ve kimseden de fazla olma, merhem ve mum gibi ol! İğne gibi olma! Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen, fena söyleyici, fena öğretici, fena düşünceli olma! Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun. İşte o sevinç cennetin ta kendisidir.
Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan, daima üzüntü içinde olursun. İşte bu gam da cehennemin ta kendisidir. Dostlarını andığın vakit içinin bahçesi çiçeklenir, gül ve fesleğenlerle dolar. Düşmanları andığın vakit, için dikenler ve yılanlarla dolar, canın sıkılır, içine pejmürdelik gelir. Bütün peygamberler ve veliler böyle yaptılar, içlerindeki karakteri dışarı vurdular. Halk onların bu güzel huyuna mağlûp olup tutuldu, hepsi gönül hoşluğu ile onların ümmeti ve müridi oldular.”

 

Hikemî şiirin divan edebiyatındaki en önemli temsilcisi, 17.yüzyılın ünlü şairi Nabi oğluna şu nasihatleri vermiştir: “Evladım! Kimsenin ahını alma, halin yaman olur. Cefa ve sitem işini terk et. Aman ha! Kerem et de kötü bir iş olan kincilik yapma. Cancağızım! Hele ne yaparsan yap da, tek kalp kırıcı ve keskin dilli olma. Hatır yıkmak günahların en büyüklerindendir, hatta bütün günahların en kötüsüdür. Bunun yerine kalpleri kazanmaya, hatır yapmaya çalış da Allah’ın Arş’ını harap etme. Hiç yüce Allah, mamur birer ev olan kalplerin harap olmalarına razı olur mu? A gözümün nuru! Şundan da haberin olsun ki böyle bir günah; asla affedilmez. Cancağızım, yüce Allah’ın dergâhına çıkacağımız günü düşünerek salih bir kişi ol, salih bir Müslüman’ın korkusu, bir başkasının kalbini kırmak, onu incitmektir. Çünkü kalp kırmak, Allahü teâlânın lütfunu incitmektir. Neye uğrarsa uğrasın, sâlih kimse, aslâ kimseye kötü söylememeli ve lânet etmemelidir. Daha önce de söyledim ya güler yüzlü olmak, yapıcı olmak bizim insanlık vazifemizdir. Peygamber Efendimizin zikrettiği gibi “Kalp kırmak, Kabe’yi yıkmakla birdir.” Evet oğlum yaşamın boyunca kimsenin ahını almamaya, kalbini kırmamaya itina et ki Rahman ve Rahim olan yüce Allah böyle bir günahı asla affetmez.”

 

Üç parmak noksan ölç, ölçersen kile
Tatlı söz konuşma bir kimse ile
Dört kuruşa sekiz kuruş et hile
Hilekârlık hoş sanattır usanma

 

Hediye namıyla bir şey gönderme
Adet edip hiç misafir kondurma
Komşun evi yanar iken söndürme
El kariyçin bir adım da uzanma

Hz. Ömer’in yüzüğünde yazdığı gibi “Nasihat istersen ölüm yeter” Rabbim bizi ölmeden farkına varanlardan nasihatlere uyanlardan eylesin. Selametle kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şerife Oktar Arşivi
SON YAZILAR