Şerife Oktar

Şerife Oktar

Çöl Gemisi

Çöl Gemisi

“Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?” (Gaşiye 17)

Gaşiye suresini ezberlemek niyetiyle masa başına geçtiğimde Bismillah deyip Kitabımı elime aldım ve ezber için en önemli yöntem olan önce bir mealini okumayı istedim. 17. Ayete geldiğimde “Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?” ayeti beni derin düşüncelere sevk etti. O kadar hayvan varken yüce Rabbimiz acaba hangi hikmetle deveyi örnek verdi inanan kullara? Araştırmalarım beni şu bilgilere ulaştırdı:

Eti, sütü, derisi, yünü, gübresi ve sıcak-kurak iklimin hâkim olduğu bölgelerde uzak mesafeler arasındaki taşımacılığa uygun yapısıyla deve çöllerde yaşayan göçebeler için hayatî bir öneme sahiptir ve bundan dolayı özellikle Araplar arasında büyük bir değer taşımaktadır.  “Sefînetü’s-sahrâ” (çöl gemisi) adıyla da anılmaktadır.

Deve ile ilgili kelime hazinesi en zengin olan dil Arapçadır. Yalnız devenin cinsi, yaşı, rengi ve diğer fizikî özellikleriyle yürüyüş biçimi gibi karakteristik vasıfları üzerine Arapça ’da yer alan kelimeler dahi başlı başına büyük bir kitabı dolduracak kadar çoktur. Öyle ki Atlarla ilgili “Kitâbü’l-Hayl”ler gibi deve ile ilgili olarak da “Kitâbü’l-İbil”ler yazılmıştır.

Develer çölün o kavurucu sıcakları altında haftalarca su içmeden hayatta kalırlar. Üstelik sırtlarında ağır yükler taşıyarak insanoğluna hizmet ederler. Devenin bütün organları susuzluğa dayanıklı olacak şekilde yaratılmıştır. Derisi ve kürkü çok kalındır, ısıyı ve soğuğu geçirmez. Develerin vücut sıcaklığı gündüz 41 dereceye çıkarak terlemeyi düşürür. Böbrekleri ve suyun geri emilimini sağlayan idrar kanalı da özel olarak tasarlanmıştır, su içmediği zamanlarda su kaybını % 90 azaltır. Kanı da susuzluk zamanlarında akışkanlığı koruyacak şekilde dayanıklılığı artıran maddeler ihtiva eder. Devenin burun mukozası bile nemi kaybetmeyecek şekilde yaratılmıştır.

Diğer canlılar su içemedikleri zaman böbreklerinde biriken üre kana karışarak ölüme sebep olur. Devenin karaciğeri ise vücudunda oluşan üreyi defalarca işleyerek suyu ve besini tasarruflu kullanır. Develerin böbrekleri de suyu tekrar kazanmaya elverişli yaratılmıştır. Develerin bir başka mucizevî özelliği de böbrekleri sayesinde, tatlı su bulamazlarsa deniz suyu gibi tuzlu suları içebilmeleridir.

Develerin bütün vücudu, suyu bulduğu zaman çok su içmelerini sağlayacak şekilde yaratılmıştır. Bu sayede develer vücut ağırlıklarının üçte biri oranına kadar, mesela bir seferde 120 litre kadar su içebilirler. Başka bir canlı, mesela bir sığır böyle su içseydi kan hücreleri patlardı ve ölürdü. Oysa devenin kan hücrelerinden hormonlarına kadar her tarafı çöl hayatına uygun yaratılmıştır.

Deveyi diğer canlılardan ayıran bir özelliği de hörgücüdür. Sırtlarındaki hörgüçlerinde depolanan 100 kg yağ develerin yaklaşık 3 hafta hiçbir şey yemeden durmasını sağlayabilir.

Deve günlerce gıda bulamasa hörgücündeki yağı azar azar yakarak gıda ve su ihtiyacını giderir. Böylece günde otuz kırk kilo gıda alması gerekirken bir iki kilo otla idare edebilir.

Çöllerin bir özelliği de gıda maddesi bulmanın zorluğudur. Devenin yaratılışı çölde bulunabilecek her gıdadan faydalanabilecek şekilde üstün bir sindirim sistemine sahip olmasıdır. Boynu yüksek ağaçlara uzanabilecek şekilde uzundur. Başka canlıların yiyemediği dal parçaları, hurma çekirdekleri, kalın ve kuru yaprakları afiyetle yerler. Mide salgıları da, ip, tahta, kağıt gibi aslen gıda maddesi olmayan nesneleri bile eritecek kadar güçlüdür.

Develerin gözleri, kızgın güneş altında yürümesini sağlamak için aşağıya bakar vaziyette yaratılmıştır. Ayrıca bu canlılara çöldeki kum fırtınalarından korunmak için üç ayrı göz kapağı ihsan edilmiştir. Bizim tek göz kapağımızı kapattığımızda dışarıyı göremeyiz. Develerin ise adeta bir koruyucu gözlük yerine geçen ikinci bir göz kapağı vardır ki bunlar şeffaf olduğu için devenin gözünü korurken önünü görebilmesini sağlar.

Devenin kaş ve kirpikleri de çöl şartları için çok özel yaratılmıştır. Devenin gözlerinin etrafındaki koruyucu sert kemiklerin üzeri üç kat kaşla ve sık ve birbirine kaynaşabilen kirpiklerle donatılmıştır. Kum fırtınaları çıktığı zaman çift sıra kirpikleri iç içe geçerek, gözü tam bir korumaya alırlar. Develerin kulaklarının ve burun deliklerinin de böyle koruyucu bir tasarımı vardır. Develer burun deliklerini açıp kapatabilirler.

Develerin ayakları kumlara batmayacak şekilde geniş yaratılmıştır. Ayak tabanlarındaki deri kalındır ve yağa benzer bir tabakayla desteklenmiştir. Böylece develer sırtındaki onca ağırlığa rağmen kızgın kumlar üzerinde ayakları yanmadan yürürler.

Develer dinlenmek veya su içmek için diz üstü çökerler. Kızgın kumlar üzerine çöktükleri zaman dizleri yanmasın diye, diz kapakları boynuz gibi sert bir deriyle korunmuştur. Karın bölgelerinde de koruyucu kalın nasırlar vardır.  Develer gündüzleri 70 dereceye çıkan sıcaklara dayanabildikleri gibi geceleri sıfırın altına inen soğuklara da dayanabilir.

Develerin huyları da çok ilginçtir. Sahiplerine karşı sadık ve zor şartlara karşı sabırlı canlılardır. Develerle haşır neşir olan bedeviler, onların katır ve merkep gibi hayvanlara nazaran daha güvenilir olduğunu söylerler. Günlerce susuz kaldıkları halde su başına varınca itişip kakışmazlar, arkadaşlarının su içmesini sabırla beklerler. Sahiplerinden kaçsalar rahatlıkla hayatta kalabilecekleri halde uysallıkla hizmet ederler. Küçük bir çocuk onları çökertmek istese alçak gönüllülükle diz çöküp sırtına bindirirler. Buna mukabil kendilerine kötülük edildiği zaman asla unutmadığı da söylenmektedir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şerife Oktar Arşivi
SON YAZILAR