Sabit Talha Şahin

Sabit Talha Şahin

Özün

Özün

İnanmak; umuduna, hayaline, var oluşuna. Sürüklenip gitmek bir rüyaya, bulutlar üzerinde uyandığım. Basit parçalardan kaçan sen, onlardan oluşan en karmaşıksın. Mahzunsun, ellerin dolanmış, düşünüyorsun. Keşkelerin yok, iyikilerin onlarca kat fazla. Farklısın, bir o kadar da aynı. Şüphe duyuransın, kıran, varoluşu zaman olanlarda gizlisin. Uzaklığın daha mı kolaydır bilinmez, parçalayıcısın. Yaptıklarım var, yaptıkların. Sen ölümden geliyorsun. Tükenmez ruhundan üflenen bir sözcük oluyor benim heyecanım; korkarım ikincisi olacak bağlılık. Uzaklar aramızda yakındır, mesafeler değil anlar yıkar bizi nihayetinde. İstemezdim, anlamazdın. Kendinde taşıdıkların ağır gelmezdi sana, bir tüy dahi yüktür kimine, öyle?

Ki gölgende yaşamak, gölgede nefes almak, yürümeye dahi kendimi vermek çok güç. Hayat; ötesi, gerisi ve ânıyla bile daha kolay. Sende olmak en zoru, görmeye bile izin yok. Niçindir çağırıyorum bu sözlerimdeki isteksizliğe tezatla? Gözlerden ırakken en güzelsin sen, görmeden resmetmek olabileceklerini, en safı. Çokça gecelerde bulurum seni, ışık nerede seçemediğim, ayırt etmeye aciz oluşta.

Mısralara saklamak mümkün müdür tarifsizliğini, sen senden habersizken, mürekkep anlatabilir mi nesin? Dur, bende bıraktığın küller fazla sıcak, boğuluyorum. Dizlerin değmesin dizlerime, malum, silinmiyor. Biz güldük, imkansıza, imkansızlığına; alınma. İzinde adımladığım üçten dörde her an için binlerce teşekkür, uyandığımız yarının gecesi mırıltılarda kaybolacak, başka bir gün, başka bizler olacak. Gel sorularım; git sorgularım ol. İçimde büyüme artık, canımı yak, büyüme. Sen benden daha hayat, seyreltilmiş canımdan koparacağın son parçasın. Umutlar başkalarına kaldı, hayalin, tek sevgiye bağlanan kalplerde yeşerdi. Döndün, nereye bilinmez, adımını attığın o istasyon adınla anıldı. Yandı yürekler, ilk kez, yalnız biri değil. Herkes tükendi sorsan, uzaklarda aradım seni. Dinlemedim, anlayamadım. Ne seni, sensizliği. Sürüp de giden dayanılmazlık, çilesini dahi azaltmadı. İnsanlar yaralarını unutmaz mı, neden kanar? Yeşil bağdan göklere sonsuz çağrımın melodisisin, unutma. Ben dönemem, dönmek yasak olmasa da. Ancak sen, ondan geriye atarsan adımlarını, tekrarımız olacaksın.

Kim bilir, belki aynı kalacaksın. Yeniden yapacaklar daha sonra her şeyini, nitekim “sen” artık “o” olacaksın ve ben senden habersiz, o ise çoktan unutmuş olacak. Yaşanan her şey güzeldir, parmak uçlarında hissettiklerinle hayat eşleştikçe. Ya da öyle olduğunu düşündükçe, bir noktada kendini ele vermezse -ki her daim vermiştir-.

Ne desem nafile,

Gaip senden ibare.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sabit Talha Şahin Arşivi
SON YAZILAR