Enerji Bağımlılığı İnsanlığın Sonu mu?
Şöyle bir senaryo düşünelim. Akşam yatarken her şey gayet normal ve yolundaydı. Sabah uyandık ki dünya üzerinde, hiçbir noktada elektrikler yok ve yenisini de üretemiyoruz. Halimiz nice olurdu? Buzdolaplarımız çalışmıyor. Asansörler, klimalar, kombiler, kaloriferler, metrolar, trenler, havaalanları, başta gıda olmak üzere her türlü ihtiyacımızı üreten fabrikalar, üretim bantları, iletişim araçları, finans kuruluşlarının alt yapıları, su pompaları, benzin-mazot-gaz pompaları, elektrikli araçlar, cihazlar, ATM’ler, bankalar, borsalar, baz istasyonları, alarmlar, güvenlik kameraları hiçbir şey çalışmıyor. Hastaneler karanlığa gömüldüğünde solunum cihazları, ameliyathaneler, soğuk ortamda saklanılması gereken ilaçlar, yaşam destek üniteleri her şey iflas ediyor. Hatta dükkanların kepenklerini bile açamıyoruz. Çünkü onlarda artık otomatik ve elektrikle çalışıyor. Hatta ve hatta birçok insan oturdukları yüksek güvenlikli sitelerinde hapsolmuş durumda, evinden çıksa sitenin bahçesinden bile çıkamıyor… Böyle bir dünyada kaç gün yaşayabilirdik?
Öyle gözüküyor ki; sanayileşme, dijitalleşme, elektronik çağı, bilişim-iletişim falan derken asıl konuyu ıskaladık. Kendi ellerimizle kurguladığımız ve kurduğumuz bu dünyanın bir anlamda esiri olmuş durumdayız. Özellikle elektrik enerjisine bağımlılığımız tabiri caizse bizi mahkûm etmiş durumda. Dünya insanlığı olarak özgürleştiğimizi düşündüğümüz her konuda sonuna kadar bir bağımlılığın ve esaretin içerisine batmış durumdayız.
Geçtiğimiz hafta İspanya, Portekiz ve Fransa’nın güney bölgelerinde meydana ge(tiri)len kesinti bir an olsun insanların bu konuyu sorgulamasına vesile oldu. Kesintilerin kaynağı hâlâ araştırılıyor. Atmosferik faktörler, sistemdeki yenilenebilir enerji kaynaklarının oransal çokluğu, teknik şebeke arızaları, aşırı yüklenme ve arz talep dengesizliği, siber saldırılar gibi tahminlerde bulunanlar var. Bunların hepsi ihtimal dahilinde. Peki sinsi, gizli bir el şalteri indirmiş olamaz mı? Kim bilir belki de bir denemeydi. İnsanların elektriksiz bir dünyaya tepkisi ölçüldü. Elektriğe mahkûm bir dünyada insanlık hayatta kalma başarısı becerisi gösterebilecek mi? Kaç saat sonra birbirlerini yok etmeye başlayacaklar? Kaçıncı saatin sonunda psikolojik takıntılar ve rahatsızlıklar baş gösterecek? Dünya insanlığına toptan bir savaş ilan etme durumumuz olmadığına göre kıyameti hızlandırmak için, insanlığı kaosa, çatışmaya sürüklemek için kurduğumuz dijital, elektronik, robotik dünyayı besleyen enerjiyi ortadan kaldırdığımızda tüm insanlık bir kaos ve kendi kendini yok etme sarmalının içine çekilmiş olacak. Bunu yapabilirler mi? Yapabilirler. Bu kadar alçak ve vahşi olabilirler mi? Olabilirler ve son yüz elli- iki yüz yılda defalarca örneğini gördük ve görmeye de devam ediyoruz. 1897’de ortaya atılan Siyonist bir tez için bir buçuk yıldır Gazze’de soykırım yapan Siyonizm’in mankurtları, kıyameti hızlandırma inancının bir yansıması olarak tüm insanlığı kaosa sürükleyecek böyle bir saldırıyı gerçekleştirebilirler. Zira İnsanlığın karşısında elindeki yumurtayı pişirebilmek için dünyayı ateşe vermekten zevk duyan bir lanetli topluluk var.
Avrupa’daki kesinti fazla uzun da sürmedi. Yaklaşık dokuz saat civarı sürdü. Ama bu dokuz saatlik kesintinin devletlere faturası milyarlarca doları bulmuş durumda. Maddi kayıptan daha ziyade halkların yaşadığı korku, endişe ve panik işin cabası. Şunu anladık ve bu kesintiler gösterdi ki bu tür kesintiler veya “enerjisiz dünya” bir kurgu değil hakiki bir risk. Umarım yaşanan bu lokal hadiseler bizlere bir ders olur.
Kimse şöyle bir ucuzculuğa da kapılmasın. Elektrik olmadan dedelerimiz, ninelerimiz nasıl yaşıyorsa biz de öyle yaşarız. Bu artık geldiğimiz noktadan geri dönüşü olmayan bir nokta. Özellikle gıda üretimi, depolanması ve saklanması gibi konularda dede ve ninelerimizin sahip olduğu bilgi ve tecrübeye sahip değiliz. Elli yıl önceki dünya ile şimdiki dünya aynı değil. Kendi elimizle ve büyük bir hırs ve saldırganlıkla kurguladığımız ve kurduğumuz bu dijital dünya bizi kendisine mahkûm hale getirdi. “Alternatif enerji kaynaklarına yönelelim!” gibi bir düşünce de çok işlevsel durmuyor. Diyelim ki elektrikli bütün cihazların petrolle çalışanını icat ettik. Benzin motorlu herhangi bir beyaz eşya hayal edebiliyor musunuz?
Enerji savaşları derken belki de birileri bundan bahsediyordu. Biz, savaşın enerji kaynakları üzerine olacağını düşündük. Problem elektrikte veya enerjide değil. Asıl problem insanda. İnsan bozuldu mu her şey bozuluyor. O zaman çözüm; kaliteli, sorumlu, diğer insanlarla barışık, kendisini üstün ırk görmeyen insan yetiştirebilmekten geçiyor. Yoksa egoist, egosantrik bir şizofren, insanlığın tüm birikiminin temeline dinamit koyabilir. Dün atom bombası atar, bu gün şalteri indirir, yarın…!