İslam’ın Şiarı: Beytullah
İçinde Kâ'be-i Muazzama’nın, Beytullah’ın bulunduğu kutsal caminin adıdır, Harem-i Şerif. "Harem" denilmesi bu camiye saygının zorunlu olması sebebiyledir Mescid-i Haram, emniyet ve güven yeridir, oraya giren güvendedir. Yeryüzünde ilk yapılan mesciddir. (3/Âl-i İmran 96-97). Mescid-i Haram’da bulunan ve Müslümanların kıblesi olan Kabe-i Muazzama da şeâirdendir. Onu tavaf etmek hac ve umre ibadetinin önemli bir parçasıdır. Aynı zamanda Müslümanların kıblesi olan Kâbe, İslam’da tevhid inancının ve ümmet birliğinin bir sembolüdür. Onun kutsallığı, sadece maddi yönüyle değil, asıl Allah’ın bir meşâiri olmasıyladır. ( 22/Hac 32-33).
Hem Mescid-i Haram, hem de orada yapılan tavaf ve kılınan namazlar şeâirdendir. Mescid-i Haram bünyesinde şeâir olarak Kâbe ile birlikte makam-ı İbrahim (3/Âl-i İmrân 97), hacer-i esved ve mültezeme yer alır. Bir şiâr olan hacer-i esved’i Hz. Peygamber bizzat selamlamıştır.( Buharî, “Hac” 58)..
Yüce Allah Ka’be için “evim”( 2/Bakara 125; 22/Hac 26) demek suretiyle onu kendine izafe etmiş, ayrı bir şan ve şeref vermiştir. Yüce Allah’ın Kabe’ye evim demesi ne anlama gelmektedir? Asırlardır her yıl, mü’minler Allah’ın misafiri olarak buraya davet edilmektedirler. Bu güvenilir beldeye ancak, çağrılanlar gelir. Burası için Hz. İbrahim’in bereket duası vardır. (2/Bakara 126). Bu dua, sadece Mekke ahalisi için değil, aynı zamanda bu topraklara hac ve umre yapmak için gelen mü’minleri de kapsam alanına alır. Hz. Peygamberin dilinde Hac ve umre fakirliğin ve günahların yok edilmesinin bir panzehiridir. Nasıl ki bir Müslüman, evine gelen bir misafirine bir şeyler ikram etmeden uğurlamazsa, Yüce Allah da özel misafirleri olan kimseler boş göndermez. Zenginliği nihayetsiz olan Allah’ımızın yanında hepimiz fakiriz. Ben inanıyorum ki, ikram ve izzet sahibi olan Allah’ımız bizi bu topraklardan ayrılışımızda maddi ve manevi bereketiyle birlikte gönderecektir. Çünkü burası, âlemler için maddi ve manevi bereketin kaynağıdır. Burada tavaf, namaz, zikir, dua gibi yaptığımız ibadetlere binlerce kat sevap verileceği gibi, kazançlarımıza da aynı şekilde bereket ziyadesiyle verilecektir. Elbette din bir tecrübe işi değildir. Bir yaşam biçimidir. Özellikle Hac ve umre ibadetini hakkıyla yerine getirenler, önceki hayatlarından çok farklı bir hayat yaşadıklarını anlayacaklardır. Yeter ki biraz tefekkür ve tezekkür etsinler.
Önemli bir şiâr olan Kâbe, aynı zamanda Allah’ın Yüce varlığına işaret eden apaçık delillerin ve İbrahim (a.s)’ın makamının bulunduğu bir yerdir. (Bkz. 3/Âl-i İmran 96-97; 2/Bakara 125)). Nasıl ki Hz. İbrahim ve Hz. İsmail döne döne bu iskele üzerinde Allah’ın evini inşa ettilerse, bizler de adeta Kâbe’nin etrafında döne döne gönül evimizi tevhidi duyarlılıkla yeniden inşa etmeliyiz. Nasıl ki Hz. İbrahim, bu iskele taşının üzerine çıkarak bütün insanları Hacca çağırmışsa, bizler de bütün meşru vasıtalarımızı kullanarak tüm insanlığı iman evine çağırmalıyız. Hac ibadeti sırasında yüksek sesle söylenen ve tamamen tevhidi konu alan “telbiye”nin haccın şiârından sayıldığı unutulmamalıdır. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 325; V, 192).
Rabbim Hz. İbrahim’in çağrısına icabet etmeyi herkese nasip etsin!...