Hakan Bahçeci

Hakan Bahçeci

ÖLÜM KAÇ DURAK SONRA?

ÖLÜM KAÇ DURAK SONRA?

Yaşanan hayata dair mutlak gerçeğin sona ereceğidir. Bu son “ölüm” bilirsin değil mi? Ölüm mü hayatı sona erdirir, hayat mı son bulur ölümle? Ölmek için mi yaşıyoruz, yaşamış olmak mı ölümü icbar eden?

            Ölüme dair soruların neden bu kadar rahatsız ettiğini ve neden her ölümün ruhumuzu titrettiğini anlamaya cesaretimiz ve mecalimiz olmadığını bilen biri olarak, “ölüm kaç durak sonra” diye sormamın kuvvetli bir sebebi var mıdır?

            Ölümün bizi ne zaman yakalayacağını biliyor değiliz, oysa hiç kimse elimizdeki verilere bakarak bir asır yaşayacağına kani olamıyor. Ortalama bir ömür biçiyoruz kendimize ve kendimize biçtiğimiz ömür dünyanın yaşı düşünüldüğünde bir “an” kadar ancak. O halde neden ömrümüze hem de kendimizin olduğu halde ortalama bir ömür biçiyoruz? Evet, ölümün ne zaman geleceği ile ilgili net bilgimiz yok ama önümüzdeki bir durakta öleceğimizle ilgili kesin olan kararımız var.

            Hem kendi takvimimizle bildiğimiz bir zamanda öleceğimizi biliyor hem o takvimin hangi günü ve saati göstereceğini bilmiyoruz. Ölümün taşıdığı bu meçhullük aslında onun ne kadar kesin olduğunun da bir ispatı olsa gerek…

            Ölüm üzerine düşünebilmenin meziyetli, tavsiyeli bir iş olduğuna inanıyoruz. Ölümü bize hatırlatacak şeyleri etrafımızdan uzaklaştırma gibi bir çabamız var ama biz çabaladıkça ölüm bize kendini daha çok hatırlatıyor.

            Ölmeyi kendimize dair bir gerçek olarak kabul ediyor ama bu gerçeğin söylenmesi ile ilgili çekimser tavırlar sergiliyoruz. Alışık olduğumuz hayatın en bariz gerçeğini hayatımızdan uzak tutmaya çabaladıkça o daha fazla sokuluyor yanı başımıza.

            Kimi ölümler; dokunuyor, sarsıyor, hırpalıyor. Mesela bir çocuğun ölümü ruhumuzda duyduğumuz ıstırabı, acıma duygusuyla yoğurup içimizde bir yerleri daha fazla acıtmaya yetiyor. Çocuğa mı acımış oluyoruz, erken ölümüne mi? Bizi böyle hırpalayan, ölümün erken gelişi mi ya da o küçücük bedene ölümü yakıştırıyor olamayışımız mı?

            Hangi ölüm erkendir sahi? Bir çocuğun cansız bedeninin bizde bıraktığı duyguların hangisi çocuğun ömrüne dönüktür? Çocuğa mı ölüm yakışmadı ölüm mü bize ne kadar yakın olduğunu hatırlattı?

            Bizler yeni doğan çocuklarımız için “yaşı uzun olsun” diye dua ederiz. Bu dua bizim inancımızdan kaynaklı bir yakarıştır. Ölümün erken gelebileceğini bilmediğimiz ya da erken bir ölüme kızdığımız için değil, bizim için uzun ömür, hayırlarla dolu bir ömür olacağı için kıymetlidir.

Ölüm, başka hangi millette arzu edilir bizdeki kadar? Şahadet, ölümü anlamlı ve derin kılan bir durumdur. Şehit olmak, ölümün boyut değiştirmiş halidir. O yüzden bizde herkese öldü denmez. Kimisi vefat eder, kimisi hayatını kaybeder, kimisi geberir gider. Lakin şehit olana biz öldü demeyiz, şehit oldu deriz. Bu sebepledir, bizde ölüm zamanı bilinmeyen “beklenendir”. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi
SON YAZILAR