Mehmet Toker

Mehmet Toker

Putperestlik nedir, nasıl ortaya çıkmıştır ?

Putperestlik nedir, nasıl ortaya çıkmıştır ?

Geçen hafta, 10 Kasım tarihinde, Türkiye genelinde yapılan merasimlerin ardından önce sosyal medyaya, daha sonra da yazılı ve görsel medyaya bir fotoğraf karesi veya kısa süreli bir video düştü. Küçük çocukların Mustafa Kemal'in resmine veya büstüne uzanan şeritlerin ucunda secde etmiş olduğu görüntü.  İlk önce münferit bir hadise gibi zannedilmek ile beraber, akabinde benzer görüntü ve uygulamaların ülkenin farklı noktalarında da; "bizde de böyle oldu!" şaşkınlığı ile gündeme gelmesi zihinleri meşgul etti. Bu provokatif eylemler gündemi bir anda değiştirmeye yetti.
 
Yapılan faaliyet bir anma veya saygı hadisesinin çok çok ötesinde secde etme görüntüsü taşıdığından dolayı hak dine inanan, gerçek inanç sahibi herkesi rahatsız etti. -Ki; Müslümanım diyen herkesi de rahatsız etmesi gerekirdi- Ve akıllara Arif Nihat Asya'nın;
 
"Ebu Lehep öldü diyorlar,
Ebu Leheb ölmedi Ya Muhammed,
Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor" dizelerini getirdi.
 
Ülkenin farklı noktalarında aynı görüntülerin yansımış olması, bir anlamda bir yerlerden düğmeye basıldığına da işaret eder nitelikteydi. Hatta ve hatta son bir görüntü Bursa Osmangazi'deki İmam Hatip Lisesi’ndeki törenden yansıyınca planlı organize olduğu gerçeğini ortaya koymuş oldu.  Bunun iki nedeni olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan bir tanesi duyarlı, samimi Mü'minleri provoke etmek, galeyana getirmek ve İmam Hatipli bir liderin yönetmiş olduğu ülkede kaos çıkarmak, aynı zamanda o liderin partisine düşüncesine karşı, Mü'minlerin cephe almasını, uzaklaşmasını ve desteklerini kesmesini temin etmek.  Bunun, Mustafa Kemal üzerinden organize edilmesi sebebine gelince, şu andaki mevcut muktedir liderin karşısında aynı güçte alternatif bir lider çıkaramama ve şimdiki lidere karşı olan kinlerini, nefretlerini Mustafa Kemal üzerinden, Mustafa Kemal'i kullanarak yansıtma psikolojisi olduğunu görüyoruz. Çünkü Mustafa Kemal, 5816 ile koruma altındadır.
 
Peki 2019 yılına geldiğimizde bu görüntüler masum görüntüler mi? Elbette masum görüntüler değil. Zira putperest dinler incelendiği zaman, putçuluğun ortaya çıkmasında en önemli amillerden bir tanesi toplumun saygı duyduğu, sevdiği, toplumda diğer insanlardan farklı etkiler bırakmış olan kimselerin ölümünü kabul edememe, ölümünden sonra hatırasını yaşatmak adına, resimlerini veya heykellerini yaparak, o resim veya heykellere ta'zim göstermek sûretiyle başladığını kaynaklar ifade ediyor.  Bu tanzim ve saygının ya da hatırasını yaşatmak adına yapılan merasim ve uygulamaların bir veya iki kuşak sonra tapınmaya dönüştüğünü Dinler Tarihi araştırmacıları ifade ediyorlar. Tabii o kavmin veya topluluğun saygı göstermiş olduğu o insana, o insanın hayatında veya ölümünden sonra yarın tanrısal güçler atfedilmesi, onu tanrının yeryüzündeki gölgesi ne ya tanrının temsilcisi gibi görme anlayışı neticesinde onu Tanrı gibi veya tanrıya aracılık yapan bir pozisyona sokulmasına sebep oluyor. Bu aşırı abartı, kutsallık atfetme anlayışı zaman içerisinde bir din halini alıp, etrafında neye tapındığını neyi kutsadığını düşünmeyen bir topluluk oluşmasına zemin hazırlıyor. Neticede de ortaya yanlış, sapkın, özünü kaybetmiş, insanı ve aklı aşağılayan, bağnazlığı, tahammülsüzlüğü hayat anlayışı haline getirmiş, kendi elleri ile yonttukları şekil verdikleri tahtalardan, ikonalardan, taşlardan medet uman güdülmeye elverişli sömürülmeye açık bir topluma dönüştürülmüş oluyor. 
 
Konunun vahametinin daha net anlaşılabilmesi adına bir iki örnek verelim. Bugün Hristiyanlık’ta görmüş olduğunuz Hz. Meryem ve azizlerin ikonalarının kutsal kabul edilmesi ile alakalı olarak Hristiyanlık tarihine baktığımızda; 787 de toplanan İznik konsilinde, Hz. Meryem ve İsa'nın resim ve heykellerinin yapılabilmesi, ikonalara saygı duyulması, tazim edilmesi noktasında karar alınmış. Ancak bu karar daha sonra tartışmalara sebep olsa da 843’de ikonalar adına bir bayram/tören/merasim düzenlenerek bir anlamda ikonalara saygı, onların kutsanması, resmi bir inanç haline getirilmiştir. Neticesinde de bugün kısmen Ortadoks’luk, esasen de Katoliklik, ikonalara ve heykellere tapan putperest bir din görüntüsüne bürünmüştür. Katolikliğin daha putperest bir din gibi gözükmesinin nedenleri arasında, Katolikliğin Roma paganizmi üzerine inşa edilmesi ve İtalya yarımadasının geç dönemde Hristiyanlaşmasının etkisi de ifade edilebilir. Gerek tarih içerisindeki diğer putperest inançlarda gerekse tek tanrılı dinlerin tahrip edilmek suretiyle Hristiyanlık'ta olduğu gibi putprestleştirmesinde kutsiyet atfedilen şahısların eskisi yadsınamaz.
 
Bu konuda en çarpıcı yorum ve değerlendirme, Budizm örneği üzerinden ifade edilmektedir. Buda'nın kendisi hayatta iken "Buda'ya tapınma" diye bir ritüelin söz konusu olmadığını görüyoruz. Buda hayatta iken verdiği vaazlarda, insanları ahlaklı yaşamaya, diğer insanlara saygı ve sevgi göstermeye çağırdığını, hırstan hasetten, açgözlülükten uzak, kainatın tamamıyla uyum içerisinde yaşamaya davet ettiğini görüyoruz. Ancak, her fani gibi Buda öldüğünde; Buda'nın ölümünü kabullenemeyen keşişlerin, Buda'yı hatırlamak, hatırasını yaşatmak amacıyla, Buda'nın heykellerini yaparak tapınakları Buda’yı hatırlamak amacıyla koyduklarını ancak zaman içerisinde hatırlama ve saygı için konulan heykellere secde etme, tevbe ve dua ritüellerinin yapılmaya başlandığını görüyoruz.  Zaman geçtikçe, kuşaklar değiştikçe ve Budist öğreti, Nepal dışındaki Çin, Vietnam, Burma, Seylan, Tayland, Japonya, Tibet gibi farklı bölgelere yayılmaya başladıkça da, yani merkezden zaman ve coğrafya olarak uzaklaştıkça da o anlayış ve inanışın daha da derinleştiğini görüyoruz.
 
Bu açılardan değerlendirdiğimiz zaman, Kemalizmin, yukarıdaki tesbitler ışığında ve Dinler Tarihinin ortaya koyduğu veriler açısından çok daha elverişli bir zemin sağladığını da söyleyebiliriz.  Zira, Mustafa Kemal hayattayken, O'nun gücünden nemalanmak isteyen birtakım kimselerin övgüde aşırıya giderek, "yarı ilah" pozisyonuna yükseltir manada şiirler ve nesirlerle methettiğini görüyoruz.  Çankaya'yı, Kabe ile eşdeğer, Nutuk'u, Kur'an-ı Kerim ile eşdeğer tutan bir takım şarlatanlar olduğunu görüyoruz. Ölümünden sonra, o abartılı ifadelerin daha da abartılarak, "ilah olduğunu", "Allah'tan daha büyük olduğunu" zırvalayan, saçmalayan bir takım gazeteci, yazar ve benzeri kimselerin ifadelerini görüyoruz. Dolayısıyla ilk yıllardan itibaren Kemalizm’in, İslam’a alternatif bir din hüviyetine büründürülmeye çalışıldığını, özellikle bu uğraşın, 1938 ila 1950'li yıllar arasında zirve yaptığını söyleyebiliriz.
 
Bugün, 10 Kasım merasiminden yansıyan, çocuklara secde ettirme görüntüsünün, 1938 ile 1950 arasında zirve yapan şizofrenik anlayışın günümüzdeki artıkları tarafından organize edildiğini söyleyebiliriz. Tabii onunla beraber buna alet olan bir takım öğretmenlerinde, bilinçli veya bilinçsiz şarlatanlık yaptığını, güya bir yerlere siyasal ya da sosyal mesaj verme adına böylesine bir yanlışı deruhte ettiklerini görmemek saflık olur. Merkezden zaman olarak uzaklaştıkça, kuşaklar araya girdikçe bir takım abartı ve mübalağaların artık yukarıdaki Hristiyanlık ve Budizm örneğinde olduğu gibi gerçeğinden uzaklaşarak putperestliğe kapı açtığını söylememiz gerekiyor. Ölümlü, fani kişilerin ölümsüz ilan edilmesi, kişilerin kutsallaştırılması akla ve mantığa uymayan tamamen akıl dışı bir durumdur ki; Kur'an-ı Kerim'de Hz. İbrahim, babasına ve kavmine seslenirken "Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri düşündünüz mü?", "Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?"  "Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?" soruları ile o putperest kavmi, düşünmeye çağırması, putperestliğin psikolojik olarak ne kadar akıl ve mantık dışı bir inanış ve anlayış olduğunu ortaya koyması açısından dikkat çekici bir sorgulamalıdır. Ölümlü ve fani olan insanoğlu, her kim olursa olsun, ne yarı ne de tam ilahtır. Dolayısıyla tapılacak bir varlıkta değildir. Siyonizmin hedefe giden yolundaki engelleri kaldırmak için, dinleri ve inançları bozma ve bir takım tarihi, kültürel ve milli ögeleri kullanarak, toplumların arasına nifak sokma, kaos oluşturma gayretini iyi bilmemiz ve buna karşı uyanık olmamız gerekiyor. Adı, ortaya çıkış tarihi ne olursa olsun her türlü putperestliğe karşı bizlerin akıl ve doğru inancın yanında saf tutmamız gerekiyor.  Zira putperestlik, aklı iğdiş eden, düşünmeyi, sorgulamayı kabul etmeyen, aynı zamanda tahammülsüz ve saldırgan bir inançtır. Onun için Siyonist Yahudilerin kendilerine engel görmüş olduğu milletleri ve inançları, putperestlik anlayışıyla bozmak istemeleri tesadüfi değildir. Putçuluğun akıl, ilim ve mantık dışı olmasından dolayıdır. Bilmem düşündürebildim mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi
SON YAZILAR