Prof. Dr. Önder Kutlu

Prof. Dr. Önder Kutlu

Babacan ODTÜ’de ne öğrendi?

Babacan ODTÜ’de ne öğrendi?

13 yıl bakanlık, 18 yıl milletvekilliği yaptıktan sonra Ak Parti’den ayrılan ve yeni bir parti kuran Ali Babacan’ın, öğrenciler tarafından ODTÜ’ye sokulmadığı haberi kamuoyu gündemine geldi. Bugün, dün durduğu yerin tam karşısına geçmiş olması nedeniyle, farklı muamele beklentisine giren Babacan bundan alınmışa benziyor.

Bu üniversiteden mezun olması, orada hatıraları bulunmasının bir anlamı kalmamış. Lakin olaydan içerlediği, tavrı algılamada sıkıntı yaşadığı anlaşılıyor. Türkiye ölçeğinde genç denilebilecek bir yaş olan 35’inde ülkenin en önemli bakanlığına oturmuş, uzun yıllar burada görev yapmıştı.

Uluslararası çevrelerle yakın ilişkileri olduğu anlaşılıyor ki, görev yaptığı dönemde o kesimlerden bir muhalefet ya da önyargı gördüğüne dair haberi hatırlamıyorum.

Dün söylediklerinin bugün tam tersini savunuyor. Dün beraber hareket ettiklerinden uzaklaşmış, tam da karşı cenahın ortasında yer almakta bir beis görmemiş.

Kişisel tercihi olması nedeniyle bir laf etmenin uygun olmadığını düşünürüm. Fakat toplum olaya farklı bakıyor. Uzun yıllar adı ve şahsının özdeşleştiği bir siyasi hareketten başka birine geçmesinin makul ve mantıklı bir gerekçesi olup, olmadığı sorgulanır.

Toplumda, ODTÜ’nün hala kurtarılmış bir bölge olduğu algısı mevcut. Bu üniversite öğrencilerinin belli bir kliği tarafından kabul görmeyenlere sıcak bakılmıyor. Daha da ötesi üniversiteye girmesi engellenebiliyor.

Kulvar değiştirince hakkındaki kanaatlerin de değişebileceğini düşünmüş. Yadırgadım. Sayın genel başkanın kendisini siyaset arenasına süren, tanıtan ve meşhur eden kadro ve görüşle arasına kolayca mesafe koyabileceğine inanmasına şaşırırım.

Eğitim hayatını oldukça elit kurumlarda tamamlamış. Arkasından başına büyük bir talih kuşu konmuş ve kritik bir dönemde kritik görevler ifa etmiş.

Mutlaka bir müktesebatı vardır. Eğitimi değerli olabilir. Zekâsı yeterli, kapasiteli olarak değerlendirilebilir.

Ama kendisiyle aynı, hatta daha fazla özelliğe sahip bunca insan varken, niçin ‘tercih’ edilmiş acaba? Tekerleği mi icat etmiş, ekonominin kitabını mı yazmış?

İnsanların kendilerinde olağanüstü güçler bulunduğu vehmine kapılmaları çok yanlış. Kimse vazgeçilemez değil. Ayrılıp, genel başkan olunca madalya mı takılması lazım?

Kendilerini komünist olarak tanıtan öğrenciler bir tavır ortaya koymuşlar. Kabul edilir, edilmez. Ancak aynı tavır başkalarına karşı sergilense aynı karşılık verilir miydi?

Üniversitelerin ideolojik kurumlar haline getirilmeleri yanlış. Hele de kamu bütçesinden finanse edilip, devlet kaynakları ile ayakta duruyorlarsa.

Fakat kimse toplumdan, özellikle de muhalefetten kahramanlık tavrı beklemesin. Babacan bakan koltuğu işgal ederken, kamusal görevler yürütüp devlet ayrıcalıklarından yararlanırken durum iyiydi de şimdi mi kötü oldu?

Beyzadenin üzülmesi bir kenara bırakılırsa, aslında sözüm tüm eski-yeni güç sahiplerine. Sağlanan ayrıcalıklar bir gün bitecek. İnsanlar çarşı, pazarda görmezden gelecekler; yönlerini değiştirecekler.

Mühim olan o şartlara hazırlıklı olmak.

Babacan hazır değil ama başkalarının da aynı durumda olduğunu düşünüyorum. Milletvekili emeklisi aylığı ve ayrıcalıkları devam etse bile toplum katındaki saygınlık devam ediyor mu, buna bakmak gerekiyor.

Muhalefetin merkezinde CHP ve İP var. Diğerleri tabloyu zenginleştirmek üzere düşünülmüş küsuratlar.

Bu kadroların, bugün ya da yarın, ihtiyaç kalmadığı anda kaldırılıp, atılmayı göze almış olmaları gerekirdi.

Öyle olmadığı anlaşılıyor.                 

Muhalefetin homojen olmadığı biliniyordu, şimdi uyum sorunları olduğu da anlaşılıyor. Üst yönetimler zahiri kurtarabilirler. Fakat seçmen kitleleri ve teşkilatlarının aynı kulvarda hareket etmesi hiç mi hiç kolay değil.

Babacan problemi galiba algılayamadı. Ancak, beynindeki gri bölgeyi ne kadar hızlıca çalıştırırsa o kadar iyi olur.

Bütün bunları düşünürken Mülkiye’den bir duvar yazısını hatırladım:

Hapishanenin karşısında otururdu Moris, şimdi evinin karşısında’.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi
SON YAZILAR