Hasan Ukdem

Hasan Ukdem

İdeal bir hayatın şifreleri

İdeal bir hayatın şifreleri

“Öğrenmeyi sürdürün: Bilgisayar, el sanatları, bahçecilik, ne olursa. Beyniniz atıl kalmasın… Atıl kafa iblisin tezgâhıdır…

Küçük şeylerden zevk almaya bakın… Gözyaşları olacaktır, katlanın, yas tutun, başka yaşamlara geçin…

Sevdiklerinizle doldurun çevrenizi, kuş, balık, müzik, bitkiler, hobiler, ne olursa… Eviniz sığınağınızdır…

Sağlığınızın kıymetini bilin… İyiyse üstüne titreyin, bozuksa düzeltin… Siz kendiniz düzeltemiyorsanız yardım sağlayın…

Vicdan azabından uzak durun… Çarşı, pazarda gezin, komşu illerde, başka ülkelerde dolaşın, ama sakın suçluluk, pişmanlık duygusuna yönelmeyin…

Sevdiğiniz insanlara onlara sevdiğinizi söyleyin her fırsatta… Ve hiç unutmayın ki hayat, aldığımız soluklarla değil, soluk kesen anlarla ölçülür…”

G. Carlin’in bu tavsiyelerini yıllar önce ajandama not etmişim. Geçtiğimiz günlerde yeniden karşılaşınca bu notla, üzerinde uzun uzun düşündüm. Pek çoğuna katılmakla beraber, bazılarını biraz modern kafanın ürettiği mülahazalar olarak gördüm. Önce katıldıklarım hakkında düşüncelerimi bildirmek isterim. Öğrenmeyi sürdürmek gerçekten de hangi yaşta olursak olalım bizi tazeler ve dinç tutar, buna sonuna kadar katılıyorum. Beyni çalıştırmak her zaman yararlıdır. Küçük şeylerden zevk almak da insanı mutlu ettiğinden doğru bir tavsiye olduğunu söyleyebilirim. Bu insanı şükür kapısında da tutar bence. Elbette hayatta gözyaşları kaçınılmazdır, mühim olan o deryada boğulmadan çıkabilmektir. Sevdiklerinizle doldurun etrafınızı, en tuttuğum tavsiyelerden biri oldu benim için. Zira insan etrafında sevdikleri olunca hayata karşı daha dirençli olur ve yalnızlık hissinden uzak olur. Sağlık önemlidir tabii. Onu korumak ya da iyileştirmek için elimizden geleni yapmamız en doğru adımdır. Ancak burada bazı şeyleri değiştiremeyebiliriz, öyle bir durumda da moralimizi yüksek tutarak, kendimizi o olumsuzluğun içinde bırakmamalıyız. Hayat her haliyle güzeldir nefes aldığımız sürece. Buraya kadar olumlu düşüncelerimi yazdıktan sonra son bölümü, neden dediğim gibi modern kafa ürünü olarak gördüğümü açıklayayım. Vicdan azabından uzak durun mevzusu biraz ütopik zira insan hata yapmaya meyilli bir varlıktır. Hata yaptığımızda, birinin hakkına girdiğimizde bunun vicdani yükünü de taşımalıyız ki hatamızdan dönebilelim. Tövbe kapısı da burada karşımıza çıkar zaten. Hayatın nefes kesen anlarla ölçülmesi de bu modern düşüncenin ürünü gibi duruyor. Zira kadim zamanlarda huzur daha önemlidir ve bu da sükûnete dayalı durur biraz. Elbette heyecan güzeldir, başarı tatlıdır, zafer eşsiz bir duygu yaşatır insana ama hayatı vasat yaşamak daha evladır.

Nazan Bekiroğlu, “Vicdan doğasında mevcut, yaratılıştan gelen bir şeydir. Sonradan kazanılmaz ama sonradan kaybedilebilir. der. İnanan insanlar vicdanları ile yaşarlar. Modern insan bireyliğini ön planda tuttuğu için bunu göz ardı edebiliyor. Ve bütün ruhi sıkıntıları da buradan doğuyor. Yalan konuşan bir insan ilk kötülüğü kendine yapar, çünkü söylediği yalan onu ruhen rahatsız eder. Başkalarına yanlış yapanlar için de geçerlidir bu durum. İnsan kendini fiziksel olarak vicdan azabından uzak tutabilir ama ruhunda bundan kaçamaz. O sebeple vicdanımıza her daim sahip olmalıyız. Eğer yaratılışımızdan gelen bu hasletimizi sonradan kaybedersek, günümüzde olduğu gibi psikolojik rahatsızlıkların içinde buluruz kendimizi.

Yukarıdaki alıntıda gördüğümüz bütün olumlu tavsiyeler, bizim İslami kaynaklarımızda da mevcuttur. İyiliği, adaleti, dünyaya sevgiyle bakmayı birçok ayet ve hadislerde, âlimlerimizin tavsiyelerinde de görürüz zaten. Aslında G. Carlin bu güzel tavsiyelerine inanmayı da eklemeliymiş diye düşüyorum. Çünkü inanan insan kendini emniyette hissedeceğinden daha mutlu olacaktır. Mesela inanan bir insan, asla bir göktaşının ya da bir gezegenin dünyaya çarpacağını düşünerek kendini endişeye sevk etmez, çünkü bilir ki bu kâinatın bir yaratıcısı var ve bütün o uzay hareketleri bir düzen içinde meydana gelmektedir.

Eğer bir sonuca varmamız gerekiyorsa, hayatı sevelim, kendimizle barışık olalım, insanlarla ilişkimizi adalet çerçevesinde yürütelim. Arkadaş edinelim, dostlarımız olsun. Kendimize zaman ayıralım, ailecek geçireceğimiz zamanlarımız olsun. İvan Panis, “insanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar. Oysa yaşamadıkça yaşlanırlar.” derken, severek yaşamakla tahammül ederek yaşamanın arasında farkı işaret ediyor. Hayat bize Allah tarafından lütfedilmiş büyük bir ikramdır. Bunu böyle bilir böyle yaşarsak, ruhumuz da rahat olur bedenimiz de. Öyleyse öğrenmeye, sevgiyle bakmaya ve inanarak yaşamaya tutunalım. Mutlu bir hayatın şifreleri bunlardır diye düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Ukdem Arşivi
SON YAZILAR