Mehmet Toker
Mehmet Toker Ne Zamana Kadar Slogan ve Hamaset?

Ne Zamana Kadar Slogan ve Hamaset?

78 yıldır devam eden, son iki yıldır seviye atlayan Gazze’deki soykırım ve katliamları tüm dünya çaresizlikle sadece izliyor. Gazze'deki soykırıma karşı yürüyüşler protestolar, paneller konuşmalar artık yetmiyor. Fikrî, fiili, siyasî ve hukuki mücadele de tüm dünya olarak geç kalındı. Türkiye’nin tarihî sorumluluğu, farklı inisiyatifleri almasını bir anlamda mecbur kılıyor. STK’lardan medyaya, eğitimden ekonomiye her alanda topyekûn bir seferberlik ilan edip eyleme geçilmesi elzem.

“Kahrolsun Siyonizm, kahrolsun İsrail!” sloganları atmak katliamı durdurmaya yetmedi, yetmiyor. Slogandan düşünceye, düşünceden eyleme geçilmesi gerekiyor. Her şeyden önce kendi kavramları ile düşünen, kendi diniyle, kültür ve medeniyetiyle barışık bir kamuoyu oluşturulmamız gerekiyor. Zihni, fikri, duygu ve düşünceleri Filistin ile dolu, Gazze’yi iç dünyasında yaşayan bir gençlik inşa etmeliyiz. Şikâyet değil, eylem konuşmalı.

Evvel emirde, Filistin tarihi hakkındaki gerçekler olanca çıplaklığı ile anlatılmalıdır. Hakiki tarih bilinmediği için yalan tarihle algıların yönetilmesi ve toplumsal manipülasyon çok daha basit oluyor. Mesela, Nablus Savaşı(ricatı) resmi tarih yalanları ile değil hakikatiyle ve tüm yönleriyle topluma anlatılmalı ki; “400 yıl boyunca tek vali ile yönettiğimiz ata topraklarımız nasıl oldu da elimizden çıktı?” kamuoyu bilmeli. Filistinlilerin topraklarını satmadığı bilakis birilerinin Filistinlileri sattığı zihinlerde netleşmeli.

Boykot konusu sürekli gündemde tutulmalı hatta İsrail’e destek veren firmalar cezalandırılma yoluna gidilmelidir. Yerli ve milli üretim ve yatırım, küresel sermayenin sömürü ağından kurtarılmalıdır. Türkiye'de ve diğer Müslüman ülkelerde üretim yapan yerli firmalar, Siyonist Yahudi bankaların ve uluslararası sermaye şirketlerinin finansal tahakkümünden kurtarılmalıdır. Gerekirse bir süreliğine küçülme bile denenebilir. Millî ve ahlâkî temelli, faizden arındırılmış bir ekonomi modeli uygulamaya alınmalıdır. Bu alanda gerek Türk Dünyası ile gerekse Müslüman devletlerle alternatif üretim, alternatif para/sermaye ve ticaret yapıları oluşturulmalı. Kapitalist Siyonist küresel para baronlarının kontrolünde olan sömürüye açık, manipülasyona müsait, küresel ekonomi sistemi yerine, ümmetin değerleriyle uyumlu, bir iktisadî sistem inşa edilmelidir. Tüm limanlar, havaalanları, uluslararası deniz yolları İsrail ile organik veya inorganik bağı olan tüm unsurlara kapatılmalıdır. Hatta ülkelerin gümrükleri, sınır kapıları dahi tüm İsraillilere kapatılmalıdır. İnsanlığın selameti ve soykırım ve katliamların durması için acil eylem olarak uygulanması gerekir.

Boykot, sadece sakız, gazlı ve/veya kahvemsi içecek zincirleri, köftemsi yiyecek zincirleri, deterjan ile sınırlı tutulmamalı, özellikle dünya tütün piyasasının Siyonist kartellerin elinde olduğu vurgulanmalıdır. Kamuoyunda bu bilinç oluşturulmalıdır. Zira binlerce katılımcıdan oluşan kitleler protesto gösterisi yapıyor. Protesto esnasında yakılan binlerce sigara Gazze’ye açılan ateşin kıvılcımı ve kurşunu oluyor.

Özellikle son iki yıldır Gazze için İslam aleminde, STK’lar, yardım kuruluşları yardım topluyor. İyi niyetli bir şekilde ulaştırmaya çabalıyorlar. Ancak bunların daha organize hatta mümkünse tek elden yapılması lazım. Çünkü bazen atılan taş ürkütülen kurbağaya değmeyebiliyor. Şeffaf, denetlenebilir, sürekliliği olan bir organizasyona dönüştürülmelidir.

Siyonistlerin zulümlerini meşrulaştırmak için temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp kamuoyunun önüne sürdükleri Holokost ve antisemitizm yalanları tarihçiler ve kanaat önderleri tarafından güçlü bir şekilde deşifre edilmelidir. Tıpkı ülkemiz kamuoyuna “Filistinliler topraklarını sattı!” yalanı söylendiği gibi dünya kamuoyuna da Holokost yalanları ve bununla beraber antisemitizm kavramı kullanılarak mağduriyet oluşturuluyor. Antisemitizm, Holokost yalanı deşifre olmasın diye bir anlamda susturucu gibi kullanılıyor.

Doğru bilgi ve bilgilendirme için Siyonist medya unsurları da boykota dahil edilmelidir. Siyonistlerin kontrolünde olan, İsrail tezlerini savunan, Filistin için anti propaganda yapan, hem dijital hem basılı ve görsel medyaya karşı boykot bilinci uyandırılması gerekiyor. İzlenmemeli, alınmamalı, kullanılmamalı hatta haber yapmalarına fırsat bile verilmemesi gerekiyor. Çünkü bugün uluslararası medya ya yalan yanlış haberlerle kamuoyunu yanıltıyor veya eğlence programları, diziler, filmler vs… marifetiyle ilgiyi başka yerlere kanalize ediyor.

Toplumlar; medya, kültür, ekonomi ve toplumsal bilinç alanlarında Gazze dayanışması ve Filistin kamuoyu oluştururken; Müslüman ülkelerin özellikle Türkiye’nin bakanlıkları, dış işleri misyonları, resmî kurumları uluslararası düzlemde diplomatik baskıyı ve iş birliğini artırmalıdır. Bu çok yönlü mücadele ve mücahede devleti merkeze alan ve tüm toplumun seferberliğiyle başarıya ulaşır.

Gazze ve Filistin Davası üzerinden yeniden ortaya çıkan bu tarihî dönemeçte, Türkiye’nin lider ülke rolü basit bir hamaset olmamalı, içerde birlik ve beraberlik, dışarda ise etkili bir dış politika ve siyaset ile mümkün olabilir. Yoksa, İranlıların meşhur sözünü tekrarlamaya devam ederiz. “Toplandılar, konuştular, dağıldılar..!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi

Halloween bizim neyimiz olur?

03 Kasım 2025 Pazartesi 00:03

Heykeller ve Konserler Sanat İçin mi?

29 Eylül 2025 Pazartesi 00:03

Hâlâ izlemeye devam mı?

22 Eylül 2025 Pazartesi 00:05