Mehmet Toker

Mehmet Toker

"Temiz Et!" Yemek Caiz mi?

"Temiz Et!" Yemek Caiz mi?

Belki bir çoğumuz "temiz et!" denilince etinin yenilmesi helal olan hayvanların, usulüne uygun olarak kesilmiş, temizliğe riayet edilerek uygun şartlarda elde edilmiş kırmızı ve beyaz etler olarak düşünebiliriz. Ancak "temiz et!" kavramı, bizim zannettiğimiz gibi bir kavram değil. 

"Temiz et!" laboratuvar ortamında farklı kimyasal yollarla üretilmiş olan, doku, tat, koku ve besleyicilik açısından  kırmızı veya beyaz ete yakın özellikler gösteren, sûni alternatif ürünler şeklinde tarif ediliyor. 2019 yılında Türkiye'de "temiz et!" üretmek için iki akademisyenin ortaklığında bir şirketin kurulduğunu  ilgili sitelerden öğreniyoruz. Temiz et'in iki türü var. Bir bitki tabanlı "temiz et!", ikincisi de hücre tabanlı "temiz et!". Bitki tabanlı temiz et diye reklamı yapılan ürün, vejeteryan ve veganlar için üretilmiş,  soya tofu ve protein açısından  zengin farklı bitkilerin karışımlarına, farklı kimyasal müdahaleler yapılarak laboratuvar ortamında, tadı, kokusu, görünümü ete benzeyen sûni bir ürün. Ama et değil. Hücre tabanlı temiz ete gelince; doku mühendisliği teknolojisinden yararlanılarak, ilgili hayvanlardan biyopsi yoluyla alınan hücrelerden veya kök hücrelerden yine laboratuvar ortamında kimyasal müdahalelerle üretilmiş et alternatifi ürün olarak tarif ediliyor. Ama o da et değil.

Neden böyle bir ürüne ihtiyaç duyuluyor? Esasında temiz etin reklamı yapılırken hayvanların kesilmekten kurtulacağı, hayvan yemi yetiştirmek için ayrılan zirai alanlardan tasarruf edileceği, hayvan yemi yetiştirmek için kullanılan gübrelerin kullanılmayacağı için çevre temizliğine sebep olacağı gibi gerekçeler öne sürülüyor. Su, enerji ve arazi kullanımından tasarruf edileceği, sera gazı salınımını büyük ölçüde azaltacağı ve çevre dostu bir proje olarak dillendiriliyor. Ayrıca ürünü geliştiren arge firmaları tarafından, şarbon, deli dana gibi hayvansal bir takım hastalıklardan da uzak olacağından dolayı sağlıklı olduğu şeklinde dünya kamuoyuna reklam yapılıyor. Fakat temiz et!, üzerine yazılan makalelerde, yapılan açıklamalarda laboratuvar ortamında bitki kaynaklı proteinlere, ne tür kimyasal müdahaleler yapılıp, hangi tür kimyasallarla birleştirilip, fermente edilerek  et benzeri bir ürün elde edildiği ve bunun insan sağlığına zararı olup olmadığı hususu üzerinde hiç durmuyor. Kanserojen veya farklı hastalıklara sebep olacak kimyasal içeriğinin var olup olmadığından bahsedilmiyor. Yapılan vurgu, bu ürünün vejeteryan/vegan pazara hitabeden, gelecekte bütün insanlığın et ihtiyacını karşılamak için hiç bir hayvanı öldürmek zorunda kalmayacağı bir ürün olduğu şeklinde dünya kamuoyuna lanse edilmeye çalışılıyor. Ancak bu ürünün yeni bir pandemi başlatıp başlatmayacağı, beyni, akıl ve ruh sağlığını etkileyip etkilemeyeceği, kimyasal müdahalelerin hangi maddelerle yapıldığı konusunda hiçbir bilgi yok. Aynı şekilde hücre tabanlı yani hayvandan biyopsi yoluyla alınan hücreden yine laboratuvar ortamında üretilen ürünün, hangi kimyasal bileşenler ile üretildiğinin ne tür müdahaleler yapıldığının ve insan sağlığı açısından ne tür zararları olup olmadığı üzerinde hiçbir açıklama yada araştırmaya yer verilmiyor.

İnsanoğlu, yaşamak için, vücudunun sıhhati için, lazım olan proteinleri hayvansal ürünlerden elde ediyor. Dinlerin et tüketimi noktasında bir şeriatı vardır. Yahudilik ve İslamda bu sınırlar daha nettir. Yenilmesi haram olan hayvanlar ve etler vardır. Temiz et, bu kurallara bir başkaldırının bir sonucu mudur? Yoksa, sürekli artan dünya nüfusu/tüketici sayısı/pazar payı ve hayvan üretimindeki birtakım zorluklar, maliyetler sebeiyle, tek amacı para kazanmak, dünyayı sömürmek olan zihniyet tarafından; "acaba daha ucuz yoldan, daha çok parayı nasıl kazanırız?" düşüncesinin bir ürünü müdür? İkinci etken daha baskın gözüküyor. Kaldı ki bugün tarımsal alanların % 70'inde endüstriyel hayvanların yem bitkilerinin üretildiği, su rezervlerinin %35'inin bu bitkilerin üretimi için kullanıldığı gibi birtakım maliyetler, teknolojik olarak her şeyi üretebileceği iddiasında olan insanın tanrısal egosunu ve şeytani aklını devreye sokmuştur. İnsan aklının sınırlarını zorlayan bilimsel ve teknolojik gelişmeler, kontrol altına alınmadığı müddetçe; yeni bir takım küresel yanlışları, hastalıkları, kaosu da beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Çünkü hastalıkların artması ve çoğalmasının sebeplerinden bir taneside, insanoğlunun geliştirmiş olduğu kimyasal, biyo-kimyasal yada frekans bazlı teknolojiler olduğunu artık bugün herkes dillendiriyor. Dolayısıyla ahlâki kontrolden yoksun bilimsel ve teknolojik ilerleme beraberinde hem biyolojik ve psikolojik bir takım hastalıkları getirirken, toplumları yıkıma da götürebiliyor. Onun için önce bilim ahlakının hakim olması, sonra bilimin insanlığın karşı karşıya olduğu problemleri çözmek için kullanılması gerekiyor.  

Hayvanların kesilerek etinin elde edilmesine, salt maliyet-kâr ilişkisi yada kapitalist bir mantık dışında bakacak olursak; yeryüzündeki bütün varlıklar bir yönüyle insanoğluna hizmet etmek için insanoğlunun faydalanması için yaratılmıştır. "O, göklerden sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir.  Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır.  O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O'nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır.  Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi. Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır.  O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir. Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) onun lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz içindir." (Nahl Sûresi 10, 11,12,13,14) Burada insanoğluna düşen, kendisi için yaratılan kainatı ve içindeki bütün varlıkları adalet anlayışı içerisinde ve yaratılış amacına uygun olarak kullanmak ve istifade etmektir. Kendisine emanet edilen nimetleri israf etmemesi, yerli yerine de kullanması "Adalet" duygusunun dışavurumudur. Adaleti, sadece mahkemelerde gerçekleştirilen bir fiil; hakim, savcı ve avukatların işi olarak görürsek yeryüzünde fesad'ın çıkmasına kendi ellerimizle katkıda bulunuyoruz demektir. Rûm Suresi 41. ayeti kerimede "İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu(fesad çıktı). Böylece Allah işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor." kanuni ilahisi tecelli ediyor demektir. Şayet dünya üzerindeki nimetler, "Adalet" duygusu içerisinde paylaşılacak, istifade edilecek olsa ne açlık olur ne de obezleri doyurabilmek için bu tür "temiz et!" gibi birtakım yapay kimyasal ürünlere ihtiyaç duyulur. 

İnsanın beslenme tercihlerinin,  insanın fıtratını etkileyen bir husus olduğunu da gözden kaçırmamanız gerekir. Kur'an-ı Kerim'de vurgu yapılan helal ve temiz olanların yenilmesi, helal yollarla kazanıp helal yerlerde harcama tavsiyesi, mideyi haramdan uzak tutmak yoluyla fıtratın bozulmamasını, insanoğlunun gelecek nesillerinin de aynı fıtrat olmak üzere olmasını temin içindir. Türkiye'de yeteri kadar gündem olmamış ancak bugün özellikle Amerika, İngiltere, İsrail, Hollanda da bulunan toplam 26 Ar-Ge ve üretim firmasına Türkiye'nin de  şimdilik tek bir firmayla katılması gelecek adına bizleri endişelendirmelidir. Şayet bir projenin içerisinde İsrail, İngiltere ve Amerika üçlü sacayağı varsa, bunun insanlığın yararına olan bir şey olduğunu ifade etmek zordur.  Bu konuda diğer bütün dünya insanların mutlaka bir yönüyle zararı var demektir. Burada şu soruyu da sormak lazım. Mesela Yahudi hahamlar temiz et'i koşer kuralları içerisine alacaklar mı? Temiz etin Yahudiler tarafından tüketilebileceğine cevaz verecekler mi? Aklıma gelmişken belki yakın gelecekte ilahiyatçılarımızın ekranlarda tartışacağı bir soruyu buradan şimdiden soralım. "Hocaaaam temiz etten kurban olur mu?"

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi
SON YAZILAR